Barıştan mı yoksa savaştan mı yanayız?

30 Ağustos Zafer Bayramınızı kutlarım. 30 Ağustosları yaratan şuur ve milli irade yıpratılmamalıdır.
T.C Ziraat Bankası artık ismi konusunda seçimini yapmalıdır.Bu konuda komisyonlar mı kurarlar, yerli veya yabancı akiller heyeti mi teşkil ederler bilemem; ama bu kararsızlık sürmemelidir. Bazı şubelerde T.C Ziraat Bankası, bazılarında ise T.C’nin silinmesini anlamak zor olmaktadır. İhtimal vermek istemiyoruz ama; Cumhuriyet karşıtlığı tabelalara kadar sıçramamalıdır. Bu konuda keşke yetkililer hiçbir açıklama yapmadan gereğini yapabilselerdi. Onlar konuştukça işler karıştı. Bazı devlet kuruluşlarından T.C.’nin silinmesine sebep olarak tabelalardaki yer yetersizliği gösterildi!
 Gelin ülkeyi birleştirelim, kaynaştıralım, kafaları gereksiz yere karıştırmayalım. Ülkenin üstünde durulması gereken o kadar sorunu varken, T.C. ile uğraşma basiretsizliğini ve hafifliğini göstermeyelim. Türk tarihini bir bütün olarak görelim, benimseyelim ve gerektiği yerde de yapıcı tartışmalar yapabilelim. Türk aydınına düşen görev; ne Cumhuriyet, ne de Osmanlı düşmanlığı yapmak olmamalıdır. Gücümüzü birbirimize karşı değil; Türkiye düşmanlarına karşı kullanalım.
Ortadoğu’da sular iyicene ısındı. Ortadoğu ülkeleri ABD ve müttefiklerinin Suriye’ye yapacağı müdahaleye ortam yaratmak için zorlanıyor. Barışa ortak olmak yerine; savaşa ortak olmak ve savaş çığırtkanlığı yapmak bizim geleneksel politikamıza yakışmıyor. Türkiye müttefikleri tarafından yeri geldiği zaman kullanılan ve dolayısıyla yıpratılan, Türkiye’nin çıkarları söz konusu olduğu zaman bunların pek hesaba katılmadığı bir ülke konumundadır. Suriye’ye bir müdahalenin faturasını başta Türkiye ödeyebilir. Türkiye sürekli bölgede düşman kazanmaktadır. ABD’den daha fazla Suriye yönetimine düşman kesildik. Daha serinkanlı, soğukkanlı davranmak ve fevri çıkışları bir tarafa atmak zorundayız. Binlerce masum sivilin kimyasal gazla hunharca öldürülmesinin ardından BM’den karar çıkmadığı sürece, Türkiye müttefiklerinin dolduruşuna gelmemelidir. Hem ABD’ye çatmak, hem de dolaylı destek vermek çelişkili bir davranıştır. Hem İsrail karşıtı bir politika izleniyor görünümü verilecek ve bu seçimlerde reye çevrilmek istenecek; hem de el altından işbirliği yapılacak ve alışveriş sürecek... Hem ABD aleyhtarlığı sözde sürdürülecek; hem de ABD güdümlü Müslüman Kardeşler gibi örgütlerin Ortadoğu’da siyasi tesirliliğini arttırıcı rol üstlenilecek.
Gönül arzu ederdi ki; Mısır ve Suriye’de vicdansızca ve alçakça öldürülen yüzlerce masum dindaşımız için gösterilen tepki, teessür ve gayretler aynı şekilde devamlı şehit veren Kerkük Türkmenleri, Irak’ta ABD işgali ile öldürülen binlerce Müslüman, iğfal edilen kadınlar içinde gösterilebilseydi. Tam tersi yapıldı.Kahraman ABD askerlerinin sağ ve salim olarak ülkelerine dönmeleri için Sayın Başbakanımız dua bile yaptı. Doğu Türkistan’daki soydaş ve dindaşlarımız, KKTC’deki toplu mezarlarda yatan kardeşlerimiz, Türk Cumhuriyetlerinde nükleer denemelerde hayatını kaybeden, sakat kalan ve sakat doğum yapan soydaşlarımız hep unutuldu. Keşke insani sorunlara gerektiği gibi yerinde ve kimseden çekinmeden sahip çıkılabilseydi. Aynı ümmete mensup insanlara farklı milliyetleri dolayısıyla farklı muamele ve tavır alış kabul edilemez. Gerek Suriye’de, Irak ve Mısır’daki son olaylar bunları akla getiriyor. Karadeniz Bölgemizde maalesef kanser son derece yaygın... Çernobil yüzlerce insanımızın ölümüne sebep olmadı mı? Gerekli tepki gösterilip tedbirler alınabildi mi? Sorun ne ölçüde milletlerarası alana taşınabildi? Herhalde Karadeniz’de yaşayan insanlarımızda vatandaşımızdır.
Karadeniz’den bahsederken spor kulüplerimizin bilhassa başkanlarının bazı partilerle özdeşleştirilmesi son derece yanlıştır. Trabzonspor Başkanı bu konuda dikkatli olmak durumundadır. Kamplaşmaların yoğun olduğu ülkemizde bir de taraftarı da bölmeyelim.

Yazarın Diğer Yazıları