ABD’de kin ve nefret içeren yeni Ermeni filmi / Dr. Ferruh Demirmen

ABD’de kin ve nefret içeren yeni Ermeni filmi / Dr. Ferruh Demirmen
Nefret kusan bu tür propagandalara karşı yeteri tepki gelmediği süre Ermeni lobisi daha da küstahlaşacak ve belki de yeni ASALA türü terör faaliyetleri hortlayacaktır.

Cumhuriyet’in 100. yaşını kutladığımız 29 Ekim 2023’den bir hafta önce, 23 Ekim 2023’de, Türkiye ve Türkler aleyhine kin ve nefret içeren yeni bir film ABD’de gösterime girdi. Film ABD, Massachusetts eyaletinde yerleşik “Zoryan Enstitüsü” adlı Ermeni kuruluşunun “akademik” katkısıyla PBS (“Public Broadcasting Service”) adlı ABD’nin en yaygın medya kanalında yayınlandı. Filmin yapımı için Ermeni kaynaklarıından parasal destek geldi.

Aslında filmin dünya galası Haziran 2022’de Fransa’da yapılmıştı; ABD galası 23 Ekim 2023’de, Londra galası 2 Kasım’da oldu. Bir saat 23 dakika uzunluğundaki “Auroro’s Sunrise” adlı film bir animasyon ürünü olup, iddiaya göre Anadolu’da Çemişgezek’de (Tunceli iline bağlı) doğan “Aurora Mardiganian” adlı 14 yaşındaki bir Ermeni kızın sözde “Ermeni soykırımı”ndan nasıl kurtulduğunu canlandırıyor. Mardiganian, “soykırım”dan kurtulunca 16 yaşında iken 2016’da ABD’ye göç etmiş, anıları 2017’de “Ravished Armenian” adlı kitapta yayınlanmış ve bu kitaba istinaden 2018’de “Auction of Souls” adlı sessiz Holywood filmi ABD’de ekranlarda gösterilmişti.

Anlatıma göre eski film her nasılsa “kaybolmuş,” ve yeni “Auroro’s Sunrise” filmi bu boşluğu doldurmak için düzenlenmiş ve halka sunulmuş. “Kaybolma” iddiası inandırıcı olmaktan çok uzak; bir film durduğu yerde kaybolmaz. Şüphe yok ki, “kaybolma” iddiası Türklere ve Türkiye’ye karşı yeni, çok ağır suçlamaları gündeme getirmek için bir bahane olarak kullanıldı.

Ağır suçlamalar

Yeni film iki hususta tam bir rezalet. Birincisi, Mardiganian’in anılarının sanki bir tarihî gerçek, ve filmin bir belgesel olarak lanse edilmesi. “Ermeni soykırımı” tezinin ne tarih ve ne de uluslararası hukuk açısından tutar bir tarafı olmamasına karşın 1915 Anadolu olayları şüphe getirmeyen bir soykırım olarak yansıtılıyor. Tabii bu nitelik orijinal “Auction of Souls” filmi için de geçerli idi. Ermeni tarafı “soykırım” suçlamalarını yargı nezdinde kanıtlamaktan açıkça çekinmiş, daha doğrusu kaçmış; din ve etnik/ırksal eksenli propaganda yöntemini seçmiştir. İki tarafın tarihçilerinin konuyu tartışma önerisini de geri çevirmiştir.

Konumuzun dışında olması bakımından tarihî ve hukuksal konuyu burada daha fazla açmayacağız.

İkinci büyük rezalet, ekrana yansıtılanların Türkiye ve Türkler aleyhine şok derecede kin ve nefret içeriyor olması. Türk kanı taşıyan bir kişi için filmi seyretmek ürpertici. Filmin dayanağı olan 1917 baskılı “Ravished Armenia” adlı orijinal kitap incelendiğinde suçlamalar nispeten daha “ölçülü.” Örneğin, her nekadar genç kızların çarmıha gerilme ve hareme satılma olayları orijinal kitapta yer alıyorsa da, ırza geçme olaylarından söz edilmiyor. Atatürk’e yönelik herhangi bir suçlama da yok. (Nasıl olsun ki, kitabın yayınlandığı 1917’de Osmanlı toprakları işgȃl altında, ve Kurtuluş Savaşı başlamamıştı bile!

Yeni filmde suçlamalar çok daha ağır. Çarmıha gerilmenin ötesinde, Hristiyan Ermeni kızların başına gelenlerin vahşi bir şekilde ırza geçmek ve yerlere savrulmak dahil, çok daha feci olduğu iddia ediliyor; Nazi Almanya’sındaki Yahudi katliamından dolaylı olarak Türkler sorumlu tutuluyor; ders olması için Türklerin darağacında hesap vermesi gerektiği dile getiriliyor; Atatürk’ün Ermeni topraklarında kıyım yaparak yeni bir Türkiye kurmasından söz ediliyor; ve çocukların, akrabaların ve halkının nasıl yok edildiğini anlatıyor. Bu şekilde Türkler cȃni ve barbar yaratıklar olarak sahneye konarken, tarih daha da çarpıtılıyor.

Kürtler Türklere kıyasla daha “insancıl” olarak tanıtılıyor; asıl suçlarının kız alım-satımı ile ilgili olduğu belirtiliyor

Irza geçmek suçlaması ilk kez Mardiganian’ın ölümünden önce yaptığı bir söyleşiye dayanarak 1997’de yayınlanan “Ravished Armenian” kitabının yeni baskısında gündeme geldi ve daha sonra yeni filme entegre edildi.

Eski “Auction of Souls” filminin “kaybolmuş” olması da inandırıcı olmaktan çok uzak; bir film kendiliğinden kaybolmaz. Şüphe yok ki, eski filmin “kaybolmuş olması”, yeni filmin yapımı için bir bahane olarak kullanıldı ve Türklere ve Türkiye’ye ekranda çok daha ağır suçlamaların önü açıldı.

Oscar’a aday gösterdiler!

Yeni film ABD galasından sonra çok daha yaygın olarak olarak ABD’de ekranlarda ve videolarda gösterilecek ve Türklere karşı nefret duyguları daha da kamçılanacak. Doğal olarak AB ekranlarında da gösterimler artacak.

Kayda değer ki, bu tür nefret içeren Ermeni propagandası, 1972’de başlayan ve 1990’lara kadar devam eden ASALA ve JCAG Ermeni terörüne yol açtı.

Ve ilginçtir ki, Türkiye ile “tam normalleşme” sürecinde olan ve 25 Nisan’da “Nemesis” anıtını açan Ermenistan, yeni filmi “2023 Uluslararası Film Festivali”ne Oscar ödülü için aday gösterdi.

Türk tarafı ne yapacak?

Bu noktada hemen akla gelen soru: Türkleri cani ve barbar olarak yansıtan ve Atatürk’e çirkin dil uzatan bu yeni Ermeni propagandasına karşı yurt dışında yaşayan Türk diasporası nasıl tepki gösterecek? Aynı bağlamda, hükûmet ne yapacak? Bugüne değin Türk diasporasından gelen tepki yok denecek kadar sönük olduğu gibi, bilindiği kadar Türkiye’nin ABD’deki diplomatik temsilciliklerinden de ses çıkmadı. Yeni filmi gösterime sokan PBS kanalı, ABD’de çok popüler bir kanal.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın 1915 olaylarına ilişik 22 Nisan 2023’te New York'ta düzenlediği panel, AKP’nin Ermeni sorununda bir nebze uyandığına işaret ediyor. Geçtiğimiz Haziran’da Türk Tarih Kurumu’nun Kafkas Üniversitesi’nde düzenlediği sempozyumda da Osmanlı Ermenilerinin nasıl teröre yönlendikleri açıkça dile getirildi. Bu tür çalışmalar doğal olarak çok faydalı. Ancak bu çalışmaların sonuçları yabancı medya ve politikacılarına ne ölçüde ulaştırılıyor? Burada büyük bir iletişim sorunu var.

Özet olarak gönül ister ki, Türkler ve AKP iktidarı bu skandal “Auroro’s Sunrise” filmine karşı gereken tepkiyi gösterir ve Türk akademisyenlerin çalışmaları da yurt dışında gereğince duyurulur. Film, ifade özgürlüğünün ötesinde olup etnik bağnazlığı, ve hȃttȃ ırkçılığı teşvik eder durumundadır. Şu da gerçek ki, Ermeni sorununda bugüne değin gelinen esef verici durum, Türk tarafının (diaspora ve hükûmet) bu konuda yeteri ölçüde etkinlik göstermemesinden kaynaklanmıştır. Nefret kusan bu tür propagandalara karşı yeteri tepki gelmediği süre Ermeni lobisi daha da küstahlaşacak ve belki de yeni ASALA türü terör faaliyetleri hortlayacaktır.