Elçilikte hazır oy

                 Asıl konuşulması gereken konu bu. "Nedir o" diyecekseniz, hemen belirteyim.

                "Türkiye'de 24 Haziran'da yapılacak Milletvekili Genel Seçimi ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi için Paris'teki konsolosluk binasına oy kullanmaya giden bir kişiye, sandık görevlileri tarafından pusula ve zarf kapalı bir şekilde teslim edildi. İddiaya göre; oy kullanmak için kabine giren vatandaş, oy pusulasında AKP'nin bulunduğu yere mühür basılı olduğunu gördü ve hemen duruma itiraz etti."

                İşte bu..

                "Oy pusulasında AKP'nin bulunduğu yere mühür basılı" olup olmaması meselesi.

                Halkın nazarında seçimi kazanabilirsiniz ama sandıkta?

                İşte asıl mühim olan da burası.

Sandık..

Akşener. "Sandık devletin namusudur" diyor ama devlet kendi kendini yönetmiyor. Devleti bürokrasi denen çalışanlar yönetiyor. Ve o bürokrasinin ahlaki davranışları her zaman belirleyicidir.

Bu sebeple devletin partileştirilmemesi gerekiyor. Bir partinin militanlarınca veya taraftarlarınca devlet kadroları ele geçirilirse ne olur?

FETÖ'nün yaptığı şey olur!

Askeriyeyi, adliyeyi, maliyeyi ve mülkiyeyi ele geçirdin mi, devlet sen olursun.

AKP'yi devleti ele geçirmekle suçlayanların amacı işte bu gerçeği anlatmaktır.

En çarpıcı örneğini 15 Temmuz darbe girişimiyle yaşayarak gördük. Türk ordusunun içine sızan bürokrasi, artık ordunun ve ülkenin amaçları için değil, kişi ya da kişilerin amaçları için savaşıyorlardı. Hem de kendi halkını öldürme pahasına..

FETÖ nalıncı keseri

Önüne gelen rakibini yıldırmak ya da toplum gözünde küçültmek veya dışlamak için 'FETÖ'cü' suçlamasına sarılıyor.

16 yıllık iktidarı boyunca FETÖ elebaşıyla birçok siyasi, sosyal ve ekonomik ilişkiye girdiği halde, bunu yapan kendisi değilmiş gibi, AKP'liler bile, seçmene rakiplerini FETÖ'cü olarak suçlayarak yaklaşıyor.

Adamın biri devlet kadrolarından bir makama mı atanacak?

Hemen BİMER'e bel altından vuran bir mesaj atıyor..

"Bu adam FETÖ'cü.. Filan tarihte şunu yaptı" suçlamasına başvuruyor.

Hatırlayın.

En başından beri Meral Akşener'e de aynı suçlamalar yapıldı.

"Akşener FETÖ'cü!"

İspat et?

Belge koy..

Örneklendir..

Yok..

En sonunda seçim meydanlarından hepsini şeref yoksunu olmakla itham etmek zorunda kaldı.

                Derken, her TV kanalına çıktığında aynı soruya muhatap oldu. En sonunda dün basında şöyle bir haber okuduk.

                "Youtube kanalı Babala TV'ye konuk oldu. Birçok soruya yanıt veren Akşener, 1997 yılında Fethullah Gülen ile görüşmesine aracı olan isimle ilgili de konuştu. Akşener, 'sağ partiler arasında' FETÖ ile 'merhaba' düzeyinde de olsa herkesin bağlantısı olduğunu aktararak, 'O dönemde de beni Gülen'le görüştüren isim MHP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan'dır. Bana FETÖ'cü diyorlar FETÖ'cüler yanlarında' ifadesini kullandı."

                Görüşmek başka, ideolojik bir kalıba dökülerek, bir fikrin bağımlısı haline gelmek başka bir şeydir. Esas olan bağımlı hale gelmektir. Herkes; FETÖ'cü, yahut solcu, veyahut Milliyetçi-ülkücü kolaylıkla olmuyor. Bir düşüncenin veya ideolojinin siyasal kişisi/şahsiyeti haline gelmek uzun süren bir sosyalleşmenin sonucu olarak gerçekleşir.

                Bunu anlamak için herkes kendi geçmişine baksa yeter.

Yazarın Diğer Yazıları