Belarus’ta yapılmakta olan ve neredeyse kesin olarak Aleksandr Lukaşenko’nun zaferiyle sonuçlanacak seçimler, ülke içindeki muhalefet ve uluslararası gözlemciler tarafından “güvenli bir şarlatanlık” olarak nitelendiriliyor. Ülkenin 30 yılı aşkın süredir yönetiminde olan Lukaşenko, 70 yaşında olmasına rağmen hala iktidarda kalma planlarını sürdürüyor. “Gerekli!” ifadeleriyle süslü kampanya posterlerinde, Lukaşenko’nun halkı kendisine yeniden oy verme konusunda teşvik ettiği görülüyor. Ancak, bu seçimde halkın iradesinin ne kadar yansıtıldığı konusunda ciddi şüpheler bulunuyor.

1440x810-cmsv2-af766525-9386-5e24-9e22-4cd39c7fa510-9003456.webp

MUHALEFET SEÇİMİ “BİR ŞARLATANLIK” OLARAK TANIMLIYOR

Seçim, Belarus’un 9 milyonluk nüfusunun karşısına muhalefetin ciddi şekilde baskılanmasıyla çıkıyor. Birçok muhalif ya hapiste ya da yurtdışında sürgünde. 2020 yılında yaşanan kitlesel protestolar, Lukaşenko'nun iktidarına karşı büyük bir direnişin simgesi olmuştu. O dönemde yaşanan 65.000’den fazla tutuklama ve şiddetli müdahale, Belarus’a uluslararası yaptırımların getirilmesine neden olmuştu. Lukaşenko’nun başkanlık dönemi, Rusya'dan aldığı siyasi ve ekonomik destekle ayakta duruyor. Rusya, Lukaşenko'nun en güçlü müttefiki olarak, ülkenin stratejik ve askeri açıdan Rusya'nın yanında yer almasını sağlıyor. Bu da onu "Avrupa'nın Son Diktatörü" olarak tanımlanmasına yol açtı.

Bu seçimde Lukaşenko, 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline destek verdiği ve Rusya'nın stratejik nükleer silahlarını Belarus’a yerleştirdiği için eleştirilse de, seçim kampanyasında “Barış ve güvenlik” sloganını kullanıyor. Lukaşenko, Belarus'un savaş dışında tutulduğunu iddia ederek, “Belarus’ta bir diktatörlük olsa da, Ukrayna’daki gibi bir demokrasi olmasındansa bu daha iyidir” diyerek tepkileri artırıyor.

SEÇİMLERİN GÖLGESİNDE ARTAN BASKILAR VE MUHALEFETİN İSYANI

Lukaşenko’nun kampanyasına dair en büyük şüphelerden biri, muhalefet liderlerinin gözaltına alınması ve sürgüne gönderilmesidir. Bu liderlerden biri olan ve şu an sürgünde olan Sviatlana Tsikhanouskaya, seçimleri “anlamsız bir şarlatanlık” olarak tanımlayarak, dünya liderlerine bu tür bir seçim sonucunu tanımamaları çağrısında bulundu. Tsikhanouskaya, Belarus’un bağımsız medyası ve muhalefet partilerinin yok edilmesinin ardından halkın gerçek bir seçme özgürlüğüne sahip olamayacağına dikkat çekiyor. Avrupa Parlamentosu, seçim sonuçlarını tanımayacağını ve bunun bir demokrasiyi hedef alan açık bir saldırı olduğunu belirtti.

Seçim öncesinde, Lukaşenko'nun sağladığı “güvenlik” havası, başta polis güçlerinin büyük ölçekli tatbikatlar yapması ve seçmenlerin oy kullanma işlemlerinde kameraların engellenmesi gibi düzenlemelerle güçlendirildi. Ayrıca, seçimlerin sonuçlarını değiştirmek amacıyla erken oy kullanma süreci manipüle edilmekle suçlanıyor.

7443598-fb-image-eng-2024-02-25-14-03-32.jpg

RUSYA’YA BAĞIMLILIK VE BELARUS’UN GELECEĞİ

Lukaşenko’nun, Rusya ile olan güçlü bağlarını artırarak, Batı’yla olan ilişkilerini ciddi şekilde zayıflattığı bir dönemde bu seçimler, Belarus’un geleceği için önemli bir sınav olarak değerlendiriliyor. 2020 öncesinde Batı ile denge kurabilen Lukaşenko, artık tamamen Kremlin'in etkisi altına girmiş durumda. Uzmanlar, Lukaşenko'nun bu seçimde elde edeceği zaferin, Belarus’un Rusya'ya olan bağımlılığını pekiştireceğini ve Batı ile olası bir iletişimin yeniden başlamasına engel olabileceğini öngörüyor.

an-unofficial-meeting-between-putin-and-lukashenko-in-may-2021.webp

LUKAŞENKO'NUN 'LİDERLİĞİ'

Sonuçlar, Lukaşenko'nun iktidarda kalmasını garanti etse de, ülke içindeki ekonomik sıkıntılar ve muhalefetin daha da artan baskıları, ilerleyen yıllarda Lukaşenko için zorlu bir dönemin habercisi olabilir. Ancak şu an için, Belarus’ta demokrasi ve halk iradesinin yeniden işler hale gelmesi için umutlar giderek zayıflıyor. Lukaşenko'nun Cumhurbaşkanlığı seçimleri, sadece bir liderin değil, Belarus halkının geleceğini de belirleyecek.

8743af95b08a9a1415f97906d4c61f74677fd5d9.jpg