Atatürk'e kim halifelik teklif etti, ne yanıt aldı?

Atatürk'e kim halifelik teklif etti, ne yanıt aldı?
Atatürk lkesini bataklıktan kurtarırken hem halkının hem de İslam dünyasının sevgi ve saygısını kazandı. İsteseydi İslam Alemi'nin lideri bile olabilirdi. Ama o dekomrasiyi, Cumhuriyet'i benimsedi. Günün birinde kendisine “Ama ne olur gel seni halife yapalım!” dediklerinde bakın ne yanıt verdi?

İngiliz, Fransız ve İtalyan yüksek komiserleri, sabah erkenden Sadrazam Salih Paşa’ya bir nota vererek saat 10.00’da İstanbul’un resmen işgal edildiğini bildirdi. Telgraf memuru Manastırlı Hamdi Efendi vakit kaybetmeden durumu Ankara’ya haber etti. Mustafa Kemal Paşa’nın öfkesi ikiye katlandı. Ülke genelindeki tüm vali ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’ne bir bildiri gönderdi:

“İngilizler, İstanbul’da Şehzadebaşı Karakolu’nu basarak altı erimizi şehit ve on beş eri yaraladıktan sonra, bu karakolu ve bir yandan da Harbiye Nezareti’ni ve Tophane’yi ve bütün telgrafhaneleri ele geçirerek başkentin Anadolu ile bağlantısını kesmişlerdir.”

Yurttaşlarını da unutmadı:

“Bugün, İstanbul’u zorla işgal etmek suretiyle Osmanlı Devleti’nin, yedi yüz senelik hayat ve egemenliğine son verildi. Yani, bugün Türk milleti, uygar kabiliyetinin, yasama ve bağımsızlık hakkının ve bütün geleceğinin savunmasına davet edildi!”

Ertesi gün İslam âlemine de çağrıda bulundu:

“Bu tahrik ve tecavüz darbesinin düşmanlar tarafından tahmin edildiği gibi maneviyatı bozmak değil, belki bütün şiddetiyle mucizeler gösterecek bir kabiliyeti geliştirmek neticesini doğuracağına şüphemiz yoktur!”

Şeyh Ahmed Sünusi itibarlı bir din adamıydı. Sultan Vahdettin’in tahta çıkış töreninde bile bulunmuş, bizzat padişaha kılıç kuşatıp dua etmiş biriydi. Ülkesine dönmeden Osmanlı Devleti’nin mağlubiyeti belli olmuş ve Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmış, Vahdettin’in isteğiyle Bursa’da ikamet ettirilmişti.

Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına saygı duyuyordu. Gizlice işgale karşı kurulan direniş örgütlerinin toplantılarına katılıp destek vermiş, Albay Bekir Sami Bey’e başvurarak mücadeleye katılmak istediğini Paşa’ya telgrafla iletilmişti. Paşa’nın telgrafa yanıtı gecikmedi:

“Hilafet makamının fiilen işgali faciası karşısında şeyh hazretlerinin duydukları infial hissinin İslam âlemine tebliği pek ziyade lazım ve faydalı olacaktır.”

Şeyh Sünusi vakit kaybetmeden Ankara’ya yola çıkarıldı. Meclis binasında misafir edildi.

Paşa’dan izin isteyip odada bulunanlara düşüncelerini söyledi.

“İslamiyet’in yok olmasının muhakkak görüleceği bir halin meydana çıkması üzerine Müslümanların ümitleri kesildiği bir sırada Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, arkadaşlarıyla beraber din uğruna savaşmaya başladılar. Ve siz de beraber savaştınız, cihat ettiniz.
Bu hizmet bütün İslam âleminin devamına, kurtuluşuna ait kutsal bir vazifedir.”

 

Trablusgarp Savaşı sırasında tanışmışlardı. Kendisini tebrik etti, yanına gidip elini sıktı ve övgü dolu sözlerin ardından konuşmasını sürdürdü:

“Bu gece huzurlarıyla müşerref olduğumuz zat, İslam âleminde büyük bir esasa dayanan mukaddes bir teşkilatın başında bulunan yüce bir zattır. Dolayısıyla bundan sonra kendilerinin İslam âlemine yapacakları hizmetler, şimdiye kadar olan hizmetlerini taçlandıracaktır...”

Şeyh Ahmed Sünusi’nin yeni görevi belli olmuştu. Anadolu’da genel vaiz olarak görevlendirildi. Gittiği yerlerde Milli Hareket’in bir cihat olduğunu yayacak, kurtuluş mücadelesinin farz olduğunu anlatacaktı.

Şeyh Sünusi, Gazi Mustafa Kemal Paşa

Odadakiler dağılırken Paşa askeri okuldan beri arkadaşı olan Kâzım (Özalp) Paşa’yı yanına çağırarak Şeyh Sünusi ile tanıştırdı, “Sen Trablusgarp dilini çok iyi bilirsin, konuş bakalım” dedi.

Kâzım Bey, Mustafa Kemal’in yaptıklarını ve düşüncelerini anlattıkça Ahmed Sunusi çok iyi anlamına gelen, “Kueiz, kueiz Paşam” diye tekrarladı.

Sohbet sona erdi, misafir konaklayacağı evin yolunu tuttu. Paşa, Kâzım Bey ile yalnız kaldığında özel misafiriyle aralarında geçen özel bir anı anlattı:

Gördüğün o adam, bütün yaptıklarımda haklı olduğumu söyledi. Sonra da, kulağıma kimsenin duyamayacağı biçimde, ‘Ama ne olur gel seni halife yapalım!’ demez mi? Tabii bu benim tuttuğum yola aykırı bir yol, gayet nazikâne reddettim...”

Kaynak: Yaşar Gürsoy Anne O Bizden Biri

İlgili Haberler