Biz marjinal görüşlüler! (1)

Bu halkın 20 yıl mücadeleden sonra milli iradesini kullanarak kurduğu Devletinin Cumhurbaşkanı Sn. Talat lütfetmiş, kendisine 21 yaşında genç bir Devlet teslim eden “Kurucu” veya “ilk” Cumhurbaşkanı olan ben, Denktaş’ı Türk milletine şöyle takdim ediyor: “Denktaş eskiden beri marjinal görüşteydi. Bugün bu açığa çıktı. Aşırı milliyetçi kesimi temsil ediyor. Denktaş bir dünyalı gibi düşünmez.” Sn. Talat, “marjinal” dediği ve “aşırı milliyetçi” olarak tanımladığı insanlar sayesinde ilân edilen KKTC’nin Cumhurbaşkanı mevkiinden dünyaya bu Cumhuriyet ilân edildiğinde üzüntüden ağladığını da duyurabiliyor ve ilân edildi de ne oldu demeğe getiriyor; bu ilânın yanlış ve gereksiz olduğunu savunuyor. Sn. Talat temsil ettiğini zannettiği “dünya görüşüne göre” de bu Devleti ortadan kaldırmayı, kendisini seçmiş olan halkın egemenliğini ve kendi kaderini tayin etme hakkını yok farz ederek Partisinin Rum AKEL Partisi ile balayı sürdürdüğü günlerde mutabık kaldıkları şekilde “Kıbrıs’ta tek halk vardır; Kıbrıs Kıbrıslılarındır; Türkiye’nin karışma hakkı yoktur; işgal kalkmalı; yerleşikler Anadolu’ya gitmelidir; tek devlet, tek egemenlik, tek vatandaşlık” formülü “dünyalı düşünce gereği”dir inancı ile Cumhurbaşkanı olduğu devleti ortadan kaldırmayı görev bildiğini de dünyaya ilân etmiş oluyor.
 “Denktaş Dünyayla içli dışlı bir Türklük düşlemez” diyen Sn. Talat, Kıbrıs Türklerini AKEL’in istediği şekilde tek halkın içinde bir toplum yapmak suretiyle  “dünyayla içli dışlı” hale getireceği inancındadır. Hristofyas’ın “Hedefim Türkiye’yi adadan çıkarmak ve Kıbrıs Türklerini Türkiye’den koparmaktır” dediğini unutmaktadır. Bununla da kalmayıp Hristofyas’ın “Makarios’un izindeyim; EOKA’dan ilham alıyoruz; EOKA bize yön göstermektedir; Talat, çoğunluğun haklarını gölgelendiren haklar istememelidir; AB normları uygulanacaktır, Türklere özel haklar verilip bunlar için derogasyon kabul edilemez;”  dediğini de hatırlamak istememektedir. Dünyalı olmanın yolu egemen olmaktan geçer gerçeğinden de sanki haberi yoktur. Sn. Talat devamla “Denktaş, şimdi faşizan diyebileceğimiz küçük marjinal grupların gazetelerinde, televizyonlarında sanki başka bir gezegende yaşıyormuşçasına yargılarda bulunuyor”  demektedir. Kıbrıs’ta Türk halkının neler yaşadığını, Anavatan sayesinde nasıl kurtarıldığını bilen bir kişiyim. Türk haklarını savunduğum için dört buçuk yıl sürgünde yaşadım.  Annan Planında toplanmış olan “Türk haklarının” hemen hemen tümünü bu müzakerelerde ben elde ettim. Ancak Annan Planı 1960’daki kuruluş zeminini ortadan kaldırıyor; bizim öngördüğümüz kalıcı ve gerçekten iki kesimli bir federasyonu kabul edilemez şekilde sulandırıyordu. Ben bu mücadeleyi Türkiye ile ve Meclisle birlikte verirken Rum yoldaşlarına inanan Sn. Talat ve arkadaşları Türk halkı için istediğim her hakkı (egemenlik gibi; Maraş’taki evkaf topraklarının savunulması gibi) “uzlaşma istemediğime” hamletmekteydiler. Türkiye ile işbirliği yaptığım için karşımdaydılar. Kendilerine kulak vermiş olsaydım ben de çoktan “dünyalı gibi düşünerek” ve “ne barışçı kişi, unvanını almak için” Sn. Talat’ın görüşmelere başlamak için peşinen verdiklerini ben de verir ve birkaç ay içinde (Rumların yeniden birkaç yılda yıkabilecekleri) bir anlaşma yapardım. Ben “dünyalı gibi” değil, karşımdakilerin ne istediklerini bilerek bir Kıbrıslı Türk gibi düşündüm, Türkiye ile birlikte Türkiye’nin de güvenliği ile ilgili müşterek milli bir davayı müdafaaya çalıştım. Sn. Talat’ı doğuşu nedeniyle ağlatan KKTC’nin ilânı, rahmetli Dr. Küçük’ün “Gözlerim artık arkada kalmaz” sözleri ile hepimizi ağlatmıştı. O gözyaşları övünç ve sevinç gözyaşlarıydı. Gururluyduk çünkü Rum’un toplu mezarlar açarak gasp etmeye çalıştığı “egemen, kendi kaderini tayin hakkı olan, kurucu ortak bir halk” olarak yirmi yıllık bir çabadan sonra hürriyetimize kavuşuyorduk. Bizi tek halkın (Kıbrıs Elen halkının) içinde azınlık yapmak isteyenler karşısında yirmi yıllık bir mücadeleden sonra ‘biz de varız ve var olacağız. Federasyon istiyorsan egemenliğimizi, kendi kaderimizi tayin hakkımızı, devletimizi, Türkiye’nin Kıbrıs üzerindeki haklarını kabul ederek gel diyorduk.’ Hristofyas’ı masada tutmak için tek halk; tek egemenlik tek devlet formülünü kabul etmekle Sn. Talat  “dünyalı gibi” düşünmüş olabilir ancak Anavatana bağlı (kendi deyimi ile aşırı milliyetçi, marjinal da olsa) bir Türk gibi düşünemediği aşikâr olmuştur. (Konumuza yarın devam edeceğiz.)

Yazarın Diğer Yazıları