Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

AKP dümenindeki 'particiklerin' sonu

1 Kasım 2015 seçimlerinde ortaya çıkan sonuçlar, bir takım 'düzmece kavramların' artık yeniden sorgulanması gerektiğini bir kez daha ortaya koydu.

Tarihin derinliklerinden süzülüp gelen "bîat" gerçeğinin karşısına, yeni yetme "vesayet" safsatasıyla çıkanların tezleri ne yazık ki bir kez daha tutmamıştır.

Eğer vatandaş bu yapay "vesayet" söylemlerine kulak asmış olsaydı, bırakın CHP'yi ve MHP'yi, AKP'nin çoktan 'siyaset mezarlığına' gömülmüş olması gerekirdi.

Kabul etmek gerekir ki, bir yanda 'kamunun tüm imkânlarını' kullanan iktidar, öte yanda 'aleyhinde her türlü tezvirat' ortaya atılan muhalefet.

Bir tarafta 'valiler', 'kaymakamlar', 'belediye başkanları', 'imamlar', beride duvara astığı pankarta bile polislerin anında müdahale ettiği, sindirilmeye çalışılan 'ötekiler'.

"Vesayet" teranesi çökmüştür; ama "bîat" halen ve daha etkili bir şekilde ayaktadır.

Nitekim o kültürün diyeti, o kültür üzerinden yeniden iktidar koltuklarına kurulanlar tarafından 'ödeme envanterine' alınmıştır.

Yeni kabine yapısı ile birlikte sayıları artırılan "Bakan Yardımcılığı" koltukları bu diyetin ilk işaretidir.

Vekil seçemediği, genel müdür, daire başkanı yapamadığı borçlularına bir 'güzellik kapısı' aralıyor hazret.

***

'Vesayet' kavramı ile birlikte çöken bir diğer kavramın da 'millet' olduğu aşikar.

Tabii ki 'gerçek milletten' değil, evrilip çevrilen 'malum milletten' söz ediyoruz.

Hani şu ülkenin çivilerini yerinden oynatan referandum sürecinde "Yetmez ama, evet" diye çırpınan, daha sonra da buldukları her fırsatta 'AKP'nin değirmenine' su taşıyan bir takım 'yavru' partiler vardı.

Her seferinde 'milletin hayrına' iş yaptıklarını ileri sürüp, 'millet' için debelenen.

AKP'nin karşı karşıya kaldığı bir takım 'kritik' dönemlerde, goygoycular bu partileri şöyle motive ediyorlardı:

- "AKP'ye karşı muhalefet edeceğiz diye sakın millet ile ters düşmeyin.  Yoksa bu millet sizi sandığa gömer."

Bu mavalı yiyen tosuncuklar, 'AKP'lilerden daha fazla AKP'ci' kesildiler başımıza.

Ne adına? Millet adına.

İşte o 'millet', girdikleri her seçimde tosuncuklara gereken dersi verdi, defterlerini dürüp 'koltuklarının altına' yerleştirdi.

Öyle ki 1 Kasım 2015 seçimlerinde alayının alabildiği oy ancak 'yüzde 2'yi bulabildi.

Neyse ki ağababaların, ortadaki 'vahim hezimet' ile ilgili herhangi bir sorunları yok.

Seçim öncesi 'nereden bulunduğu' bilinmeyen paralarla nasıl devâsa kampanyalar yürüttülerse, seçim sonrası da bir şekilde 'hane halkının iaşesini' temin ederler.

***

Şimdi herkes Demokrasi Sultanı'nın seçim beyannamesindeki vaatlerinden biri olan 'Anayasa değişikliğini' nasıl ve ne şekilde halledeceğini pür dikkat izleyecek.

En basitinden "şerefsiz" diye yaftaladıklarının kapısını nasıl çalacak, merak konusu.

Bir diğer merak konusu da, seçim öncesi bir takım 'içi boş söylemler' ile 'dolduruşa' getirilen ve tercihlerini yeniden AKP'den yana kullanan 'sözde milliyetçi' tosuncuklar.

Göreceğiz şol 'karayağız' yiğitler, çözülme sürecini 'buzdolabından' indirmeye hazırlanan AKP, HDP ile kol kola 'Yeni Anayasa' adı altında 'özerklik' ve 'eyalet' taşlarını döşerken kendilerini nasıl konumlandıracaklar?

Bakalım 'vatan sathını' aşıp globalizme eklemlenmiş 'yeni devlet düzeni' ve 'her yolu mübah' gösteren 'postmodern din' olgusunu nasıl benimseyecekler?

Kabul etmek gerekir ki 1 Kasım 2015, öncesi ve sonrasıyla ülke için önemli bir süreç.

Önce 'işsizliğe', 'yoksulluğa' ve 'borç bataklığına' itilip, sonra da 'ekmek kuponlarına', 'makarna kolilerine' ve 'kömür torbalarına' mahkûm edilenleri pek de iyi yarınların beklediği söylenemez.

Ne zaman gözlerini açsalar, efendi hazretleri kaşlarını çatarak karşılarına dikiliyor:

- "Sus, nankörlük etme. İlacın, kömürün, makarnan kapında mı ona bak."

***

Sabah akşam 'makarna suyundan çorba' yapma telaşındaki amcalar ve teyzeler, kafayı kaldırıp da şöyle bir etraflarına bakma imkânı bulabilselerdi, göreceklerdi elbet 'dolar milyarderi' sayısında İngiltere'yi bile geride bıraktığımızı.

Efendi hazretleri, yine kefeni yırttı.

Millet ise kaşla göz arasında 'nasıl bir ters köşeye' yatırıldığını anlayana kadar bir dört yıl daha 'tevekküle' devam etmek zorunda.

Yazarın Diğer Yazıları