AB aşkı ne oldu?

Açılım ve saçılım macerasının son durağı Türkiye’nin hükümranlık haklarına saldırıya dönüştü. Etnik odaklı pozitif ayrımcılık yapılarak neredeyse imtiyazlı hale getirilen siyasiler, içeriden ve dışarıdan tahrik edilerek olmadık çirkin örnekler sergilemektedirler. İktidar mensuplarının bu küstahça tavırlar karşısında nihayet rahatsız oldukları görülmektedir.
Türk tarihinin bir bütün olduğunu bir tarafa atarak Osmanlı-Cumhuriyet maçına çıkanlar, Cumhuriyetten rövanş almak, Türk kimliğiyle savaşabilmek için “yeni Osmanlıcılık” a sarıldılar. Sanal ve ütopik bir “Osmanlı Milletler Topluluğu” kavramı ortada dolaşıyor. Böyle bir devlet ismi mevcut olmadı. Osmanlı’dan Cumhuriyete geçtik. Osmanlı’nın kurumları yenilenerek Cumhuriyete devredildi. Cumhuriyeti kuranlar da Osmanlı paşalarıydı. Milli devlet ve Cumhuriyet gökten zembille inmedi. Sosyolojik bir süreç işledi. Osmanlı’da devletin resmi dili Türkçe idi. Eğitim öğretim dili de... Osmanlı’nın kurucu unsuru Türklerdi. Ancak, daha sonra devşirme ve enderun sistemiyle Osmanlı, Türk’e yabancılaştı. Cumhuriyet ve milli devletle aslına döndü. Bazı tenkitlere rağmen; Osmanlı da bir Türk devletiydi. Bu büyük ve uzun ömürlü devletin içinde farklı dinî, etnik ve ırkî gruplar Türk’e has hoşgörü içinde yaşadılar ve yaşatıldılar; korundular, kollandılar.
Osmanlı da gökten zembille inmedi. Onun da bir tarihi geçmişi vardır. Belirli bir devlet birikimi, devlet tecrübesi Selçuklu’dan sonra Osmanlı’yı ayağa kaldırdı. Anlaşılan Avrupa Birliği’nden ümit kesilince Atlantik ötesine gözler çevrildi; Osmanlı ağabeyliği bize tavsiye edilerek eyalet sistemi ve federal yapıya zorlanır olduk. Tehcir dolayısıyla Osmanlı’dan giden Ermeniler, yurt dışına çıkan Süryaniler ve Atatürk döneminde nüfus mübadelesi yoluyla Yunanistan’a gidenler ve diğerleri tekrar Türkiye’ye yönlendiriliyor. Yeni Vakıflar Yasası ve Hıristiyan eserlerin tamiri, kiliselerin ibadete açılmasıyla çok kültürlü, çok etnikli bir resim yaratılmak isteniyor. Eskiden olduğu gibi yine ağabeylik yap, Irak’ın kuzeyi dahil bazı toplulukları içine al; ama milli devlet yapını değiştir. Tezgâh bu!
Dün Osmanlı egemenliği altında barış içinde yaşayıp daha sonra Osmanlı’ya ihanet edenler, Osmanlı kimliğini reddedip Osmanlı’ya karşı ırkçılık yapanlar, II. Abdülhamit’in II. Meşrutiyet sonrası Meclis’i tatil etmesine sebep olanlar unutuldu mu? Bugün Osmanlı siyasi ve beşeri coğrafyasında yer alan hangi devlet tekrar Osmanlı ismini almaya hazırdır? Osmanlıcılık tutkalı dün İmparatorluğu parçalanmaktan kurtaramadı. Daha sonra İslâm birliği öne çıkarıldı ve bu da tutmadı. Çünkü; Orta Doğu’ya çullanan Batı emperyalizmi İslâm’ı ve Türklüğü hedef almıştı. En sonunda büyük çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu dar Anadolu coğrafyasında milli devlete geçmek zorunda kaldık. Bugün Türklüğü reddedip Osmanlıcılığa sarılma romantizmi neye çözüm olabilir? Yakın tarih bize rehber olmalıdır. Tarihi gerçekler hayallerden bazılarını uyandırabilir.
Toplumu iğfal edip AB’yi bir teslimiyet projesi değil de; medeniyet projesi gibi yutturmaya çalışanlar birden ortadan kayboldu. Artık ekranlarda unvanlı unvansız bize ders veren AB militanlarını göremiyoruz. Şimdi onlar özel ve gözel üniversitelerdeler. TÜSİAD’ın dış temsilcilerini de gözümüz arıyor. Son senelerde AB konusunda bizi bilgilendiremediler! Hayali üyelik uğruna nelerden vazgeçmeye kalkmadık ki? KKTC’yi adak kurbanı gibi Batılıların önüne attık; yok farz ettik. Egemenlik haklarını hiçledik. AB üyeliği önünde engel gördük. Milliyetçilik ve mili menfaatlerden yana olmak tehlikeli idi. AB’nin küstahça ve haksız taleplerini devlete karşı ama vatandaşın lehinde gördük. AB bütünleştirir, bölmez zannettik. İspanya ve Belçika örneklerini gizledik. Tek taraflı istekle üyeliğin gerçekleşeceğini zannettik. Karen Fogg’lara Kumkapı’da sofralar kurduk. Lagendijk’leri enişte yaptık. AB öğretmenimize emirlere uygun ödevler hazırladık. Uyum adı altında uydu yasaları çıkardık. Bugün AB çatırdıyor. Genişleme yorgunluğunu hissediyor. Türkiye’ye verebileceği fazla bir şey yok; ama yıllardır Gümrük Birliği ile götürdüğü çok. Ek protokolü imzaladık ama; herhalde utandık ve TBMM’den geçiremedik. Rum kesimi gemilerine ve uçaklarına limanlarımızı açmadık. Müzakere sürecinde hâlâ bize imtiyazlı üyelik tavsiye ediliyor. WikiLeaks belgelerinde de görüldüğü gibi; Türkiye önü kesilmek ve tanınmaz hale getirilmek için oyalanıyor.   

Yazarın Diğer Yazıları