Çözüm ve barışın arka planı

Sık sık tekrarlanan ve yönetenlerin ağzında sakız haline gelmiş bir ezber vardı: “Efendim, terörle bir yere varılmaz”. Tam tersine, terör kullanılarak bir yerlere gelinebiliyormuş. Başbakanın ekranlarda sık sık tekrarladığı, terör örgütü ile arasına mesafe koymadığı sürece BDP ile temas etmem sözü de havada kaldı. Terörle mücadeleyi silah bırakmamış ve bırakmaya da niyeti olmayan terör örgütü ile müzakereye dönüştürmek, gerçekten çok çirkin ve düşündürücü olmuştur. Örgüt silah bırakmayı reddetmekte ve teröristbaşının özgürlüğe kavuşmasını ve Anayasada tanınmayı şart koşmaktadır. TSK anlaşılmaz bir şekilde çekilmekte ve alan PKK ve KCK’ya kalmaktadır. Yanlış politikalarımız dışarıda da etkisini göstermiş; PKK Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde terör örgütü kapsamından çıkarılarak “aktivist” olarak kabullenilmiştir. Terörle müzakere ve pazarlığın, onu muhatap alma ve taleplerini yerine getirmenin, ülkeyi yeni badirelere, çalkantılara iteceği, kamplaşmaları arttıracağı, Devletin itibarını zedeleyeceği, milli birlik ve bütünlüğümüzü dinamitleyeceği düşüncesindeyiz.
İktidar hazırladığı ve örgütün 60 milyar dolarlık parasına el konulabilmesini öngören yasayı geri çekmiştir. Çıkarılacak varlık barışı ile bu paranın aklanmaya çalışılacağı iddiaları yaygındır.
Barış ve kardeşlik, anayasada tanınma, egemenliği paylaştırma, etnik taassuba ve ırkçılığa prim vererek ve milli kimliği dışlayarak sağlanamaz. Türk Milletini Millet; Türkiye Cumhuriyetini devlet yapan, vazgeçilemez temel değerler ve semboller reddedilerek, devlet dairelerinden T.C. çıkarılarak, Cumhuriyetsiz demokrasi özlemleri ile barış ve istikrar gelemez.
Bazıları “85 gündür kan akmıyor” diyor. Kan niye aksın ki... Terör örgütünün taleplerinin kabul edildiği bir ortamda kanlı cinayet örgütü neden silaha sarılsın ki... Neden bombalama, mayınlama, adam kaçırmaya gerek duyulsun ki... Hele hele resmi kanaldan akiller heyeti kurularak örgüt aklanmak ve vatandaş ikna edilmek ile karşı karşıya bulunuyorsa...
İktidar partisinin grup başkanvekili bir hanım “bayram var, bayram var” diyor. Bu milletvekilinin demokratikleşme için Anayasadan Türk kimliğinin çıkarılması gerektiğini söylediğinde, kendisine gerekli tepki gösterilmemiştir.
İktidarca kumandalı basın ise ayrı bir alemdir. Günümüzde basının büyük bir bölümü, dünün Demirperde ülkelerindeki basının görünümündedir. Önce 300 ve daha sonra 400 aydının imzaladığı ve ülkenin kötü gidişine tepki duyan aydınların sayısı internet siteleri ile beraber 20.000’i aşmasına rağmen, birçok yazılı ve görüntülü basın buna haber değeri vermemiştir. MHP tarafından düzenlenen, yüz binlerin katıldığı Bursa ve İzmir mitingleri iktidara hoş görünmek uğruna örtülmeye çalışılmıştır. İzmir mitingindeki coşkuyu ve milli heyecanı göstermek yerine, İzmir sahilindeki motorları ve denizi gösterenlerin, mitingin denizde değil, karada yapıldığını bilmemeleri mümkün değildi.
Türkiye Cumhuriyeti hangi şartlar altında “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nın yıldönümünü kutladı diye düşünmek gerek. Bu nasıl bir muhafazakârlık ki muhafaza edilmesi, yaşatılması ve genç nesillere aktarılması gereken milli bayramlar bile doğru dürüst kutlanamıyor. Türkiye sürekli sivil darbeleri yaşıyor. İstikrarsızlık ve belirsizlikler artıyor. Geleceğe olan güven sarsılıyor. Yapılan araştırmalarda, başkanlık sistemine olumlu bakanların sayısı sürekli düşmesine rağmen, yeni anayasaya sokulmak isteniyor.
Vatanın birlik ve bütünlüğü ve bölünmezliği için ırkçı teröre karşı hayatını kaybeden asker, sivil, kamu görevlisi ve korucularımızı unutmadık ve unutturmayacağız. O aziz varlıkları, şehitlerimizi rahmet ve saygıyla anıyoruz. Onlar çirkin dayatma ve tavizlerle dolu Sevr ve Mondros sözde barışına benzer bir barışa razı olmadıkları için hayatlarını kaybettiler. Onlar milli egemenliğin birileri ile paylaştırılması, Türksüz ve milli kimliksiz bir Türkiye için ölmediler.

Yazarın Diğer Yazıları