Kalp ritim bozukluğu olarak bilinen atriyal fibrilasyon (AF), dünya genelinde milyonlarca insanın yaşam kalitesini tehdit eden ciddi bir sağlık sorunu. Ancak Türk kardiyologların gerçekleştirdiği yenilikçi bir tedavi yöntemi, bu hastalığa karşı umut ışığı oldu. Aynı seansta uygulanan kriyoablasyon (dondurma) ve sol atrial apendiks (LAA) kapama işlemleri, hem ritim bozukluğunu düzeltiyor hem de kan sulandırıcı ilaçların yol açtığı hayati komplikasyonları önledi. Türk uzmanların başarısı, uluslararası alanda da yankı uyandırdı.

ATRİYAL FİBRİLASYON: GÖRÜNMEZ TEHLİKE

Atriyal fibrilasyon, kalbin üst odacıkları olan kulakçıkların düzensiz ve hızlı bir şekilde titreşmesiyle karakterize bir ritim bozukluğu. Normalde dakikada 60-100 kez düzenli atan kalp, AF’de 100-150 atıma ulaşarak çarpıntı, nefes darlığı, göğüs ağrısı ve hatta bayılma gibi belirtilere yol açıyor. Daha da önemlisi, bu durum kalbin sol kulakçığında pıhtı oluşumuna zemin hazırladı. Bu pıhtılar beyne ulaşarak felce, böbreklere veya bağırsaklara ulaşarak organ hasarına neden olabiliyor.

Çift Yönlü Çözüm: Kriyoablasyon ve LAA Kapama

Türkiye’de gerçekleştirilen yenilikçi bir vaka, bu hastalığın tedavisinde çığır açtı. 70’li yaşlardaki bir hasta, atriyal fibrilasyon nedeniyle uzun süredir kan sulandırıcı ilaç kullanıyordu. Ancak bu ilaçlar, hastada ciddi mide kanamasına yol açtı ve kullanımı riskli hale geldi. İşte tam bu noktada, Türk kardiyologlar devreye girdi. Prof. Dr. Şükrü Akyüz liderliğindeki ekip, hastaya aynı seansta iki işlem uyguladı: kriyoablasyon ve sol atrial apendiks kapama.

Kriyoablasyon, kalpte ritim bozukluğuna neden olan anormal elektrik sinyallerini üreten bölgeleri dondurarak devre dışı bırakıyor. İşlemde, akciğerden kalbe kan getiren toplardamarların ağızları sıvı nitrojenle -40 ila -50°C’de donduruluyor. Bu sayede, ritim bozukluğunu tetikleyen odaklar ortadan kaldırılarak kalp normal ritmine kavuşuyor. Prof. Dr. Ali Oto, bu yöntemin özellikle genç ve yapısal kalp hastalığı olmayan hastalarda %90’a varan başarı oranına sahip olduğunu belirtiyor.

Sol atrial apendiks kapama ise pıhtı oluşumunu engellemek için uygulanıyor. Kalbin sol kulakçığında bulunan ve pıhtıların en sık oluştuğu bölge olan “apendiks” adlı kese, özel bir cihazla kapatılıyor. Bu işlem, kan sulandırıcı ilaçlara bağımlılığı ortadan kaldırarak hastayı mide kanaması gibi komplikasyonlardan koruyor. Prof. Dr. Şükrü Akyüz, “Bu yöntem, kan sulandırıcı kullanamayan veya ilaca rağmen pıhtı riski taşıyan hastalar için hayat kurtarıcı” diyor.

ULUSLARARASI UZMANLARDAN ÖVGÜ

Bu çift yönlü tedavi, uluslararası kardiyoloji camiasında da büyük ilgi gördü. ABD’deki Mayo Clinic’ten kardiyolog Prof. Dr. Douglas Packer, kriyoablasyonun minimal invaziv yapısı ve yüksek başarı oranı nedeniyle AF tedavisinde altın standart haline geldiğini vurguluyor. Packer, “Kriyoablasyon, özellikle paroksismal AF hastalarında ilaç tedavisine üstünlük sağlıyor” diyor. Öte yandan, İngiltere’deki Royal Brompton Hastanesi’nden Prof. Dr. Sabine Ernst, LAA kapama işleminin felç riskini %70’e kadar azalttığını ve kan sulandırıcı ilaçlara alternatif bir çözüm sunduğunu belirtiyor.

Avrupa Kardiyoloji Derneği’nin (ESC) 2024 kılavuzlarına göre, kriyoablasyon ve LAA kapama işlemleri, uygun hastalarda birleştirildiğinde hem ritim kontrolünü sağlıyor hem de uzun vadeli komplikasyonları önlüyor. Türk kardiyologların bu başarısı, Türkiye’yi bu alanda öncü ülkelerden biri haline getirdi.

BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR NE DİYOR?

Son yıllarda yapılan araştırmalar, bu yöntemlerin etkinliğini destekliyor. New England Journal of Medicine’da yayımlanan bir çalışmada, kriyoablasyonun klasik radyofrekans ablasyona kıyasla daha kısa işlem süresi ve daha az komplikasyonla sonuçlandığı gösterildi. Ayrıca, Circulation dergisinde yayımlanan bir meta-analiz, LAA kapama işleminin kan sulandırıcı ilaçlara kıyasla felç riskini benzer oranda azalttığını, ancak kanama riskini önemli ölçüde düşürdüğünü ortaya koydu.

HASTA İÇİN YENİ BİR BAŞLANGIÇ

Bahsi geçen hasta, işlemin ardından çarpıntı şikayetlerinden kurtuldu ve kan sulandırıcı ilaçlara ihtiyaç duymadan normal yaşamına döndü. Prof. Dr. Akyüz, “Hastamız artık felç korkusu olmadan, mide kanaması riski taşımadan hayatını sürdürebiliyor. Bu, modern kardiyolojinin sunduğu mucizevi bir imkan” diyor.

UZMANLARDAN ÖNERİLER

Uzmanlar, atriyal fibrilasyonun erken teşhisinin önemine dikkat çekti. AF, bazen hiç belirti vermeyebilir. Nabız düzensizliği fark eden herkes bir kardiyoloğa başvurmalı. Ayrıca, hipertansiyon, obezite, diyabet ve aşırı alkol tüketimi gibi risk faktörlerinin kontrol altına alınması gerektiği belirtildi.

Amerikan Kalp Derneği, AF hastalarına Akdeniz diyeti ve haftada 150 dakika orta yoğunlukta egzersiz önerdi.