Çelişkiler yumağı

Terör örgütü ve yandaşlarının yıllardır talep ettikleri bir bir gerçekleşiyor. Bunlardan birisi de “akil adamlar (insanlar) heyeti”nin teşekkülüdür. Diğeri ise; TBMM’de çözüm süreci ile ilgili bir araştırma komisyonunun kurulması idi. MHP ve CHP haklı olarak bu komisyona üye vermiyorlar. Halktan oldukça uzak akil adam veya insanların halkı aydınlatması isteniyor. Anlaşılan bunlardan beklenen halk üzerinde psikolojik çalışma ve telkinlerde bulunmaktır. Heyetin çoğunluğu sık sık ekranlara çıkma ve iktidar politikalarına doğru yanlış demeden desteklemekle tanınmaktadırlar. Şimdi de mükâfatlandırılıyorlar. Halkı çözülme sürecinde yapılanların doğruluğu konusunda ikna edecekler. Peki, iyi de halk onları ikna ederse ne olacak? Yapılan araştırmaların sonuçları bunun daha muhtemel olduğunu ortaya koyuyor.
Hesaplaşma değil; kucaklaşma ve helalleşme gerekir deniyor. Ellerinde hala sivil - asker ve bölge insanının akıtılan kanı kurumamış olan terör örgütü ile nasıl helalleşilecek? Teröristler ile kucaklaşmayı yapan BDP’lilere karşı çıkanlar, ne gariptir ki şimdi kucaklaşmadan bahsediyorlar.
Suçluların ve katillerin hangi hukuk kurallarına göre dolaylı olarak af edilip sınır dışına çıkışlarına izin verilecektir? Oysa vatandaşlarımız terör örgütü için doğrudan veya dolaylı bir affa kesin olarak karşıdır. BİLGESAM’ın araştırmalarına göre, PKK için genel af çıksın diyenler, Kürtlerde %28, Türklerde ise %2,7’dir. Yine aynı araştırmaya göre, iktidarın Öcalan ve PKK ile görüşmesini kabul edenler Kürt’lerde %23, Türklerde ise %2,7’dir.
Tarihi 1910’lu yıllara geri çevirirsek; Osmanlı’ya karşı kurulan tuzak ve tezgâhların bugün Türkiye Cumhuriyetine karşı işletildiğini görürüz. Bu dönemde işbirlikçi ve İttihat Terakki düşmanı, iktidarda kalabilmek için İngilizlere her türlü tavizi vermeye hazır Sadrazam Damat Ferit; İngilizler İstanbul’u işgal edince işgale tepki gösterilmemesi, ülke sorunlarını ancak İngilizlerin çözeceği telkininde bulunacak ve halkı ikna etmek üzere bir ikna grubu kurmuştu. Bu grubun ismi Heyet-i Nasiha idi. Heyette bulunanlar bir an evvel İttihat ve Terakki hükümetlerinde kurtulmak, İngilizlere teslim olmak, Türklerle Batı Anadolu’da Rum çetecilerini kaynaştırıp kucaklaştırmak ve kardeşliği kurmaktı. Böylece Osmanlı’ya dini azınlıklar daha sadık hale geleceklerdi. Osmanlı böylece çöküşten kurtulup çözüm sürecine girecekti.
Oysa devlet olamayanlar, devleti yıpratanlar, olmadık tavizler verenler, egemenliği başkalarıyla paylaşmaya kalkanlar, tarihte hep kaybetmişlerdir. Uludere’de askerin kaçakçılara müdahalesi karşısında askerin geri çekilmesi son derece düşündürücü bir olay olmuştur.
Eyalet ve başkanlık sistemi de durup dururken tartıştırılmıyor. Yoğun propagandaya rağmen, “başkanlık sistemine geçilmeli” diyenlerin oranı sürekli düşmektedir. Konsensüs isimli araştırma merkezine göre, “başkanlık sistemi gelmeli” diyenler, Mart 2011’de %38,2 iken Mart 2013’de %32,3 olmuştur. Kamuoyu araştırmaları ve yoklamaları başkanlık sistemine geçilmemeli şeklindedir. Vatandaş parlamenter sistemden yanadır ve bu sistemin daha da iyileştirilmesini istemektedir. Hukuk devletinin karşılaştığı ve dışarıdan da tenkit çeken yanlış uygulama ve görüntülerin düzeltilmesine ihtiyaç vardır. Hukuk devletinin yıpratılmaması gerekmektedir. Hukuk siyasete alet edilmemeli, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı mutlaka korunmalıdır.
KONDA’nın 2006 tarihli toplumsal yapı araştırmasına göre, “Kimliğini yaşayabiliyorlar mı?” şeklinde sorulan bir soruda, kimliğini yaşamakta yasal sorunları olduğunu düşünenler sadece %3,91 olmuş, %11,93 bazı sorunlar olduğunu ancak yaşayabildiklerini, %1,61 ise çevre ve toplumsal engellerden bahsetmiştir. Ülke genelinde insanların %82,55’i kendi kimliklerini yaşadıklarını belirtmişlerdir. Araştırmalar yanlış yönlendirmeleri önleyen araçlardır.

Yazarın Diğer Yazıları