Anayasa, 50+1, Ponzi / Kerim YILMAZ

Anayasa, 50+1, Ponzi / Kerim YILMAZ
Yeni anayasacıların gayesi iyileşmekten ziyade; Bahçeli açısından rejimin tahkimatı, Erdoğan açısından kendinden sonrasının dizaynıdır.

Sun'i krizle yine tazelenen ''yeni anayasa'' heveslileriyle önüne yeni konulan her şeyin iyi olacağını düşünenler bilmelidirler ki kamu hukukunun evrensel kabulündeki kural şudur:

Ancak asli kurucu iktidarlar, kendilerinden önce var olan hiç bir kurala bağlı olmaksızın yeni bir anayasa yapabilir. Öncekinin hükümlerine göre oluşan - varolan yasama organı üyeleri, tali kurucu iktidar olarak, ancak mevcut anayasanın maddi, şeklî şart ve sınırları içerisinde değişiklikler yapabilir.

Esasen çoğu son yirmi yılda hükümlerinin beşte dördü değişen mevcuda darbe anayasası demek gerçekçi ve haklı da değildir. Altı yıl önce ''fiili durumu hukukileştirmek'' için geçilen CB Hükümet sistemiyle gelinen nokta ortada. Bugün ekonomi, adalet, eğitim, sağlık vb. tüm alanlarda yaşanan kötülüğün ve geriliğin sebebi amir hükümlerine dahi uymadıkları anayasa değil cari yönetim zihniyetidir.

Lakin yeni anayasacıların gayesi iyileşmekten ziyade; Bahçeli açısından rejimin tahkimatı, Erdoğan açısından kendinden sonrasının dizaynıdır. Padişahtan çok yetkisi olanın toplumun en az yarısından onay almaksızın tek başına yönetmesi demokratik olmayacağı gibi sürekli bir meşruiyet sorunu yaşayacaktır.

O nedenle asıl amaç olan seçilme nisabını (50+1) düşürmek için Bahçeli geri adım atmayacağından dolayı Cumhur içi mutabakat olmayacaktır. Yerel seçim derdine düşmüş parti ve siyasetçiler bu süreçte mümkün olamayacağını bilerek konuyu gerçek gündemi karartma ve yoksulluğu perdelemede kullanacaklar.

Cumhuriyetle barışık olmayan bir takım çevreler ile bölücülerin temsilcileri, yeni anayasada (bölgesel özerklik, iki dillilik, kimliksiz eşit vatandaşlık, anti-laiklik gibi hedeflerine ulaşmayı umacak ve bu taleplerini sürekli gündemde tutacaklar.

Sonuçta kısa vadede yeni bir anayasa yapılamayacak olsa da Türk halkının şunları daima aklında tutmasında fayda olacak.

Bill Clinton; "Amerikan kontrolünde bir Halifeyle İslam dünyasını yönetmek bizim için en masrafsız yoldur."

Graham Fuller; "Kemalizme son verin Osmanlıyla övünün."

Kurt Ziemke; "Yapılması gereken Atatürk'ün hem din hem Kürt düşmanı olduğu fikrini yaymaktır."

Samuel Huntington; "Türkiye Atatürk'ün mirasını reddetmelidir."

Paul Henze; "Atatürkçülük öldü nurcular ileri."

Atatürk; "Hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir?"

İMPARATOR PONZİ

Uyuşturucu baronlarının üssü olan ülkemizde, Polat'ların sembolize ettiği güzellik salonu kamuflajlı ''kara para aklama'' olayından sonra gündeme imparator ponzisi oturdu. Özel bir bankanın Levent şubesinin müdürü Seçil Erzan, çoğu Galatasaray'lı ünlü futbol adamlarından 80 milyon dolarlık vurgun iddiasıyla yargılanıyor. Tabi ki yargılamada her şey ortaya çıkacak. Ama akla mantığa uymayan bir durum var sanki ortada. Bankacılık kanunu gereği bankaya maksimum 20 bin dolar getirebiliyorsunuz. Poşetle valizle elden milyon dolarları götürmek teslim etmek usulen pek mümkün değil.

Adı geçen futbolcular, iş insanları paraları getirip teslim etmişler. Seçil'de bunlara banka antetli kağıtlar vermiş ama hukuken bankayı bağlayıcı dekontlar değil. Haber olunca önce Fatih Terim, Arda Turan, Emre Belözoğlu vb. mağdur oldukları yazıldı sonra diğerleri. Fakat dosyada mağdur -müşteki Arda Turan, Selçuk İnan, Emre Belözoğlu, diğerleri ya parasını aldıkları için ya da bir biçimde dosyadan çıkarılmışlar. Yansıyan bilgilere göre bu düzeneğe aralarında Fatih Terim fonu adını koymuşlar. Seçil'in ifadesinde ve diğerleriyle yazışmalarında adı geçiyor olmasına çok kızan imparator buna karşı tarihin en büyük hukuk savaşını başlatacağım diyor.

Ne yapacak bilemiyorum ancak hukuken yapabileceği bir şey yok. Zira muhtemelen parasını almış olacak ki zarar görmesi ve mağduriyeti söz konusu kendisi de şikayetçi değil.

Seçil E. için istenen iki bin yıllık cezalar da hem hukuki hem de mantıklı değil. Bilirkişinin raporunda vurguladığı gibi, geri zekalı olmayan biri bile böyle dolar bazında yüzde iki yüzlük faiz verilecek bir işe inanmaz ve girişmez. Bankacılık yasasına muhalefetten en fazla beş yıl ceza alabilecek Seçil'in dolandırıcılıktan mahkumiyeti de olamaz.

Çünkü dolandırıcılık suçunun temel unsuru hiledir, ortada muhataplarını kandıracak ağırlık ve nitelikte bir hileden söz edilemez. Kayıt dışı verilen milyon dolara bu kadar yüksek oranda faizi bırakın bir müdürü, dünyada hiçbir kimse ve bankanın vermeyeceğini herkes bilir. En azından bilebilecek durumdadır, o halde dolandırıcılığın kandırıcı nitelikte hile unsuru dolayısıyla suçu da yoktur.

Olan açgözlülüğün ihtirasıyla beleş para kazanma hırsından yararlanmak isteyen bir uyanık müdürün kayıt dışı tefeciliğinden ibarettir. Kaderin hazin cilvesi olarak sıkıştıran ponzicilere ödeme yapmak için kendisi tefeciye düşmüş, ava giderken avlanmıştır.

Beştepe'nin aracı kılınmasına rağmen banka haklı olarak ponzicelere ödeme yapmayacağını açıklamıştır ki doğrudur. Çünkü hukuk hamakati himaye etmez.

İlgili Haberler