Osmanlıcıların elinde İslam ters yüz edildi

Ali Bulaç neden bekledi? Niçin, AKP’nin kuruluşunun arkasındaki Amerika’yı bu kadar geç haber verdi okuyucularına?..
Bilemem.
Kendisi açıklamalıdır.
Çünkü meselenin bir tarafında yazarın sorumluluğu, öteki tarafında ülkesine olan bağlılığı, daha başka boyutunda ise İslami kimliğin içeriği bağlamında topluma olan yükümlülüğü vardır...
Buradan kendilerine  “milli irade” sıfatını koyarak saptırılmış bir iradenin gazete ilanlarına geçebiliriz.
Yolsuzluklar haftasına tepki olarak gazetelere ilan veren, sözde (özde kesinlikle değil) İslami kimlikli örgütler, 17-25 Aralık olaylarını örten bir açıklama yayınladılar. Gazetelere tam sayfa verilen bu ilan, Türk siyasal tarihinde çok hem de çok çok önemli bir belge ve zihniyet dışavurumudur.
Saklayınız...
Her iki duruma bir de geçtiğimiz haftalara damgasını vuran  “yolsuzluk  hırsızlık değildir” anlamındaki fetvayı da ilave ederseniz, sacayağı tamamlanmış olacak.
Bir ucunda uygulayıcı olarak hükümet, öteki tarafında bu uygulamaları her şart altında meşrulaştırmamayı görev edinen yazar, çizer, içinde İslam geçen vakıf, dernek, sendika, gibi örgütlü kitleler ve bunu tamamlayan fetvacı kimseler.
İşte size bunların oluşturmayı umduğu İslam Devletinin alt yapısı. İşte size bunların kafasının içinden geçen şeriat düzeninin prototipi...
Yeni Osmanlılar bunlar oluyor herhalde...
Uygulamalarına hep birlikte şahit oluyoruz... Yüce dinimiz bunların elinde nasıl yozlaştırılıyor, değerleri nasıl anlamsızlaştırılıyor bunların elinde din nasıl Allah’a değil de kişilere, hükümetlere, siyasal otoritelere hizmet eder hale getiriliyor yine hep birlikte görüyoruz...
Açık ve net olarak.
Allah’ım sana şükürler olsun...
İyi ki bu günleri gördük. Yoksa bu kullarının iki yüzlülüğünü nasıl anlayacaktık.
Şu vakıfların, derneklerin, sendikaların haline bak... 17-25 Aralık meselesini, senin onca ayetine, onca ikazına rağmen iktidar uğruna nasıl da ters yüz ediyorlar... Alem-i İslam’a nasıl açıklıyorlar...
Şu yazara, şu hocaya, şu din alimiyim diye ortalıkta dolaşan ve her söz açıldığında ikide bir Allah Allah diyerek konuştuğu halde, verdiği fetvaya bak, yazdığı yazıya bak...
Heyhat!
Büyüksün demokrasi...
Büyüksün Atatürk!.. Seni asıl şimdi tam olarak anladım... Bunları görmeseydim, şu adamların yaptıklarına bizzat tanık olmasaydım, anlatılanlar ister istemez varsayım olacaktı. Belki de diyecektim, “Olur a, gerçekten anlattıkları gibi bir şeriat devleti kurulsa her şey, egemen olan Allah’ın dediği üzere yapılırsa dünyadayken cenneti yakaladık demektir.”  Şimdi anladım ki kesinlikle iktidarın doğası değişmezmiş. Meğer şeriat düzeni kuranlar, rejimi eline alanlar, hem dinin gücünü, hem kendi güçlerini ve hem de iktidarın gücünü tek elde toplayıp, yeryüzünün en ihtişamlı diktatörlüğünü kurarlarmış. İyi ki demokrasi var. Yeni Osmanlıcılar, daha Osmanlı kuramadan bütün şeriatı ters yüz ettiler. Ülkeyi bölünme noktasına geldiler. Haram, helal demeden kamu arazilerini talan ettirdiler. Kamu mallarını eşe dosta dağıttılar, yandaş basın kurdular, kendi hukuklarını inşa etmeye yöneldiler. Velhasıl, kaos yaratmaya doğru hızla gidiyorlar..
Ey, akıl sahipleri!.. Düşünün... Bir de gerçekten padişahlık kurup bir de şeyhülislamlık ortaya koysalardı halimiz nice olurdu? Ali Bulaç şimdi yazdıklarının aynısını yazabilir miydi?

Yazarın Diğer Yazıları