Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Bölgenin şımarık çocuğu “İsrail”

Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanistan ise, Orta Doğu’nun şımarık çocuğu da İsrail’dir. Her ikisinin de ortak noktası, elindekilerle yetinmeyip, daha fazla çıkar ve etkinlik peşinde koşmaları, ABD ve Batı tarafından, haklı/haksız olmalarına bakılmadan koşulsuz desteklenmeleridir.

Aralarındaki fark, Yunanistan’ın açgözlülüğü ve husumetinin başında Türkiye gelirken, İsrail’in bunu tüm Orta Doğu’da gerçekleştirmek istemesidir. Ancak her ikisinin de tarihî geçmişlerine bakıldığında benzer davranışlar içinde oldukları ve fırsat bulduklarında fütursuz davranışlar sergiledikleri görülmektedir.

İsrail’in ilk hedefi, üzerinde kurulduğu Filistin’in tümüne sahip olmak ve halkını da yok etmektir. Sonrası ise malumdur. ABD’nin bu ülkeyi Orta Doğu’daki kalesi olarak görmesi, uluslararası kuruluşları da etkisi altına alarak sorgusuzca desteklemesi, onun bölgede “karıştırıcı ülke” olma durumunu sürdürecektir.

İsrail Filistin’i unutturmak istiyor

İsrail, Gazze’deki katliamı sürdürürken, Batı Şeria’daki işgalini de genişletmeye, yeni yerleşim yerleri oluşturmaya, Filistin halkını yok etmeye devam etmektedir.

İsrail, BMGK’da kabul edilen Gazze’de ateşkes kararını tanımayarak “savaşa devam” mesajını vermiş, ABD de, BM Filistin Raportörünün “İsrail’in Gazze’de Filistin halkına soykırım uyguladığını” savunan raporunu kabul etmemiştir.

İsrail, bir taraftan bölgedeki varlığına en büyük tehdit olarak gördüğü İran’ı da çatışmaların içine çekip savaşın bölgeye yayılmasını, böylece dikkatlerin buraya yönelmesiyle, Gazze katliamını perdeleyerek iç ve dış kamuoyunda sarsılan itibarını tazeleyip Filistin konusunda amacına ulaşmayı, diğer taraftan da İran’ın savaşa girmesiyle ABD’nin de İsrail’i korumak için savaşa dâhil olmasını, böylece en büyük tehdidi olan İran’ın etkisizleştirilmesini hedeflemektedir.

İsrail, bu politikasının bölgeyi, hatta dünyayı nasıl bir kaosa sürükleyeceğinin farkındadır. Hatta bu durumun varlığını güçlendireceğini ve Büyük İsrail hedefine ulaşmaya imkân yaratacağını hesaplamaktadır.

İran’ı tahrik eylemleri

İsrail, İran’ın desteklediği vekâlet güçlerini etkisizleştirmek için birçok defa Suriye’de, Lübnan’da ve Irak’ta operasyonlar düzenlemiştir. Ancak bu çatışmalar genelde lokal olarak kalmış, çatışmaların bölgeye yayılmasına sebep olmamıştır. Bu durumda İsrail, İran’ın ancak doğrudan bir saldırıya maruz kalması halinde savaşa dâhil olacağını düşünmüş ve İran’ın kendi toprağı sayılan Suriye’deki konsolosluk binasına hava saldırısı düzenlemiş, İran Devrim Muhafız Ordusu’na mensup 2’si general rütbesinde 7 kişinin ölüne sebep olmuştur.

İran bunun kendisine yapılan doğrudan bir saldırı olduğu gerekçesiyle BM 51. maddesi gereği karşı saldırıda bulunacağını duyurmuştur. İsrail ise saldırıya karşılık vereceğini açıklayarak kendisini amaca ulaştıracak fitili ateşlemiştir.

İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği planlı bir saldırıda, Hamas Liderinin 3 oğlunun ve 4 torununun öldürülmesi de, İran’ı dolaylı olarak tahrik eden diğer bir gelişme olmuştur.

İran’ın karşı hamlesi

İran’ın, saldırının doğrudan kendisine yapılmış olduğunu değerlendirerek doğrudan bir karşılık verme ihtiyacını duyduğu anlaşılmıştır. Zaten İsrail, ABD, İngiltere ve bölgedeki müttefikleri de bu beklenti içinde olmuş, bu karşı saldırının SİHA, dron ve füzelerle olacağını da istihbar edip değerlendirerek tedbirlerini almışlardır. ABD Merkezi Kuvvetler Komutanı da, İsrail’le koordineli olarak bu planlama içinde yer almıştır.

Beklenen İran saldırısı 13 Nisan gecesi 300’ü aşkın dron, balistik ve seyir füzeleriyle gerçekleştirilmiştir. İsrail’e yönelen bu dron ve füzeler, ABD, İngiltere ve Fransa’nın Suriye ve Ürdün’deki hava savunma sistemleriyle, bölgedeki ABD ve İngiliz uçaklarının ve sistemlerinin devreye girmesiyle çoğu İsrail’e ulaşmadan düşürülmüş, İsrail üzerine gelenler de İsrail’in hava savunma sistemleriyle etkisiz hâle getirilmiştir. Açıklamalardan dron ve füzelerin bir kısmının bölgeye ulaşamadığı, ulaşanların da %70-80 kadarının saf dışı edildiği, İsrail topraklarına düşenlerin de önemli hasara sebep olmadığı anlaşılmıştır. İran ise daha fazla zayiat ve hasar verdiğini söylemiştir.

İran’ın hamlesi neden fazla etki yaratmadı?

İran, İsrail’in savaşı tırmandırarak ABD ve müttefiklerinin kendisine karşı operasyona girmesini kışkırtmak için girişimlerde bulunduğunun farkındadır. Fakat sarsılan prestijini de yeniden tesis etmeye mecbur kaldığının da bilincindedir. Bu nedenle, kendisini meşru müdafaa hakkını doğrudan İsrail’e karşı kullanma mecburiyetinde hissettiği, yapacağı karşı saldırının prestijini kurtaracak, ancak fazla zayiata sebep olup ABD ve müttefiklerini kışkırtmayacak düzeyde sonuçlanarak krizi tırmandırmamaya dikkat ettiği değerlendirilmiştir.

Nitekim, İran’ın İsrail’e karşı yapacağı karşı operasyon hakkında bölge ülkelerini önceden haberdar ettiği, Türkiye’ye bilgi verdiği ve Türkiye’nin de bunu ABD’ye ilettiği, ABD’nin de karşı saldırının “belirli sınırlar içinde” olması mesajını da İran’a ilettiği anlaşılmıştır. Hatta Türkiye Dışişleri Bakanının, ABD ve İran Dışişleri Bakanlarıyla önceden istişarede bulunarak olasılıkları değerlendirdiği ve Türkiye’nin de “tepkilerin orantılı olması” yönünde gerekli girişimlerde bulunduğu açıklanmıştır.

İran’ın, dron ve füzeleri fırlattıktan sonra bunu ilan ve devamının da gelmeyeceğini beyan etmekle, niyetini açıkça ortaya koyduğu anlaşılmıştır.

Sonuçta İran, krizi kontrollü olarak yönetip prestijini korumaya ve İsrail’in karşı saldırısına zemin oluşturmayarak yumuşama sağlamaya çalıştığı anlaşılmıştır.

İran karşı saldırısından sonraki gelişmeler

ABD, İsrail’in güvenliğini sağlama düşüncesinin sarsılmaz olduğunu ve İran’dan gelen saldırılara karşı İsrail’in savunmasını destekleyeceğini açıklamış, nitekim İran karşı saldırısında da bu desteğini göstermiştir. Ancak Biden’ın Netenyahu’ya durumu fazla zorlamamasını ve İran'a karşı yapılacak hiçbir saldırıya destek vermeyeceğini söylediği bilgisi alınmıştır. Ayrıca Beyaz Saray kaynakları da ABD’nin, İran ile İsrail arasında bir savaş istenmediğini de kaydetmiştir.

Ancak İsrail, önce saldırıya cevap vermekten vazgeçtiğini söylese de, daha sonra bunun karşılıksız kalmayacağını, mutlak surette cevap verileceğini ve bunun için hazırlıkların tamamlandığını beyan etmiş durumdadır. İran da buna karşılık İsrail’in karşılık vermesi durumunda buna daha ağır cevap verileceğini söylemiş, İsrail saldırısını karşılama ve karşı hamle konusunda hazırlıklarını yaptıklarını açıklamıştır.

***

Bu durumda ABD, “İsrail’e vurabilirsin, karşılık gelirse sana destek verir, savunurum” diyerek durumu İsrail lehine idare etmeye çalışmaktadır.

Burada Biden’ın yaklaşan seçimlerde avantajı Trump’a kaptırmamak için İsrail lehinde hareket etmeye, Netenyahu’nun Gazze’den oluşan iç ve dış kamuoyu desteği kaybını onararak iktidarını devam ettirmeye, İran’ın da prestijini korumaya ve iç kamuoyunda çatlak oluşmamasına yönelik politikalar izlediği değerlendirilmektedir.

Türkiye’nin de İsrail-İran savaşından ve bunun bölgeye yayılmasından zarar göreceği bilinciyle hareket ederek, çatışmaların tırmanmaması yönünde hareket ettiği ve dengeli davranmaya da özen gösterdiği anlaşılmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları