Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Yavuz Selim DEMİRAĞ

Ateşkes oylaması ve gerçekler...

Azerbaycan'ın yüzde 21'lik toprağının Ermeniler tarafından işgalini yaklaşık 10 gün yazmaya gayret ettim. BM ve MİNSK grubunun "İşgal altındaki topraklardan çekilin" kararını Ermenilerin Karabağ konusunda taviz koparmak için yerine getiremediğinin de altını çizdim. Aradan 27 yıl gibi uzun süre geçtikten sonra Azerbaycan ordusunun başlattığı başarılı operasyonun en kritik döneminde Rusya'nın devreye girerek ateşkese zorlayabileceği ihtimalini de yazdım. Keşke haklı çıkmasaydım. Operasyonun sürdüğü 13 gün içerisinde Ermenistan Cumhurbaşkanının telefonuna bile çıkmayan Putin, neden Dışişleri Bakanı Lawrov'u devreye sokup iki ülkenin Dışişleri Bakanlarını Moskova'da masaya oturttu?

Azerbaycan'da halkın tamamı zafere odaklanmışken, ordusunun duraklamadan Şuşa'ya kadar ilerleyeceğinden emin kitle; Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'i "Baş Komutan" olarak inandığı anda ateşkese niçin razı olmuştur?

Ateşkese rağmen Ermeniler niçin sivil halkın bulunduğu yerleri bombalamaya devam etmiştir?

Ermeniler uluslararası platformda suçlu duruma düştüklerini bile bile başta Gence olmak üzere sivil halkın bulunduğu bölgelere füze atmaya neden devam etmektedir?

Rus lideri Putin son olarak Azerbaycan'ın "Türkiye de masa da bulunmamalıdır" teklifini niçin kesin dille kabul etmemiştir? gibi bir çırpıda onlarca soruyu ard arda sıralayabiliriz!..

Dilerseniz önce ateşkes konusuna gelelim. Putin'in emri ile masaya oturan her iki bakana: "Başta BM kararları olmak üzere uluslararası savaş hukukuna göre ölenlerin, esirlerin takası ve yaralıların tedavisi için çatışmalara ara verme" teklifi ilk bakışta akla uygun görünmektedir. Lakin kazın ayağı hiç de öyle değildir. Her şeyden önce bu top yekün savaş değildir. Bölgesel çatışmadır. Böylesi bölgesel çatışmalarda ölüler ve esirlerin değişimi için Dışişlerinin devreye girmesine gerek yoktur. Cephe komutanları inisiyatif alır. Ana karargaha bilgi vererek; siyasi iradenin de haberi olmak koşulu ile bir kaç saatliğine çatışmalara karşılıklı olarak ara verileceğini bildirirler. Dünya Harp tarihinde bunun binlercesinin örneği vardır. Dahası düzenli orduların terörist gruplarla uzun süren çatışmaları anında telsiz konuşmaları ile karşılıklı kısa süreli mutabakatlar yaşanmıştır. Gazeteci olarak dünyanın çeşitli bölgelerinde benzeri olaylara tanık oldum. Azerbaycan'da yapılması gereken buydu. Putin'in bu talebine bölgeden farklı örnekler verilerek ateşkesin top yekün değil, bölgesel olarak zaten yaşandığı belirtilerek, üstünlüğü ele geçirmişken geride kalan işgal altındaki bölgelerin tamamı ele geçirilmeden ateşkesin mümkün olmadığı ifade edilmeliydi.

Şimdi birileri çıkıp; "Azerbaycan iyi niyetini ortaya koyarken ateşkesi bozan taraf Ermenistan olduğunu bütün dünya gördü" diyebilir. İlk etap da haklı görünüyorlar. Ancak hedefe kilitlenen, stratejik bölgeleri bir kaç saat içinde ele geçirmeye çalışan askerin motivasyonu bu duraklama anında bozulmuştur. Dahası aklı şehirlere yağdırılan bombalarda, ailelerinde kalmıştır. Çatışma anının sıcaklığına yeniden dönüşün zaman alacağını biraz mürekkep yalayan kesimler bilir.

Uluslararası hukuk da "Angajman kuralları" vardır. Yapılan saldırılara karşılık verme esasına dayanır. Ermenilerin Gence'yi vurması üzerine toplumun önemli bölümü karşılık olarak Erivan'ın ya da bir başka yerleşim biriminin vurulmasını bekler... Azerbaycan bu tuzağa düşmemiştir. Hukuken haklı olduğu halde Ermenistan'ı vurmamıştır. Ancak, Karabağ'a daha yoğun atışı devam ettirebilirdi. Ermenilerin amacı anlaşmalara dayanarak Rusya'yı devreye sokmak.

Yukarıdaki soruların cevaplarını ve diğer konuları bir sonraki yazıya bırakırken, her anlamda üstünlüğü elinde tutan Azerbaycan ordusunun niçin yavaş ilerlediği hususuna mercek tutalım.

Çatışmalar henüz Yukarı Karabağ'a henüz ulaşmadı. Ağdam, Terter, Fuzuli, Kelbecer gibi 27 yıl önce işgal edilen Azerbaycan topraklarında çatışmalar sürmektedir. Ermeniler bu işgal bölgelerinde sivil yerleşimi gerçekleştirmedi. Sadece Kelbecer'deki altın madenlerinin çıkarımı için az sayıda sivil bulunmakta. İşgal altındaki reyonlarda askeri birliklerin tahkimatı söz konusudur. Suriye'nin çeşitli bölgelerinde yaşandığı gibi beton mevziler oluşturmuşlardır. Dahası Güneydoğu'da yaşanan "Hendek Harekatı" benzeri bubi tuzakları, mevziler arası geçişler ve çok sayıda tuzaklamalar vardır. Hendek operasyonlarında asker ve polislerimizden 700'den fazla şehit, 3 bine yakın yaralımız olduğu unutulmamalı. 27 yıl işgal altında bulunan ve her tür patlayıcı ile döşeli alanda kolay ilerlenmez. Yeniden başlayan çatışmalarda hedef öncelikle yüzde 21'lik alanı kurtarmak ve Karabağ'a giden güzergahı kontrol altında tutmaktır.

Devam edeceğiz!..

 

Yazarın Diğer Yazıları