İlim zihniyeti, üniversiteler ve dalkavukluk...

Üniversite, eski tabirle "dâru'l-fünûn"; ilim evi/yuvası demektir. İlim orada öğrenilir, keşifler ve icatlar orada yapılır. Aklı hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller oralarda yetiştirilir.

Tabii ki bu söylediklerimiz teorik anlamda doğru, ya pratikte? Yani üniversitelerimiz bugün söz konusu fonksiyonlarını yerine getirebiliyor mu? Diğer bir ifade ile, gerek öğretim üyeleri gerekse öğrenciler açısından üniversite, ekmek parası kazanabilmek için mecbûren girilen bir müessese olmaktan öte her hangi bir mânâ ifade ediyor mu?

Bir İngiliz profesörün şu sözü ne kadar önemli: "Yüksek bir tahsil müessesesi açıp adına, lâyık olmadığı halde üniversite demekle memlekete mümkün olan fenalıkların en büyüğü yapılmış olur."

Son yıllarda yerden mantar gibi biten üniversitelerimizin ilim zihniyetinin yok olmasında en büyük etken olduğunu görecek profesörlerimiz ve devlet yöneticilerimiz var mıdır acaba?

 Evet, bugün üniversitelerimizde ilim zihniyeti diye bir şey kalmamıştır. Yapılan bilimsel yayınlar akademik unvanlar (Dr., Doç., Prof.) alabilmek için mecburen ortaya konulmuş büyük bir kısmı -kaynak gösterilerek- yapılmış intihallerden ibarettir. Şayet yetkililer bu söylediklerimizi abartılı buluyorlarsa yeni bir sistem getirsinler, söz gelimi 3 yıl çalışan Doçent, 5 yıl çalışan Profesör olur gibi... Yani "yayınla" değil, "süreyle" unvanlar alınır diye bir hüküm getirsinler bakalım yayın yapan var mı?

Demem o ki üniversitelere "ilim zihniyeti" hâkim olmalıdır. Ekmek parası için üniversite hocalığı yapılır yahut bir iş bulabilmek için üniversitede okunursa böyle bir eğitim ve öğretimle bilim dünyasına katkı sağlanamaz. Oysa Prof. Dr. Mümtaz Turhan'ın çok güzel ifade ettiği üzere "Bugün hiçbir medenî millet, istikbalinin teminatını sahip olduğu veya olacağı fabrikalarda, barajlarda vesair sanayi tesislerinde görmüyor. Zira, bugünkü medeniyeti fabrikalar değil -ilim zihniyetinin hâkim olduğu- üniversiteler temsil ediyor, üniversiteler ayakta tutuyor."

Üniversitelerinize ilim zihniyeti değil de geçim derdi yahut siyasî ikballer hâkimse sadece ilmî faaliyetler değil, hak-hukuk, demokrasi, eşitlik, insan hakları vb. evrensel değerler de farkında olmadan elinizden kayar gider.

"Gidişat gerçekten kötü mü?" diyeceksiniz. Her akşam açık oturumlarda konuşan "Prof., Doç." unvanlı zevatın konuşmalarını dinledikçe, hatta "milletvekili" ve "bakan" düzeyinde toplumu temsil eden akademisyenlerin konuşmalarına, liderleri karşısında iki büklüm duruşlarına baktıkça üniversitelerimiz adına üzülüyor, mahçup oluyoruz. Ya sizler?..

Koca Ragıp Paşa doğru söylüyor:

"Meşhurdur ki fısk ile olmaz cihân harab//Eyler anı müdâhane-i âlimân harab"  (Dünyayı harap eden fitne-fesat değil, bilginlerin dalkavukluğudur.)

                                                   ***

Haftanın atasözü: Dalkavukluğa da baht gerek.

Yazarın Diğer Yazıları