Ata vatandan yavru vatana...
İki kardeş ülkede iki önemli seçimi geride bıraktık. Bağımsızlığının ardından 24 yıl geçen Kazakistan ve kurulduğu günden bu tarafa dünyadan izole biçimde yaşamak zorunda bırakılan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) vatandaşlar Cumhurbaşkanlarını seçmek için sandık başına gitti. Saat farkından dolayı ilk sonuçlar Kazakistan’dan geldi. Kazak halkı %95,1 düzeyinde rekor bir katılımla ülkenin Kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’e beşinci kez destek verdi. Nazarbayev’in vatandaşlardan aldığı oy oranının %98 düzeyinde olduğu dikkate alınırsa yapılan seçimlerin güçlü bir güvenoyu şeklinde değerlendirilmesi mümkündür. Her ne kadar seçimlerde düzensizlik ve huzursuzluk yaşanmamış olsa da AGİT’in gözlemci raporunda bazı eleştiriler yer aldı. Eleştirilerin önemli bir kısmı seçim öncesindeki sürecin demokrasi boyutuna ilişkindi. Ancak bu eleştirileri yapanların bilmedikleri husus, Nazarbayev’in 1992 yılında 400 dolar olan kişi başına milli geliri 13 bin dolara taşıması, ülkeyi farklı açılardan uluslararası sisteme entegre etmesi ve çok kültürlülüğü ile öne çıkan Kazakistan’ı milli kimlik inşasında önemli bir aşamaya getirmiş olmasıdır. Elbette ki ülkede seslendirilen olumsuzluklar da var. Özellikle Avrasya Ekonomik Birliği ile girilen sürecin gelecekte varacağı nokta ciddi biçimde sorgulanıyor. Nazarbayev ise alınacak tedbirlerle Rusya odaklı ekonomik daralmanın kısa zamanda atlatılacağını ifade ediyor.
Yeni hükümet iş başında
Yarı başkanlık sistemiyle yönetilen Kazakistan’da Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in yemin töreninin ardından hükümeti kurma görevi yeniden bir önceki Başbakan Karim Masimov’a verildi. Hükümette Dışişleri Bakanı Yerlanİdrissov gibi etkili isimler büyük ölçüde yerlerini korurken, Kazakistan siyasal sisteminin önemli isimlerinden İmangaliTasmagambetov’un Milli Savunma Bakanlığı’na getirilmesi iç siyaset açısından önemli bir hamle olarak değerlendiriliyor. Kazakistan’da önümüzdeki beş yıllık süre içerisinde Nazarbayev önderliğinde radikal reformlar hayata geçirilecek ve siyasal düzlemde yeni bir mücadele alanı gün yüzüne çıkacak.
Adada sular ısınıyor
KKTC’de yapılan seçimlerde ise propagandasını “çözüm” ve “Türkiye ile ilişkiler” üzerine odaklayan Mustafa Akıncı galip geldi. Böylelikle yakın geçmişte yapılan çok sayıda seçimden bunalan Kuzey Kıbrıs halkı ambargolar karşısında yeniden “çözüm” konusunda bir irade ortaya koymuş oldu. Yeni dönemde Türkiye’nin tartışacağı en önemli meselelerden birisi adada hızlanması muhtemel görüşmeler ve KKTC üzerindeki izolasyonların nasıl hafifletebileceğine yönelik olacak. Yeni Cumhurbaşkanı Akıncı’nın seçilir seçilmez yarattığı “Yavru vatan” polemiğinin sıradan bir açıklama olmadığı çok açık. Artık “ne pahasına olursa olsun ama çözüm olsun” diyen grupların Kuzey Kıbrıs’ta daha cesur biçimde sahne alacağını görebilmek gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Rum tarafının Kıbrıs Adasının tek sahibi olduğu yönündeki yanılgısının yattığı Kıbrıs sorununa her ne pahasına olursa olsun bir çözüm bulunması gibi bir yaklaşımın benimsenmesi mümkün değildir.” şeklindeki sözleri bu yönelime dikkat çeken bir yaklaşım olarak kabul edilebilir. Akıncı’nın Türkiye ile ilişkiler konusunda “yavru vatan değil ayakları üzerinde durabilen bir kardeşlik istiyoruz” vurgusu sadece kendisinin yaklaşımı değildir. Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan insanların önemli bir kısmı da böyle düşünmektedir. Bu görüşlere dikkatli ama empati yaparak yaklaşmak mecburiyetindeyiz. Uluslararası sistemde bizi zaafa uğratacak ve kardeşlik hukukumuza zarar verecek açıklamalardan da uzak durmak mecburiyetindeyiz. Unutulmamalıdır ki KKTC, Türkiye olmadan hak ettiği konuma yükselemeyeceği gibi Türkiye de KKTC olmadan tam bağımsızlık ülküsünü geleceğe taşıyamaz.