"Cendere"nin kanlı kaçağı!!

Dünya nereye giderse gitsin, uygarlık neyi keşfederse etsin ve teknoloji ile insan yaşamı ne kadar çağ atlarsa atlasın, kaderi değişmiyor o soylu ve gizemli coğrafyanın...

Çünkü toprağı kadar derin, taşları kadar sert, havası kadar yakıcı ve suyu kadar coşkulu-öfkeli insanların coğrafyasıdır orası...

Gelenin ve gidenin de ağladığı kimi kentlerinde; türkülerin- hoyratların acısı kadar, kan davalarının-toprak kavgalarının-feodal çatışmaların yol açtığı sarsıcı-çelişkili hikayeler ve olaylar da vardır o coğrafyada...

Ne çare ki; Mısır Piramitleri'nin bile Göbeklitepe'nin gizemli görkeminin gölgesinde kaldığı o topraklarda, kimileri feodalitenin barbarlığını egemen kılmak için 21. yüzyılda bile durmadan çırpınıyorlar...

Doğanın tehlikelerine karşı kümelenen koloni yaşamlarının tüm gücünü feodalitenin acımasız örgütlenmelerine terk ettiği o coğrafyada, incir çekirdeğini doldurmayan tartışmalar kan göllerine dönüşüveriyor kısa zamanda;

Bazen bir çocuk tartışması, bazen bir kova su, bazen bir karış toprak ve bazen de tarlaya giren bir keçi yüzünden yükselen öfkenin cinayete değil, katliamlara bile dönüştüğü bir acımasız coğrafyadır "Doğu"nun toprakları...

Ağaları, şıhları modern dünyanın tüm nimetlerinden yararlanırken; son model araçlara binerken, Fırat kenarındaki yalılarda otururken ve Harran ovasındaki konaklarda yaşarken, aşiret öfkesinin Mars'ta koloniler kurulan bir çağa rest çekercesine direnmesi nasıl bir yaman çelişkidir acaba?..

Rant, öfke, katliam!..

15 yıl önce piyasaya çıkan "Doğu Yakasında Yeni Bir Şey Yok" adlı kitabımda, işte Doğu ve Güneydoğu'nun çarpık feodal yasalarının toplumu nasıl esaret altına aldığını, "gücü gücü yetene" bir şiddet stratejisinin en küçük tartışmaları nasıl da en büyük kan göllerine çevirdiğini anlatan öyküler vardı...

O kitabın piyasaya çıktığı 2006'dan bu yana insan yaşamı açısından "köprü"lerin altından çok sular geçti ve teknoloji devrimi ile bilim çağı toplumun uygarlaşması konusunda büyük mesafeler kattetti ama, ne çare?..

Dünya uygarlaşma açısından nereye giderse gitsin; tıpkı geri kalmış- bağnaz Orta Doğu ile Afrika ülkelerinin feodal yaşamlarının dayattıklarına benzer olaylar Doğu ve Güneydoğu'da korku saçmaya- kahretmeye ve acılar yaşatmaya devam ediyor...

Sadece son birkaç aydaki gazete haberleri bile yukarıdaki vahim manzaranın değişmediğini- değişmeyeceğini kanıtlamaya yetiyor;

- Erzurum'da, iki aile arasındaki silahlı kavgada 5 ölü, 2 yaralı...

- Lice'de, iki aile arasındaki kavgada 3 ölü, 5 yaralı...

- Viranşehir'de, iki aile arasındaki çatışmada 2 ölü, 4 yaralı...

- Geçen ay, Urfa'da iki aile arasında kavgada 1'i kadın 5 ölü, 2 yaralı...

- Ve önceki gün Adıyaman'da iki aile arasındaki silahlı çatışmada, 7 ölü, 3 yaralı...

Bir zamanlar feodal çarkı genişleten farklı aşiretler arasında yaşanan su- toprak- kadın ve kan davaları artık aynı aşiretler ve hatta aynı aileler içerisinde, acımasızca kan akıtmaya devam ediyor...

Önceki gün Adıyaman'da 7 cana mal olan öfkenin gerekçesi ise tıpkı daha önce, basit konularda yüzlerce insanın katledildiği olaylarda olduğu gibi dehşet verici...

Uygarlık köprüsünde vahşet!..

Jandarma ekipleri geçtiğimiz hafta bir ihbar üzerine Adıyaman'ın Sincik ilçesi Çamdere köyünde "kaçak kazı" yapan kişilere yönelik operasyon yapmış ve 5 şüpheli suçüstü yakalanmış...

Bu olayın ardından jandarmaya kimin ihbarda bulunduğuyla ilgili birbirini suçlayan iki aile arasındaki gerginlik kısa sürede büyümüş...

Önceki gün Roma dönemine ait "Cendere Köprüsü" yakınlarında bulunan Kahta ilçesine bağlı Doluca köyü mevkiinde karşılaşan iki grup arasındaki kavga silahlı çatışmaya dönüşmüş...

Çatışmada Göğüs ve Gözel ailelerinden 7 kişi yaşamını yitirmiş, 3 kişi de yaralanmış...

Adıyaman'daki vahşetin gerekçesi Güneydoğu'da çoğu kez toprak- su anlaşmazlığı yüzünden büyüyen rant kavgalarının "define avcılığı" üzerinden iyice zirveye çıktığını da kanıtlıyor...

Adıyaman gibi, her köşesinde tarihi eserler bulunan ve definecilerin adeta cirit attığı bir coğrafyada, belli ki "define avcılığı" büyük bir rant kapısına dönüşmüş ve bu yüzden başlayan kavgalar katliama ulaşabilmiş!!!

Toprak ve toprağın üzerindeki su kavgasının yer altındaki definelere kadar nüfuz ettiği bir rant çatışmasının bu kadar büyümesi, bölgede kaçak defineciliğin artması kadar, denetimlerin yetersiz kalışını da deşifre ediyor!..

Sebebi ne olursa olsun; Doğu ve Güneydoğu'da, birbirine akraba ailelerin, küçükten büyüğe kadar, temelinde "rant" olan çatışmaları katliama dönüştürebilmesi şu gerçeği de gözler önüne seriyor;

Doğu toplumlarının feodaliteden kurtulamayan kesimleri, uygarlığı geri kalmışlıkla boğan cehaletin "Cendere"sinde durmaya devam ediyorlar!..

Peki; binlerce yıllık bir uygarlık köprüsünün gölgesinde, medeniyete inat edercesine çatışanların Cendere Çayı'nı kana bulamasına mı yanalım, yoksa "define" ararken kendi "mezar"larını kazmasına mı?..

Yazarın Diğer Yazıları