Yapılan kapsamlı bilimsel araştırmalar ve uzman görüşleri, bu ucuz ve yaygın ilacın, özellikle kolorektal (kalın bağırsak) kanser başta olmak üzere çeşitli kanser türlerinin tedavisinde ve nüks riskini azaltmada önemli bir gizeme işaret etti.

BİLİMSEL VERİLER IŞIĞINDA BÜYÜK GİZEM

Aspirinin kanser üzerindeki potansiyel etkilerini inceleyen çok sayıda çalışma, umut verici sonuçlar ortaya koydu.

Örneğin, İngiltere'deki Oxford Üniversitesi'nden nöroloji profesörü Prof. Dr. Peter Rothwell liderliğindeki araştırmalar, günlük düşük doz aspirin kullanımının, başta gastrointestinal (sindirim sistemi) kanserler olmak üzere, birçok yaygın kanser türünden kaynaklanan ölümleri uzun vadede önemli ölçüde azalttığını gösterdi.

The Lancet dergisinde yayımlanan bu çalışmada, aspirinin kanser ölümlerini genel olarak %20 civarında düşürdüğü, gastrointestinal kanserlerde ise bu oranın daha yüksek olduğu belirtildi.

Rothwell, aspirinin etkisinin ilacın kullanım süresi arttıkça belirginleştiğini ve kanser gelişiminin erken aşamalarını yavaşlatarak veya engelleyerek çalıştığını öne sürdü.

Özellikle kalın bağırsak kanseri nüksü konusunda yapılan son klinik denemeler, aspirinin bir hassas tıp aracı olarak kullanılabileceğini ortaya koydu.

İsveç'teki Karolinska Enstitüsü ve Karolinska Üniversite Hastanesi'nden cerrah Anna Martling'in de dahil olduğu çalışmalar, belirli genetik mutasyonlara (özellikle PIK3 sinyal yolundaki mutasyonlara) sahip kolorektal kanser hastalarında günlük düşük doz aspirin kullanımının, kanserin nüks etme olasılığını plasebo grubuna göre %55'e varan oranda azalttığını gösterdi.

Martling, aspirinin küresel çapta uygun fiyatlı ve erişilebilir olmasının, tedavideki potansiyelini artırdığını vurguladı.

MEKANİZMALARIN ARDINDAKİ DÖNÜŞÜM

Araştırmacılar, aspirinin kanser üzerindeki etkisinin, sadece ağrı kesici özelliğiyle değil, temeldeki biyolojik mekanizmaları hedeflemesiyle gerçekleştiğini belirtti.

Harvard T.H. Chan Halk Sağlığı Okulu'nda profesör ve Mass General Kanser Merkezi'nde epidemiyoloji direktörü Dr. Andrew T. Chan, aspirinin kanseri önlemedeki rolünün anlaşılmasında öncü çalışmalara imza attı.

Dr. Chan'a göre aspirin, özellikle kolorektal kanserde etkili olan, iltihaplanmayı azaltma ve tümör büyümesini teşvik eden prostaglandin üretimini engelleme yoluyla kanserle mücadele ediyor. Ayrıca, kanser hücrelerinin metastaz (yayılım) sırasında kendilerini korumak için kullanabileceği trombosit (kan pulcukları) fonksiyonunu da sınırladığı düşünüldü.

Dr. Chan ve ekibi, aspirinin etkilerinden en çok fayda görecek kişileri belirlemek için kişiselleştirilmiş önleme stratejileri ve biyobelirteçler üzerinde çalıştı.

PEKİ RİSKLER? UZMANLARDAN UYARI

Bilimsel camia, aspirinin potansiyel faydaları konusunda heyecanlı olsa da, kullanımının getirdiği riskler konusunda da uyardı.

Günlük aspirin kullanımının, özellikle yaşlılarda ve kan sulandırıcı ilaç kullananlarda, gastrointestinal (mide-bağırsak) kanama riskini artırdığı biliniyor. Bu nedenle uzmanlar, kişinin yaşam tarzı ve genetik risk faktörlerini dikkate alarak, fayda-risk dengesinin dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

Dr. Chan ve diğer araştırmacılar, herkes için geçerli tek bir doz yaklaşımından uzaklaşarak, tedaviyi bireyin risk profiline göre uyarlamanın hayati önem taşıdığını belirtti.

Aspirin, kanser tedavisinde büyük bir dönüşüm potansiyeli barındırsa da, bu sürpriz gelişmenin klinik uygulamaya tam olarak aktarılması için daha fazla araştırmaya ve kişiselleştirilmiş tedavi kılavuzlarına ihtiyaç duyuldu. Bu gizemin çözülmesi, gelecekte milyonlarca hastanın yaşamını iyileştirebilir.