BDP’yi 36’ya katlamak!
Türkiye’yi yönetenin, BDP Eş Başkanına, “Türkiye’de 36 etnik grup var, sen niye sadece birinin savunuculuğunu yapıyorsun” diye çıkışması sizce normal mi?
Eğer o kişi o güne kadar ülkesini, yeryüzünde şu anda var olan kendi dışındaki 221 devlet gibi uluslararası camiadaki adı ile gündemde tutuyor olsaydı, normaldi; o zaman BDP’lileri, “Tek bir kökene vurgu yaptıkları için” suçlayabilirdi.
Amma o kişi bir Alman, bir Fransız, İtalyan, Rus, Çin, Japon, Arabistan, Mısır hatta ABD’li hiçbir devlet adamının yapmadığını yapıyor, “Benim Kürt’üm, benim Lazım’ım, benim Çerkez’im, benim Ermeni’m, benim Rum’um, benim Türk’üm” diye bu milletin 36 etnik gruptan olduğunu sürekli hatırlatıyor; bakanları dahi uluslararası platformlarda bile, “Biz Kürt’ü ile Laz’ı ile, Ermeni’si, Rum’u ile, Türk’ü, Çerkez’i, Abaza’sı ile Türkiye’yi temsil ediyoruz” diye söze başlıyorlarsa, bu asla mâsum bir hâl değildir. Ve bu saflık ve tarih bilmezlikle de izah edilemez. Çünkü bu ülke milyonlarca kilometrekarelik toprağını böylesi etnik ayrıştırmalar sebebiyle kaybetmiştir, yetmemiş, Türkiye elinde kalan bir avuç toprağın beşte birine yakın kısmını da aynı etnik vurgu sebebiyle kaybetmemek için yaklaşık 30 yıldır kan ve gözyaşı dökmektedir.
Vaziyet bu iken etnik varlığı kaşıyıp yaraya dönüştürmek, bir tanesi ile bile baş edilememişken bu şedit yapılanmadan 35 tane daha akla getirmek bilmem ki nasıl bir haldir.
Bu zatın bu tepkisi üzerine BDP yetkilileri diğer etnik gruplarla örgüt dayanışmasına girip, “Teşkilâtlanın! Bütün tecrübemizle arkanızdayız! Dağa çıkın, silahlar bizden” türünden yapılanmaya gitseler ve dün kendilerine bu aklı veren kişi de çıkıp “Sen ne yapıyorsun” dediğinde “Yap dediğini yapıyoruz, öteki etnik kimliklere de sahip çıkıyoruz” deseler, ne kendilerine cevap verilecektir!
Bu işin şakası yok, Türkiye bölünmek isteniyor. Bunun başını da Büyük Orta Doğu Projesi’nin üreticisi “stratejik ortak” ABD ve onu avucunda evirip çeviren İsrail yapıyor. Biliyorsunuz mevcut sınırlarımızın uluslararası belgesi olan Lozan, ABD tarafından kabul edilmiş değil. Yani ABD, bizim Irak sınırımızı tanımıyor. Bugün PKK’nın üssü Kandil ise, Kandil’in temelleri ABD tarafından “Çekiç Güç”le atıldı.
Öcalan, “Çekiç Güç en fazla bizim işimize yaradı” diye boşuna söylemedi. ABD’nin PKK’ya karşıyım demesi koca bir yalan! CIA bölgeden hiç çıkmadı, kendisi gözükmese bile İsrail ve Yunan istihbarat elemanlarını PKK kamplarında hep gördük.
Bakınız bundan 16 yıl önce, Yazı İşleri Müdürlüğünü yaptığımız bir dergide CIA’nın faaliyetleri ile ilgili nasıl bir yazı yayımlamışız:
“Bekaa’da yapılan gizli bir toplantıda Abdullah Öcalan’a Türkiye ile savaşı sürdürebilmesi için ” Eyalet sistemine “ geçmesini önerdiler. Duvardaki haritada bölge on eyalete bölündü:
l. Botan Eyaleti. 2. Mardin Eyaleti. 3. Serhat Eyaleti. 4. Dersim Eyaleti. 5. Güneybatı Eyaleti. 6. Amed Eyaleti. 7. Garzan Eyaleti. 8. Orta Eyaleti. 9. Ohu Eyaleti. 10. Metropol Eyaletler.
Öcalan da Cuma kod adı ile Cemil Bayık ve Ferhad kod adı ile Osman Öcalan’ı Merkez Komite Üyeliğine atadı. Osman Öcalan aynı zamanda İran’dan sorumlu olacaktı.
Eyaletlere de...
Parmaksız Zeki kod adı ile Şemdin Sakık, Doktor Baran kod adı ile Müslüm Durgun, Engin kod adı ile Haydar Karaarslan, Cemal kod adı ile Murat Karayılan, Abbas kod adı ile Duran Kalkan, Botan kod adı ile Nizamettin Taş, Ebubekir kod adı ile Halil Ataç, Maşallah Hoca kod adı ile Maşallah Öztürk, Rauf kod adı ile Numan Uçar, Agit kod adı ile Mehmet Kankaya, Terzi Cemal kod adı ile Ali Ömürcen ve örgütün milletvekili dediği Selim Küçükkaya sorumlu olarak getirildiler...”
Aradan 16 yıl geçti.
Öcalan yakalandı, Şemdin Sakık yakalandı, terör neredeyse sıfırlandı amma ne hikmetse her şey yeniden ve daha şiddetli bir halde geri döndü...
Başsız kalan örgüt en az 5 bin yıllık devlet tecrübesi bulunan Türkiye’yi geriletti, metropol eyaletler, mevcut iktidarın çıkarttığı yasalarla hayata geçme noktasına geldi. Şu günlerde ise Anayasa’sından Türklük kovulmak, 35 etnik grup ise Türklükten boşalacak yere bağdaş kurmak üzere.
Bu, arkasında uluslararası akıl ve içeriden destek olmadan başarılabilecek bir iş mi? Ve bütün bunlar Türkiye’nin iyiliği için mi? Ayrıca, kendisinden başka kimseyi sevmeyen, kendi köpeğini bile başka milletlerin insanından üstün gören Batı, sırf Kürtler için bunca mesai sarf eder, para döker mi?
Buna kim inanır?
Ve inanmaya inanmaya, bütün bunlar niye yapılır? Bu el niye bu kadar mahkûm?