Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Anadolu Federe Devleti Birinci Kurucu Başkanı!

Tehlike göstere göstere geliyor.
Herkesi ‘ters köşeye’ yatırarak ‘Cumhurbaşkanlığı’ için adaylığını açıklayan ‘Dünya Lideri’, ‘Son Osmanlı Sultanı’ ve de ‘Büyük Usta’, ayağının tozu ile önce Samsun’a ayak bastı, ardından Erzurum ve Sivas’a doğru yola çıktı.
‘Milli Mücadele Lideri’ anonsu ile milletin karşısına çıkan hazret, şöyle buyurdu:
- “Bugün Samsun’dan yeni bir tarihi yolculuğa çıkıyoruz. Büyük başlangıçların şehri Samsun’da büyük bir başlangıcın ilk adımını atıyoruz. 1919’da Gazi Mustafa Kemal Samsun’a ulaştı, İstiklal Savaşı’nın ilk adımını attı. 95 yıl sonra o adım kadar önemli olan adımı, ‘Yeni Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı seçimini Samsun’dan başlatıyoruz.” 
Ve ekledi:
- “Cumhurbaşkanlığı için ilk mitingi Samsun’da yapmamız tesadüf değildir.” 
Anlayana sivrisinek saz.

***

Oysa ne vaatler ile yola çıkmıştı. 
Türk siyasi hayatında ‘köklü değişiklikler’ yapacak; ‘yeniliklere’ imza atacaktı.
‘Demokrasi’ diye yutturulan bozuk sistemi yeniden yapılandırıp, ‘millet iradesinin’ ülke yönetimine yansımasında öncü bir rol oynayacaktı.
Ortaya koyacağı ‘yönetim’ anlayışı ile mevcut siyasi partilere egemen olan ‘lider’ terörüne son verecek, ‘parti içi demokrasiyi’ bütün kurumları ile işleterek ‘tek adam’ zihniyetinin tamamen ortadan kalkmasına katkı sağlayacaktı.
Milletvekillerinin tamamını ‘ön seçim’ ile belirleyecek; bürokrasideki bütün atamalarda ‘ehliyet’ ve ‘liyakati’ esas alacaktı.
İktidarın icraatlarının şekillenmesinde, ‘parti tabanının’ sesine kulak verecekti.
‘Güçlünün’ değil, ‘haklının’, ‘mazlumun’, ‘garibin’ yanında olacaktı.
Onlar ‘Eski Türkiye’de kaldı.

***

Lord C. Acton’un ünlü sözüdür:
- “Güç insanı yoldan çıkartır; mutlak güç ise insanı tamamen sapıttırır.”  
İktidar koltuğuna oturur oturmaz, ‘gücün’ cezbedici ağırlığı altında ezilmeye başladı.
‘Parti içi demokrasiyi’ sırtında yük görüp, düzenlenen ilk kongrede yaptığı ilk iş ‘parti tüzüğünü’ değiştirerek bütün yetkileri elinde toplamak oldu.
‘Milli irade’ kavramının içini boşaltıp, ‘tek adam’ zihniyetine rahmet okutacak, hatta ‘istibdat’ dönemlerini aratmayacak icraatlara imza atmaya başladı.
Adeta bir ‘saltanat’ sistemi kurdu.
Şimdi sıra, aslında 12 yıldan beri ‘de facto’ olarak devam eden o sistemi, ‘ete kemiğe’büründürmeye geldi.
‘Fincancı katırları’ fazla ürkmesin diye, adını şimdilik tam telaffuz edemiyor.
 “Başkanlık sistemi”  diyor.

***

‘Yasamada’ tek söz sahibi kendisi.
İstediği kişileri ‘milletvekili’ olarak tayin ediyor; ‘sözünü’ dinlemeyenlerin, ‘peşin imza’ vermeyenlerin anında üzerini çiziyor.
‘Yürütmede’ tek söz sahibi kendisi.
‘En tepedeki’ bakanından, ‘en alt kademedeki’ memuruna varıncaya kadar bütün atamalar kendisinin onayından geçiyor.
‘Yargıyı’ da artık kendine bağladı.
‘Tekelci sermayenin’ sofralarında boy gösterip, fakir fukaraya ‘fazlalık’ gözü ile bakıyor; cesaret edip de karşısına çıkanları,  “Ağzına ben mi ekmek koyayım”, “Gözünü toprak doyursun”, “Ananı da al git”  diye azarlıyor.
Haksızlıkları, hukuksuzlukları, hırsızlıkları eleştirmeye yeltenenleri ‘Ergenekon’, ‘Paralel’, ‘İhanet’ sopalarını kullanarak susturuyor.
Asıyor, kesiyor, parçalıyor.

***

‘Parlamenter’ rejim onu kesmiyor.
‘Başkanlık’ ile yönetilen ülkelere şöyle bir bakın, hemen hepsine hakim olan ortak bir yönetim yapısı olduğunu göreceksiniz:
 “Federasyon / Eyalet Sistemi.”   
‘Merkezi’ idari yapıya neden karşı çıktığını, ‘yerel yönetimlere’ daha fazla yetki verilmesini neden istediğini şimdi daha iyi anlayabiliyor musunuz?
Önünde artık bir tek engel kaldı:
“Türk devletinin üniter yapısı.”  
Bu yapıyı savunan ‘orduyu’ hallaç pamuğu gibi attı, ‘emniyeti’ dağıttı, ‘yargıya’ çekidüzen verdi.
HSYK’nın, Yargıtay’ın, Danıştay’ın ve Sayıştay’ın yapılarını değiştirerek, icraatlarını ‘denetleyecek’ bütün mekanizmaları bertaraf etti.
Şimdi sıra ‘üniter yapının’ canına okumaya geldi evelallah.
Çoğu gitti, azı kaldı.

***

Artık kilitlendiği tek bir hedef var:
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile başlayan ‘parlamenter demokrasi’ sisteminin üzerine kocaman bir çarpı koyup, Sevr’in yıldönümünde adını  “Anadolu Federe Devleti Birinci Kurucu Başkanı” olarak tarihe yazdırmak.
Durmak yok, yola devam.

Yazarın Diğer Yazıları