Bunun arkası gelir
Normal yayın pat diye kesildi. Ekranda Başbakanı gördüm. Yıldırım'ın son cümleleri yakalanmıştı. Ancak, Efkan Ala'nın gittiğini anladım. Bunu fark edemeyen tek kişi Nevşin Mengü idi. Hâlâ başka haberden söz ediyordu. NTV'ye geçtim. Olayı yakalamışlardı. İki iddia üzerinde duruldu; "Ala istifa mı etti yoksa ettirildi mi?" Fark etmezdi. Sonuçta, gitti. Zaten görevde fazla kaldığı inancındayım. Bir İçişleri Bakanı "81 Emniyet Müdürü'nün 74'ü FETÖ'cü. 6 bin istihbarat elemanı da aynı örgütten." dediği an kapının önüne konulmalıydı. Ben bir vatandaş olarak gerçeği gördüm. Ne yazdığımı hatırlayın; "Ala, Mehmet Ağar'ın pabucu olamaz." Sadece 15 Temmuz Kalkışması'ndan dolayı değil seri bombalı eylemleri seyreden bakan bunca zaman yerinde tutulmamalıydı. Son acı gerçek, Ala'nın kendisiyle ilgili istihbaratı dahi alamamasıydı.
Uygun isim mi?
Yeni İçişleri Bakanı Süleyman Soylu kriterlerime göre bu görev için yeterli donanıma sahip değil. Sadece "kalkışma gecesi"ndeki çabasıyla taltif edildi. Düşünün bir de Jandarma ve Sahil Güvenlik gibi güçlerin komutanlığına atandı. Üniformasız orgeneral gibi. Her zaman savunduğum gibi bu bakanlığa mutlaka polislikten gelmiş birisi uygundur. Bir de "parti parti gezenler"e antipatim var. Bu da kişisel. Mehmet Müezzinoğlu'nun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yapılmasına itirazım yok. Mesleği ve geçmiş tecrübesi uygun. Kaldı ki Doktor'un İstanbul İl Başkanlığı dönemi Ak Parti'yi iktidara taşımıştı. O dönem Müezzinoğlu için kullandığım yakıştırmayı hatırlatayım; "Muktedir Başkan". Sağlık Bakanlığı'na Recep Akdağ gibi başarılı ismin üstüne gelmesi tek şanssızlığı idi.
Espriler
"Mini revizyon"dan başbakan yardımcılarının bile habersiz olduğunu, son ayların "yıldız gazetecisi" Hande Fırat'tan öğrendik. Demek ki "at değiştirme zamanı" birden öne çekildi. Kimilerine göre Dolmabahçe'deki "hatıra fotoğrafı"nda yer alan üç Ak Partili'nin sonuncusu da infaz edildi. Bilindiği gibi Mahir Ünal ve Yalçın Akdoğan'ın ipi daha önce çekilmişti. Benim tezim ise yönettiği teşkilatı yeterince kontrol edemeyen görevinde fazla tutulmamalı.
Değişimi, son dakika notuyla dünkü yazıma girmek istedim. Ahmet Yabuloğlu kardeşim lafı anında çaktı "adamı yedin". Peşinden ekledi; "Ya Fatih Terim?" Cevabım "İyi para alıyor. Asla bırakmaz" şeklinde oldu. Gördüğünüz gibi Ala yazım bugüne kaldı.
Gelelim neticeye; bu bir başlangıçtır. Sırada TSK ve MİT var. Bu değişikliklerin fazla gecikeceğini sanmıyorum. Hayırlısıyla bayramı geçirelim de...
23 Eylül'de ne olacak?
ABD yönetimi sözünü tutmamakla ünlendi. Obama, tarihe "en iyi Salsa yapan Başkan" olarak geçecek. Başka numarası da yok. Sayesinde Fırat'ın Doğu'su-Batı'sı rezilliği yaşıyoruz. Buna söz verip görmezden geldikleri hava desteğini eklediler. Öte yandan kendi vatandaşlarını uyarmak mazeretiyle yayınladıkları uyarıyı atlamayalım. "23 Eylül'de Türkiye'de olmayın" alarmı verdiler. O tarihte ne olacak? Niçin bu bilgiyi paylaşmıyorlar? Zamanlaması da ilginç. Antalya-Moskova uçak seferleri yarından itibaren normale dönecek. Amerika'nın 14 Ağustos'ta yaptığı "kara propaganda"nın yenisi olmalı. Yine de tekrarlayalım; "tedbir, tedbir, tedbir."
Özel gönderme
CHP ve MHP arasındaki söz dalaşı sürmekte. Selin Sayek Böke "MHP, kongresini Saray'ın bahçesinde yapsın" dedi. Cevabı bu yıl Kırkpınar İbrikçibaşılığına aday Semih Yalçın'dan geldi; "CHP kongresini Kandil'de gerçekleştirmeli". Hani bir laf vardır "gıdıklayın da zatürre olalım".