Aylin Cesur: Salgın kadar tehlikeli bir diğer konu kaygı seviyesi

Aylin Cesur: Salgın kadar tehlikeli bir diğer konu kaygı seviyesi
İYİ Parti Isparta Milletvekili Dr. Aylin Cesur, korona virüs kadar tehlikeli bir diğer konunun da kaybı ve endişenin artması olduğunu vurgulayarak, “Aylarca aynı kaygı ile stres altında olan insanların, özellikle yaş almış büyüklerimizin bağışıklık sistemi için çok büyük tehdit bu” dedi.

HALİL YATAR / ANKARA – ÖZEL HABER

 

İYİ Parti Isparta Milletvekili Dr. Aylin Cesur, korona virüs tehdidinin yaşandığı şu günlerde Ramazan Ayının da gelmesiyle oruç tutmanın doğru olup olmayacağı ile ilgili bilgiler verdi. Ayrıca korona virüs kadar tehlikeli bir diğer konunun da kaygı ve endişenin artması olduğunu vurgulayan Cesur, “Aylarca aynı kaygı ile stres altında olan insanların, özellikle yaş almış büyüklerimizin bağışıklık sistemi için çok büyük tehdit bu. Gerek ölüm korkusu, gerek yakınlarını kaybetme korkusu, gerek işini kaybetme veya o gün için çoluğuna çocuğuna ekmek parası bulamama endişesi ve gelecek kaygısı büyük problem” dedi.

Korona virüs salgını nedeniyle Diyanet İşleri Başkanlığı teravih namazlarımızı, mukabelelerimizi evimizde yapmamızı tavsiyesini ve salgın ortamında oruç tutmanın herhangi bir soruna yol açıp açmayacağını değerlendiren Cesur şunları kaydetti: “Oruç tutmanın koronavirüse yakalanma riskini artırması beklenmiyor. Bu nedenle sağlıklı kişilerde bu dönemde oruç tutmaya engel bir durum yoktur. Koronavirüs bulaşmış bir hastanın sağlık durumunda olumsuzluk yaratabileceği için, oruç tutmayıp daha sonra iyileşince kaza etmesi gereklidir”

"TERAVİH NAMAZLARI EVDE KILINMASI DOĞRU OLUR"

Diyanet’in teravih namazlarının topluluk halinde değil evlerde kılınması yönündeki kararını olumlu bulduğunu söyleyen Cesur, “Mübarek üç aylarımızdan Ramazan Ayımız 24 Nisan günü başlıyor. İlk sahura 23 Nisan’ı 24 Nisan’a bağlayan gece kalkılacak ve ilk iftar 24 Nisan akşamı olacak. Korona virüs salgını nedeniyle mutlak sosyal izolasyon gereken bu günlerde Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu da 14 Nisan 2020 tarihinde teravih namazlarımızı, mukabelelerimizi evimizde ifa etmemiz gerektiği yönünde bir açıklama yaptı. Halkımızın buna uyacağına zaten kuşkumuz yok” dedi.

"HERHANGİ BİR ENFEKSİYON GELİŞİRSE ORUÇ BIRAKILMALIDIR"

Koronavirüsün oruç tutanlarda etkisinin nasıl olacağı konusunda da bilgiler veren Cesur şunları söyledi: “Yapılan çalışmalar sonucu, sağlık engeli olmayanlar için, oruç tutmanın bazı sağlık parametreleri üzerinde olumlu etki yarattığını biliyoruz. Ancak, oruç tutmanın kısa vadede bağışıklık sistemini ‘artırabileceğini’ gösteren yeterli araştırma yoktur. Bu nedenle oruç tutmak bağışıklık sistemini güçlendirir şeklinde bir şey diyemeyiz. Zararı var mıdır diye sorulursa, bu sorunun da cevabı net değildir. Bazı bağışıklık sistemi parametrelerinde değişim olabilmekte. Bunlar özellikle herhangi bir hastalık oluşunca devreye giren maddelerdir ve hastalıkla mücadelede gereklidir. Yani orucun bağışıklık sistemini hafifçe etkileyebileceği gösterilmiştir ve ortaya çıkan değişiklikler geçicidir ve kısa bir süre sonra Ramazan öncesi durumuna geri dönmektedir. Hadise ile dünya çok yeni tanıştığı için elbette net olarak yok. Bugüne kadar oruç ve bağışıklık sistemi ile ilgili yapılan çalışmalara bakınca, oruç bağışıklık sisteminde olumsuz bir tablo yaratmadığı için enfeksiyona açık hale de getirmez. Benim şahsi düşüncem, verdiği manevi huzur ile tam tersi olumlu etkisi de olacaktır. Huzur ve sağlam psikolojinin bağışıklık sistemi için faydası kuşkusuz. Bu nedenle sağlıklı bireylerin oruç tutmasında sakınca yoktur. Ancak herhangi bir enfeksiyon gelişirse mutlaka oruç bırakılmalıdır. Hele bugünlerde mevcut enfeksiyonun korona virüs enfeksiyonu olma ihtimali olduğu ve oruç sırasında değişen bağışık sistemi parametreleri, enfeksiyonla mücadelede en etkin hücreler olduğu için, en hafif enfeksiyon semptomu dahi olsa, tam iyileşene kadar da oruca ara verilmelidir. Hele koronavirüs pozitifse, kesinlikle oruç bırakılmalıdır.”

"SUSUZ KALMAK BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ OLUMSUZ ETKİLEYEBİLİR"

Bir diğer konunun da susuz kalma ihtimali olduğunu söyleyen Cesur, “Susuz kalmak mukozaların nemini azalttığı için enfeksiyona yatkın hale getirebilir. Ayrıca ciddi susuzlukta bağışıklık sistemi de olumsuz etkilenebilir. Dünya Sağlık Örgütü boğaz ve solunum yollarını nemli tutmak için bol miktarda sıvı tüketilmesini veya özellikle ılık su ile gargara yapılmasını tavsiye etmekte. Bununla beraber su içmek dehidratasyonu yani ciddi susuzluğu önler, ancak kimsenin koronavirüse yakalamasını engellemez. Bu nedenle oruç tutanların iftar ve sahur dönemlerinde yeterli su almaları mutlak gerekmektedir. Bunu birden değil, zamana yayarak yapmak lazımdır. Böylece susuz kalmanın etkilerinden vücut korunabilir. Bu durumda oruç tutan kişi, iftardan sahura kadar, aralıklı olarak gerekli su ihtiyacını mutlak karşılamalıdır” dedi.

"KRONİK HASTALAR ORUÇ TUTMAMALI"

Yaşadığımız salgın günlerinde bağışıklık sisteminin oruçtan dolayı etkilenebilecek kişilerin oruç tutmamaları gerektiğinin altını çizen Cesur şunları kaydetti: “Bağışıklık sistemini olumsuz etkileyebilecek ciddi kronik hastalığı olanların da koronavirüse yakalanma riskine karşı oruç tutmaları doğru değil. Koronavirüs yokken de bu durum aynı idi. Kronik rahatsızlıkları olanların, mutlaka hastalıklarını takip eden hekimlerine danışarak, uygunsa oruç tutmaları gerekmekte. Sonuç olarak; oruç tutmanın koronavirüse yakalanma riskini artırması beklenmiyor. Bu nedenle sağlıklı kişilerde bu dönemde oruç tutmaya engel bir durum yoktur. Koronavirüs bulaşmış bir hastanın sağlık durumunda olumsuzluk yaratabileceği için, oruç tutmayıp daha sonra iyileşince kaza etmesi gereklidir. Koronavirüs sürecindeki en önemli ortak sorunlardan birisi kaygı ve korku hali. Toplum genel olarak kaygı içinde ve bir bilinmeyenle mücadele edildiği için bu çok normal. Bu kaygı hali, kişinin immün sistemini baskılayarak enfeksiyona yatkın ve enfekte olduğunda da mücadele edemez hale getirebilir bağışıklık sistemini”

"TOPLUM SAĞLIKÇILARI VE PSİKİYATRİSTLER EN BAŞTA KURULA ALINMALIYDI"

Salgının Türkiye’de göründüğü günden beri bilim kuruluna toplum sağlığı uzmanı ve psikiyatristlerin de alınması gerektiği dile getirdiğini ifade eden Cesur, “Aylarca aynı kaygı ile stres altında olan insanların, özellikle yaş almış büyüklerimizin bağışıklık sistemi için çok büyük tehdit bu. Gerek ölüm korkusu, gerek yakınlarını kaybetme korkusu, gerek işini kaybetme veya o gün için çoluğuna çocuğuna ekmek parası bulamama endişesi ve gelecek kaygısı büyük problem. Bu süreci en hızlı şekilde bitirmek de bunun ilacı. Televizyon programları, sosyal medya vb. aracılı olarak yöneticiler bu süreci bu anlamda da daha iyi yönetmesi gerekiyor. Vatandaşa ekonomik desteğin devlet tarafından verildiği 14 günlük bir sokağa çıkmama kararının gereğini ilk gün söyleyen biri olarak, bu vesileyle tekrar etmek istiyorum. Dünyada 1 kişiden tüm dünyaya yayılan bu virüsü, aralıklı, kısmi izolasyonla bitirmek mümkün değildir ve sürenin uzayacağı her gün yani kayıplar, artan kaygı ve belirsizlik demektir” dedi.