Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI

Adnan İSLAMOĞULLARI

Başka Türkiye yok!

Quo vadis? Nereye bu gidiş?

Üzerinde binlerce yıllık devlet geleneği biriktirmiş, bin yıllık tarih biriktirmiş, bin yıllık kültür biriktirmiş, bin yıllık sanat biriktirmiş, bin yıllık şehir biriktirmiş, bin yıllık bir arada yaşama irâdesi biriktirmiş, bin yıllık mimârî biriktirmiş, bin yıllık kütüphâneler biriktirmiş, beş bin yıllık tarihin, bin yıllık ülkenin gidişi nereye?

Ahlat'tan Viyana önlerine kadar süren bir yürüyüşün  güzergâhı Ortadoğu denen demografik ve kültürel bataklığa mı çevrilecek veya o bataklık bu toprakları da mı içine alacak? Petrolün lâneti bu muazzez toprakları da mı bulacak?

Avrupa'nın kalbinde, Vatikan'ın dibindeki topraklara 400 yıl boyunca İslâm'ın en adâletli asırlarını yaşatan, bir tek gayri müslim tebâsını bile dinî/kültürel özgürlüğünden etmeyen, kültürel farklılıkların nüanslarına bile saygılı bir devlet ve toplum hayatımız nereye gidiyor?

Daha çocukluk yaşlarından itibâren Türk alerjisiyle büyüyen ve gençlik yıllarında dinî telâkkîleri Ortadoğu'nun çok özel şartlarında oluşmuş İslâmcı aydınların kitaplarından beslenen, sakal-bıyık risâleleri arasında hiçbir gerçekliği olmayan bir siyasal ümmet ideolojisiyle millet ve vatan kavramlarından fersah fersah uzaklaşan bir kadronun 14 yıllık iktidarıyla değişiyor pek çok şey!

'Başörtülülerin mağduriyeti'nden 'başörtüsünün mağdûriyeti'ne dönüşen ahlâk ve estetikten yoksun tesettür anlayışı, varlık sebebi dağıtmak olan vakıfların toplamaya ve yolsuzluğa dönüşen bir vakıf geleneği, gizliliği ve muhatabının onurunu koruyan bir yardımlaşmadan teşhirciliğe dönüşen iyilik gösterileri bu toplumu binlerce yıllık devlet geleneklerinden ve karakterinden de soyutlamakta bu 14 yıllık iktidar!

Başbakan Davutoğlu'nun "Ortadoğu'nun kızgın çocukları, düşman değiller" dediği, Ortadoğu'yu kana bulayan, insan öldürürken altı okka yaparak uçurumdan atmak, bir kafesin içine doldurup boğmak ve yakmak, vücutlarına patlayıcı bağlayarak yüzlerce insanı uzaktan kumanda ile paramparça etmek ve bu kanları  "Allah u ekber" nidâları eşliğinde akıtırken aynı zamanda video kaydına alarak tüm dünyanın gözü önünde katliamlar yapan câniler ordusunun bu topraklarda nasıl olup da anlayışla hatta sempati ile karşılandığının izahı da bu 14 yıllık iktidarın içinde.

Adâlet  duygusunu ve devlete olan güvenini yitirmiş ve günden güne bölünen bir toplum, iktidara payanda olmuş âlimler, iktidara râm olmuş aydınlar, kalemini satmış bir basın, haram yemek için sıraya giren sermâye sahipleri, bürokraside kaybolmuş vatandaşlık fikri, tek tipleşen yandaşlar topluluğu, iktidârın emirlerine âmâde  STK'ler, TOKİ denen canavarın yuttuğu şehirler, devlet katlarında ve bürokraside yer almak için savaşan cemaatler, dilini yutmuş şeyhler-kanaat önderleri, semiren sendikalar, TOMA'ların ve biber gazının önünde telef olan gençlik, duyarsız ve sindirilmiş ve rehin alınmış bir toplum, siyasallaşmış, ne idüğü belirsiz, hamur oyunu gibi her şekle bürünebilen bir dindarlık…

Hepsi 14 yıllık bir iktidârın eseri…

Ve liyâkatsiz bir muhalefet…     

Çâresizlik ve bu iktidâra mahkûmiyet hissi…

İşte yargının müdahaleleri ve MHP Genel Merkezinin tüm değerlerini ayaklar altına alarak engel olduğu MHP kongresinin önemi burada…

Mesele yalnızca MHP'de bir genel başkan değişikliği değil!

Türkiye'nin git gide yaklaştığı çok tehlikeli makas değişikliğinin yani bu 14 yılın devamını sağlayacak başkanlık sistemi adı altındaki diktanın önüne geçmek…

Bunu yapacak yegâne hareket Milliyetçi Hareket Partisi ve ülkücü kadrolar…

Bu sebeple MHP'deki muhalefetin karşısında yalnızca MHP Genel Merkezi yok, birden fazla cephe var…

Bu sebeple, ülkücüleri iktidara inandıran, yalnız ülkücüleri değil, toplumun geniş kesimlerini MHP'nin iktidarına inandıran ve bu 14 yılın karşısında ümit hâline gelen, seçmenin rehin psikolojisini ve seçmen üzerindeki ipoteği kaldıran Merâl Akşener'in karşısında yalnızca MHP Genel Merkezi yok, birden fazla cephe var…

İşte tam da bu sebeple iktidara kafa yormalıyız, iktidara yönelik çalışmalıyız.

Kendisini seçen delegesinin ve teşkilatlarının üçte ikisinin güvenini noter tasdikiyle kaybetmiş, beş ayda seçmeninin iki milyondan fazlasını kaybetmiş, bir muhalefet partisi genel başkanı olarak acınası bir şekilde iktidarın hukuk bürokrasiyle işbirliği yaparak makamını koruyan ve 19 yıldır Genel Başkanlığını yaptığı partisinin iktidârını engelleyen bir Genel Başkan olarak Devlet Bahçeli'nin daha fazla orada kalması mümkün değildir…

Asıl mesâi, asıl mücadele, asıl hizmet o zaman başlayacaktır ve tüm ülkücü kadrolar buna hazır olmalıdır…

Başka Türkiye yok çünkü!..

  

Yazarın Diğer Yazıları