Amirallerin ahı mı(!)

Amirallerin ahı mı(!)

Kendisi, Çin''den Kore''ye hatta Rusya''nın bile son savaş teknolojileriyle donanmasında büyük katkı sahibi bulunduğundan ve halen de hem "beyin", hem de "üretim" anlamında "savaş" sektöründe yabana atılmayacak bir potansiyele sahip olduğundan, Ukrayna''dan sanki Dominik yahut Solomon adalarından bahseder gibi bahsetmek biraz ironik olsa da yaygın haber dilini tekrarlayalım:

Bir tarafta Batı, Ukrayna''yı silahlandırıyor!

Diğer tarafta, varsaydığı nüfuz alanında Batı etkisinin kokusuna tahammülü olmayan Rusya, sınıra görkemli sayılabilecek bir askerî yığınak yapıyor.

Saatler Karadeniz''de yazık ki "savaşa çeyrek kala"yı gösteriyor.

Ve bu ortamda Türkiye''de hemen hiç kimse aksini söyleyemiyor:

-              Türkiye, Rusya ile Batı destekli Ukrayna arasında yaşanmasına ramak kalmış görünen sıcak yahut Soğuk Savaş''ta tarafsızlığını korumalı!

***

Bir şeyi koruyabilmek için önce onun var olması gerekli.

Türkiye, tarafsız mı ki?

NATO üyesi yapılmaya çalışılan Ukrayna''nın "hedef" olduğu bir savaşta bir "NATO ülkesi" olarak tarafsız olabilir mi?

Rusya''nın hedef olduğu bir savaşta, Avrupa gibi "ısınabilmek" için olduğu kadar, her yıl yaptığı milyonlarca tonluk buğday ithalatını düşününce Rusya''ya "boğazından" da bağlanmış haldeki bir ülke olarak tarafsız olabilir mi peki?

Ya her yıl, "gelince bahar ayları", Rus turistlere bir mani çıkarmasın diye ellerini ovuşturarak Moskova''nın gözünün içine bakan bir ülke olarak?

Hepsi bir yana "Kırım" gibi bir derdi bulunan bir ülke olarak -öyle bir derdi sahiden de varsa tabii-?

TİHA''larımız ve ATAK motorlarımızın bir bölümü Ukrayna''da üretilirken?

***

Bir yolu var aslında.

***

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı''nın, 103 emekli amiral hakkında "Devletin güvenliğine ve anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma" gerekçesiyle soruşturma başlatmasına yol açan, haklarındaki iddianame geçtiğimiz günlerde kabul edildiğinden, her biri Türk donanmasına yıllarca komuta etmiş tecrübeli askerlerden oluşan imzacıların yargılanacak olmasına yol açan "Amiraller Bildirisi"ni hatırlıyor musunuz?

Hani şu iktidar ve yandaşlarının sistemli şekilde "Darbe Bildirisi" olarak algılatmaya gayret ettiği…

Aslında bir "Montrö Bildirisi"ydi.

Ve amiraller o bildiride diyordu ki;

"Montrö, Karadeniz''e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel belgesi olup Karadeniz''i barış denizi yapan sözleşmedir. Montrö, Türkiye''nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir."

***

Neden?

Çünkü Montrö, herhangi bir ülkenin Karadeniz''e kıyıdaş ülkeler için tehdit oluşturabilecek hamlelerini peşinen önleyen kısıtlamalar içerir. Ülkeleri, Karadeniz''e yollayacakları savaş gemileriyle ilgili ciddi biçimde sınırlandırabilir.

Türkiye, Montrö''yü esas aldığında "müttefiklik" belasına sürüklendiği birçok belayı teğet geçebilir.

***

Ola ki, Montrö Bildirisi''ne imza atan amirallerin yargılanması, Karadeniz''deki muhtemel sıcak yahut soğuk savaşa paralel bir takvimde yapılırsa, sadece zamanla değil bunca itibarsızlaştırma çabasının "manidarlığı" da gündeme gelir herhalde.

SORU-YORUM

----

Millî Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Ümit Yalım,  ''Aydın, Eşek Adası''na gelerek Yunan bayrağının önünde Türkiye''ye meydan okuyan, Fener Rum Patriği''ni Ekümenik olarak niteleyen, "Türkiye, Kıbrıs''ta işgalcidir" diyen, "İşgal ve istilayı unutmadık, kimseye de unutturmadık" diyen'' Yorgo Papandreu''nun Türkiye''de Çankaya Belediyesi''nin "Dostluk ve Barış Ödülü"ne layık görülmesinin tuhaflığına dikkat çekiyor.

Haksız mı?

Zülfü Livaneli''yle aralarındaki dostluktan şüphemiz yok da, iki ülkenin "Dostluk ve barışı" adına tam olarak nasıl bir katkıda bulundu ki Papandreu?

Eski Yunanistan Başbakanı''nın Zülfü Livaneli''yle kankalığı mı daha önemli, Ege''deki Türk adalarında devam eden Yunan işgalindeki sorumluluğu mu?

 

BİR İŞE DE İLTİMAS BULAŞTIRMAYIN

Önümüzdeki günlerde Arapça dersi müfredatının yenilenmesine dönük bir çalıştay düzenleneceğini bildiren bir e-posta aldım.

Henüz teyit edemediğimden, çalıştayla ilgili iddiayı kimseyi zan altında bırakmadan kişi ve kurum isimlerini vermeden paylaşacağım.

Deniyor ki; ders kitapları da belirlenecek yeni müfredat doğrultusunda yenileneceğinden, çalıştaya, özel bir yayın evinden iki yazar da davet edildi. Bu durumda, bu iki yazar, yenilenen müfredattan, resmî olarak yayınlanmadan önce haberdar olmuş olacak. Bakanlık, prosedürler tamamlanıp da yeni kitaplar hazır olana kadar gerekli ders materyallerini de bu tür yayın evlerinden satın aldığından, diğer yazar ve yayın evlerinin sahip olmadığı içerik bilgisine sahip olan bu yayınevi ve yazarlar haksız kazanç sağlayacak.

21-b ihaleleri, KÖİ''ler yanında leblebi çekirdek bile sayılmaz gerçi ama işin çapına göre uyulması gereken bir şey değil usul de!

İddialar doğruysa, bir işi de iltimas bulaştırmadan yapamadıklarına dair veri zincirinin son halkası.

 

Yazarın Diğer Yazıları