Büyük liderden bir hamle daha

1991 yılında bağımsızlığını elde ederek çağdaş ve erkin bir devlet olma yolunda ilerleyen Kazakistan Cumhuriyeti, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla şekillenen Türk Dünyası ve/veya Orta Asya coğrafyasının en önemli ülkeleri arasında yer almaktadır. Diğer bölge ülkeleri gibi Kazakistan da Sovyetler’den kalan zor koşullara göğüs germeyi ve hatta komşularına göre dünya ile daha entegre süreçler yaratmayı başarmıştır. AGİT ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi önemli uluslararası kuruluşlarda başkanlık pozisyonuna ulaşabilmesi Kazakistan gibi genç bir Cumhuriyet açısından ciddi bir başarıdır. Bu süreçte dikkat edilen hususlardan birisi de farklı etnik kimliğe mensup insanların (130 olduğu iddia ediliyor) önce “vatandaşlık” sonra da “millileşme” politikaları çerçevesinde barış ve uyum içerisinde yaşayabileceği bir atmosfere kavuşturulması olmuştur. Bugüne kadar özellikle doğrudan dış yatırımların sağladığı ekonomik dönüşümün etkisiyle mümkün olduğunca bir arada tutulan toplulukların aidiyet açısından “Kazakistan” adını benimsedikleri söylenebilir. Kazak nüfusunun %40’lardan % 60’lara ulaştığı göz önüne alınırsa Kazakistan’ın oldukça hassas bir demografik zemin üzerinde durduğu anlaşılabilir.
Peki “Kazakistan” adının “Kazak Eli” olarak değiştirilmesi düşüncesi neden ortaya atılmaktadır?
Bu görüşün sahibi pek çok uluslararası projeyi hayata geçiren, ülkedeki barış ve kardeşliğe vurgu yapan ve diğer etnik kimliklerin güvencesi haline gelen Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’dir. Nazarbayev bu görüşü ilk olarak geçen yıl Astana’daki opera binasının açılışında dile getirmişti. O zaman da ifade etmiştik, bu görüş Kazakistan’daki millileşme ve tarihsel dinamiklere hızlı bir biçimde dönüşün işareti olarak kabul edilebilir. Ülkedeki Kazak nüfusunun % 60’ların üzerine çıkması, Kazak dilinin yaygınlaşması ki -belli bir süre önce Kazakça konuşmak “yerellik” olarak algılanıyordu- çok sayıda caminin inşa edilmesi, vatandaşların ve özellikle genç nüfusunun İslam’a yönelişi çok önemli gelişmelerdir. Üstelik Kazakistan tarihinin Sovyetler sonrası bir algının içine oturtulması düşünülemez. Kazak Bozkırları, Hunlardan Sakalara, Göktürklerden Karahanlılar’a kadar pek çok devletin köklü destanına sahiptir.

Her açıdan irdelenmeli

Ben kendi ideolojik değerlendirmem açısından “Kazak Eli”nin kullanımına sıcak bakan ve destekleyen birisiyim. Ancak acaba şu anki koşullar ve ülkenin uluslararası camiadaki kazanımları dikkate alındığında Kazakistan bu değişimden nasıl bir fayda sağlayabilir? Alma-Ata’nın Almatı, Akmola’nın Astana olması ile Kazakistan adının “Kazak Eli” olarak değiştirilmesi arasında sosyal temelli ilişkiler ve bölgesel politikalar bakımından belirli farklılıklar bulunmaktadır. İşte bunun için konunun çok iyi irdelenmesi gerekmektedir.
Tartışmasız bu konu ve belki de gerçekleşecek isim değişikliği Kazak nüfusu üzerinde olumlu ve motive edici etkiler meydana getirecektir. Fakat hâlâ halkın yaklaşık % 35’inin farklı etnik kimliklere sahip vatandaşlardan oluştuğu unutulmamalıdır. Zira Kazakistan isminin onlara daha kapsayıcı gelmesi muhtemeldir. Rusya ve Çin ile sınır komşusu olan Kazakistan’ın bağımsızlık sonrasında bölgesel güvenliğin tesisi ve ulusal anlamda geliştirilen barış ve uyum dilinin sarsılması ihtimaline karşı bu konuyu enine boyuna ele almasında fayda vardır. Zaten Nazarbayev’in de bu değişikliğin ancak milletin “consensus” ağladığı bir ortamda gerçekleşebileceğini ifade etmesi bu hassasiyetin bir sonucu olarak değerlendirilebilir.

Yazarın Diğer Yazıları