Adnan Menderes Ayhan Aydan Suzan Sözen aşk üçgeni

Adnan Menderes Ayhan Aydan Suzan Sözen aşk üçgeni
Adnan Menderes Ayhan Aydan Suzan Sözen aşk üçgeni

Şeyhülmuhabirin Şemsi Sılkım, yeniden gündeme taşınan Menderes’in yasak aşklarına ışık tutuyor

Şeyhülmuhabirin Şemsi Sılkım, yeniden gündeme
taşınan Menderes’in yasak aşklarına ışık tutuyor.

 

Kamer Genç asılsız ve
yeni bir şey söylemedi ki

Adnan Menderes’in aşk ilişkilerini gündeme getirince Başbakan Tayyip Erdoğan ve AKP’lilerin hedefi haline gelen CHP’li Kamer Genç, aslında 50 yıl önce herkesin dilindeki bir konuyu hatırlattı.

 

Geçtiğimiz günlerde CHP’li Kamer Genç’in, Adnan Menderes’in aşk ilişkileri ile ilgili olarak Meclis’te yapmış olduğu konuşma bir anda havanın gerginleşmesine neden olmuş ve Genç’in olayı daha fazla büyütmeyerek özür dilemesiyle ortam durulmuştu.
Şüphesiz Kamer Genç durup dururken yapmamıştı bu konuşmayı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Deniz Baykal ile ilgili malum kaset olayında takındığı tavır belliydi. Kısa bir süre sonra, yaklaşan genel seçimde oy kaygısıyla Adnan Menderes’e olan hayranlığını aşırı bir şekilde dillendirmesi karşısında, ortadaki tenakuzun bir fotoğrafını gözler önüne sermek istemişti Kamer Genç. Ama sözleri elbirliği ile adeta boğazından geri tıkıldı...
Pekiyi, 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra, ünlü Yassıada Duruşmalarına da damga vuran Adnan Menderes - Ayhan Aydan - Suzan Sözen üçgeninde veya aşkında neler olmuş, neler yaşanmıştı. Bunları size Cumhuriyet Gazetesi’nin 10 yıl Ankara Temsilciliğini yapan, Ankara Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olan ve 1960 ihtilaline kadar DP’nin, Adnan Menderes kontenjanından iki dönem Balıkesir Milletvekilliğini yapan eniştem Mekki Sait Esen’in notlarından aktarmak istiyorum:

Galada başlayan aşk
“Sayın Menderes, bir Pazartesi günü beni erken saatte aradı. Genel Kâtibi, Büyükelçi Şefik Fenmen’e, ’Özel konuşmamız olacak, kimseyi almayınız!’talimatı verdi. Sonra anlatmaya başladı; ’Dün gece Sayın Bayar, eşi Reşide Bayar ve ben de Berrin Hanım ile birlikte Devlet Tiyatrosu gala davetine gittik. Ayhan Aydan bir harikaydı. Kendisiyle karşılaşıp el sıkıştığımızda çok etkilendim. Senden ricam, foto muhabirinle bir röportaj yapın, resimlerini ben de görmek isterim...’
Fotoğrafçı arkadaşım Cemal Işıksel ile hemen  gittim. Bir ara, röportaj için çekeceğimiz resimlerden sayın Adnan Menderes’e de takdim edeceğimi söyleyince  bana, ’Hiç yakından görmemiştim, ne kadar yakışıklı, kibar ve zarif bir insanmış!’dedi. Resimleri Cemal bey hazırladı, Başbakanlığa gittik. Menderes resimleri yakından inceledi ve kendisi aldı...” 
Mekki Sait sonrasını da notlanna eklemiş:
“İki taraf da birbirini beğenirse ne olur?..  Nitekim Ayhan Aydan hanım beni aradı, röportaja teşekkür için iki hanım sanatçı arkadaşıyla birlikte beni ziyaret etmek  istediklerini söyledi. Benim de tanıdığım, tiyatrodan iki hanım ile eşimin de arkadaşı bir hanımla birlikte 4 kişi geldiler. Sohbetin sonunda Ayhan Aydan’ın  söylediği şu sözler beni adeta şok etti;
’-Kocamla iki gün önce konuştuk. ’Adnan Menderes’e aşık oldum, beraberliğimizi noktalayalım. İkimiz de medeni insanız, senin de İclal ile yakınlığını biliyorum’dedim. Serinkanlılıkla karşıladı. Ben dün yeni taşındığım apartmana yerleştim. Bu gece de sayın ve büyük aşkımı misafir edeceğim!..”
“Bu aşk kısa sürede Ankara ve hatta yurdun entelektüel çevrelerinde duyulmuş, hatta bazı dergilerde dedikodu sütunlarına bile girmişti. Bundan rahatsız olan  Menderes ile Ayhan Aydan’ın arası açıldı ama ben bunu sayın Menderes’e soramıyordum. Bir gün Ayhan Aydan gene telefon etti, beni ziyarete gelecekmiş. Tek başına gelince, merakımı yenemedim, eşimin yanında sorunca birden ağlama krizine girdi. Sakinleşince anlatmaya başladı:
’-Ben ondan çocuğum olmasını her istediğimde bana, Benim 3 erkek evladım var, hem günah, hem de büyük skandal olur. Burası Avrupa değil diyor. Yine böyle bir konuşma sonrasında ben odamın kapısını vurup yatak odasına geçtim, üstüme de kilitledim. Bir süre sonra salona çıktığımda, bir not bırakarak gittiğini gördüm:
’-Her şey bitmiştir artık!...’
Ayhan Aydan bir daha aranmamış...” 
Ve Yassıada’da karşılaşma
27 Mayıs İhtilali olunca, Ayhan Aydan, Adnan Menderes ile akrabası olarak görüşmek istediğinde, telefondaki ses şöyle cevap veriyormuş;
 “-Dolmabahçe Sarayı irtibat Bürosuna gelmelisiniz!.”
Ayhan Aydan’ın, İrtibat Bürosu’nu devamlı araması üzerine telefon numarası tespit edilmiş ve bir sabah Ankara’daki evinin kapısına 2 subayla birlikte birkaç görevli daha iki ciple gelivermişler...  Adnan Menderes’in sevdiği kadın yarım saatlik giyinme molasının ardından askeri havaalanına götürülmüş, uçakla Yeşilköy’e ve oradan da askeri deniz motoru ile Yassıada’ya ..
Salim Başol Başkanlığındaki mahkemede Ayhan Aydan’ın tanıklığı da elbette en ilginç ve en büyük haberdi...  
Başında bone benzeri sütlü kahve renginde şapka, iki yanına hafif sarkık saman rengindeki bukleler ve sol omzundan sarkan kemerli şık çantası, şapkasının ayni rengi taşıyan iri kahve renkli düğmeli mantosu, bilhassa hanım gazetecilerin odak noktası olmuştu. Ayakta sorulanlara cevap veren Ayhan Aydan, Adnan Menderes ile birlikteliğini şöyle anlattı:
Arkadaşlık fazla ilerleyince...
“-Tiyatronun galasında, o dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve eşi, sayın Adnan Menderes ile eşinin tebriklerinde tanıştık. Kendisini çok sevmiştim, arkadaşlığımız ilerledi... Aşık olmuştum ve bir çocuğumuzun olmasını da istemiştim ama, kendisinin evli ve üç çocuklu olması nedeniyle bu isteklerime sıcak bakmamıştı.”
Bu sırada Yassıada Mahkemesi Baş Savcısı Altay Egesel, Mahkeme Başkanından izin isteyerek, sarı zarf içinden bir iç çamaşırı çıkararak, adeta foto muhabirlerine poz vererek şu soruyu sormuştu;
 “-Bu donu, Başbakan’ın makamındaki kasadan çıkardık, sizin mi?.”
Ayhan Aydan, tiyatro mesleğinin tüm ustalığını ortaya atarak, hiç sesi de titremeden şu cevabı vermişti:
 “-Ben Devlet Tiyatrosu artistiyim,  bu tür külotları giymem. Benimkilerin kenarlarında fırfırı var, yani dantellidir!.”
Salim Başol tanığın ifadesini yeterli bulmuş, Ayhan Aydan’ın, geldiği gibi Yeşilköy Askeri Hava Alanında bekleyen bir uçakla Ankara’ya dönmesi sağlanmıştı.
Başbakan Adnan Menderes’in idamından sonra, Ayhan Aydan’ın ruhu karardı, tamamen inzivaya çekildi... Büyük aşkının ölümünden 48 yıl sonra da 17 Şubat 2009 Salı günü, Çeşme’nin Alaçatı beldesinde hayata veda etti.
İlginçtir, merhum Menderes’in için Salı günlerine farklı bir yaklaşımı vardı. En önemli işlerini hep  Salı günlerini gözönünde bulundurarak planlardı. İki sevgili de genellikle hep Salı günleri buluşurdu.. Ölümleri ve ruhlarının buluşması da Salı gününe rastlamıştı...  

 

Menderes - Suzan Sözen trafiği balkondan idare ediliyordu
Kırmızı; tehlike... Yeşil; kapı açık...

Yeşilköy Havaalanında Vali Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay ile İstanbul Emniyet Müdür Vekili Ferit Sözen ve yanında, şıklık ve güzelliğiyle gözleri kamaştıran eşi Suzan Sözen ile ilk karşılaşıp el sıkıştıklarında Başbakan Adnan Menderes’in bütün yorgunluğu bir anda kaybolup gitmişti. 
Başbakan Adnan Menderes, karşılamadan sonra 073 plakalı Pakard marka makam otosunda son derece neşeli idi. Yanında oturan Kadızade’ye, Suzan Sözen’in çarpıcı güzelliğinden söz ederken dedi ki;
 “-Bu hanımla ilk kez karşılaştım, Ferit Sözen, bir sır gibi gizliyor etraftan.” Sonra tekrar bu konuya değindi:
 “-Ferit bey nerede oturuyor?.”
Şoför Bahri Baba söze karıştı:
 “Sayın Başbakanım, Nişantaşı’nda, oturuyorlar. Zatialinizi beklerken Ferit Sözen müdürümün şoförü ile lafazanlık yaptık, Suzan Hanım’ın çok samimi bir arkadaşını karşılayıp evlerinde yemek yiyecekler...”
Menderes, “Ferit Beyi  telsizle ara, kendisine sayın eşiyle beni karşıladığı için teşekkür edemedim” der.Ve biraz sonra telsizde Ferit Sözen’in sesi duyulur:
 “-Emrediniz Sayın Başbakanım.” 
 “-Sayın Ferit bey, değerli eşinizle beni karşıladınız, size ve eşinize teşekkür edemediğimi hatırladım, misafiriniz de varmış şimdi öğrendim. Şu anda yoldayım yemeğe gidiyoruz Sayın Kadızade ile...”
Ferit Sözen gibi kurt bir polis müdürü, Başbakan kendisini aracından telefonla arayacak sonra da yemeği gideceğini söyleyecek, bu fırsat kaçar mı?.  Hemen Başbakanı yemeğe davet eder ve “evet” cevabı alınca da çok sevinir.
Bunları eşinden öğrenen Suzan Sözen kıyafetini değiştirip en göz alıcı bir renk armonisi bluzu sırtına geçirirken arkadaşına da göz kırpar:
 “-Türkiye’nin şimdiye kadarki en yakışıklı Başbakanı ancak böyle karşılanır...” Yemekten sonraki sohbet de gece yarısına kadar devam eder. Adnan Menderes’in kapı önündeki teşekkür vedasında yaptığı konuşma, ilerideki samimiyet ve dostluğun adeta işaret parolası olmuştur:
 “-Bütün yorgunluğumu unutturdunuz!..”
Cevap çok çekicidir:
 “-Yorgunluğunuzu unutmanız için, evimiz, evinizdir...”
Menderes’in 1 gün için geldiği İstanbul’da işler uzayıp, Nişantaş’ındaki Ferit Sözen’in evi ona villa gibi geldiğinde Suzan Hanım evde hep yalnızdır. İstanbul’un güvenliğinin tek sorumlusu Ferit Sözen hep görevinin başındadır ama yerine de  bir türlü asil Emniyet Müdürü atanmaz. Bu işi Ferit Sözen’den iyisini yapan da olmaz.
Durum basına ve köşe yazarlarına yansıyınca buna da çözüm bulmakta gecikmeyeceklerdir; arka balkonun çamaşır serilen ipine beyaz don asılmışsa, gelinir. Kırmızı don asılmışsa, tehlike vardır, ya Ferit Bey yorgunluğunu gideriyor veya misafirler gelmiştir. Sarı don ise  biraz sonra tehlike geçecek demektir. Yeşil don varsa, kapı size açıktır.
İş iyice dal budak salıp mahallenin diline düşünce gençler o çevrede elde gitar şu şarkıyı dile getirirler:
 “Oooohh Suzana, Suzana... Ferit gelir sana... O olmazsa başka biri yerini alır sana...”
Suzan Sözen’in romanları su gibi satmaya başlar. Ancak hiçbir romanında Adnan Menderes ile ilgili tek kelime geçmez.. 27 Mayıs Darbesi olunca Ferit Sözen ile Suzan Sözen de sorgulandılar. Hiçbir suç unsuruna rastlanmadı. Adnan Menderes’in, evlerine gelişi için de hiç kimse ne şikâyetçi oldu, ne de sözünü etti.