Teröre karşı verilen "savaşım"

Bölge ekonomisinde önemli rol oynayan 20 milyonu aşkın zeytin ağacı nedeniyle sembolü "zeytin ağacı" olan Afrin ilçesini, "Zeytin Dalı" operasyonu ile terörden arındırmak, ülkemizi de olası terör koridorundan korumak için Türk ordusu 8 gündür mücadele veriyor.

Bugün, Zeytin Dalı Harekatı' nda 9'uncu güne girildi… TSK'nın paylaştığı bilgilerde, dün itibarıyla, 394 teröristin etkisiz hale getirildiği, terör örgütlerine ait toplam 340 hedefin imha edildiği ve TSK'dan 3 şehit, 30 da yaralı olduğu ifade edildi.

Öncelikle belirtmeliyim ki, harekât karşıtlarının görüşlerini ne mantıklı ne de kabul edilebilir buluyorum.

Ortada, Türkiye'nin taraf olduğu bir "savaş" söz konusu değil, terörist güçlere karşı verilen "savaşım" söz konusu… Savaşım, "bir amaca erişmek, bir güce karşı koyabilmek için çaba göstermek, mücadele etmek" demek. İşte Türkiye'nin Suriye'de yaptığı da budur.

Birinci aşama olarak tanımlanan güvenlik kuşağının sahada tamamlanmasından sonra ikinci aşama, nüfusun 200 bin olarak tahmin edildiği ancak ne kadarının şehri terk ettiğinin bilinmediği Afrin şehrinin merkezi. Muhtemelen arkasından da üçüncü aşama, Menbiç operasyonu gelecek. Menbiç'in ise Afrin harekâtından çok daha zorlu koşullar taşıdığını Org. İlker Başbuğ da dile getirdi.

Şüphesiz, bu tip operasyonlar, büyük riskler taşıyan hamleler gerektirmektedir. Ancak Afrin' deki operasyonla ilgili yapılacak hamlelerin en risklileri siyasi açıdandır. Harekât yalnızca askeri güçten ibaret bir mesele değildir. Türkiye'nin sahada işi elbette ki zor, ancak diplomaside işi daha da zordur.

Unutulmamalıdır ki, bugün bu operasyonu yapmaya mecbur kalmamız, yanlış siyasi hamleler sebebiyledir. İktidarın 2011'de Suriye'de başlatılan savaşa gösterdiği yanlış tutum, Suriye'nin kuzeyinde PKK'nın uzantısı PYD'nin hakimiyet kurmasına vesile oldu.

Bununla birlikte, iç savaş nedeniyle milyonlarca Suriyeli Türkiye'ye kaçmak zorunda kaldı ve bu durumun, ülkemize maliyeti büyük oldu; Türkiye'ye sığınan Suriyeli vatandaşlara yapılan yardımın 30 milyar dolar olduğu bizzat iktidarın ağzından öğrendik.

"Geç olsun güç olmasın" demişler ya, yanlış geç de olsa anlaşıldı. Türkiye, Afrin operasyonunu başlatmasıyla gerekeni yaptı, ancak devamında da yapmalı. Afrin'deki başarının devam etmesi için dikkat edilmesi gereken en önemli faktör, siyasi hedefi doğru tespit edip, askeri gücü o hedefe karşı kullanmaktır.

Bu harekâtın başarılı olması için Suriye ile ilişki kurmak kaçınılmaz bir zarurettir. Suriye ile ilişkilerimiz mutlaka ama mutlaka düzeltilmelidir.

Yedi yıldır süregelen bu sorunda Türkiye'nin toprak bütünlüğü için de en güvenli sonuç "Suriye'nin toprak bütünlüğü" olduğundan, Suriye'de istikrarın sağlanması önemlidir ve Esad'la işbirliği yapmaya başlamanın zamanı gelmiştir.

Parçalanan Suriye'nin ardından hedefin Türki'ye olacağı unutulmadan, Afrin' de güvenlik sağlanır sağlanmaz, burası, Suriye hükümetine verilmelidir. Nitekim harekâtın politik hedefi, radikallere güvenli bir bölge sağlamak değildir.

Dilerim Türkiye olarak bu süreci en az maddi ve manevi kayıpla atlatarak başarıya ulaşırız.

Son olarak hatırlatmakta fayda görüyorum, bu konuda yapılacak açıklamalarda kullanılacak dil çok önemli olup, kelimeler özenle seçilmelidir. Diplomatik dil terkedilmeden "yıkarım", "keserim", "silindir gibi ezerim" tarzı açıklamalardan kaçınılmalı; harekat, iç politikada siyasi şova dönüştürülmeden gerçekleştirilmelidir.

Haftalar hatta aylar sürecek bu operasyon süresince atılacak akıllı adımlarla, bu "milli mesele"de, Türkiye'nin vatan söz konusu olduğunda nasıl birlik olduğu tüm dünyaya gösterilmelidir.

***

"En büyük askerlik, çeşitli varsayımları çok iyi hesap ederek en iyi görüleni gecikmeden uygulamaktır." Atatürk

Yazarın Diğer Yazıları