Devlet kurmak Türk’e Tanrı'nın lütfu ve ihsanıdır

Devlet kurmak Türk’e Tanrı'nın lütfu ve ihsanıdır

Milattan önce 7 büyük göç söz konusu.
Ön Türkler milattan önce 1700’lü yıllarda andronovo bölgesinden
Altay ve Tanrı dağlarına, milattan önce 1300’lerde
Kazakistan ve Maveraünnehir’e, milattan önce 1100’lerde
Çin’in kuzeybatısındaki Kansu-Ordos bozkırlarına, Baykal Gölüne,
milattan önce 1000’li yıllarda Kuzey Hindistan’a göç ettiler.
Proto Türklerin son temsilcileri İskitler/Sakalar, milattan önce 8. yüzyılda,
Orta Asya’nın Tanrı dağları ile Hazar denizi arasında kalan
geniş bozkırlarında yaşarlarken Karadeniz’in kuzeyine,
İtil ve Tuna nehirleri arasındaki düzlüklere göç ettiler.
Ancak buluntulardan İskitlerin çok daha önce
Avrupa / Kafkasya’da yaşayan bir halk iken
Orta Asya’ya, Turfan Havzasına göç ettikleri anlaşılıyor.
Amasya Gümüşhacıköy yakınlarında İmirler’de bulunan
atıyla beraber gömülmüş bir İskit süvarisi/komutanına ait bir mezar
İskitlerin milattan önce 6. yüzyılda Anadolu’da olduklarını gösteriyor.
Ural Dağları’na göçlerle Çuvaş Türkleri, Sibirya’ya göçlerle Saka Türkleri,
Orhun Bölgesinden Güney Kazakistan bozkırlarına,
Seyhun Nehri kıyılarına göçlerle Hunlar ve Oğuzlar
Türk federasyonları oluşturmaya başladılar.
Bir kısım Türk boyları da İran üzerinden geçerek
Mezopotamya ve Anadolu’ya Suriye ve Azerbaycan’a, Orta Avrupa’ya yerleştiler.
Milattan sonra 13 büyük göç söz konusu.
Bu dönemdeki göçler daha çok Güney ve Batı yönlerine olmuştur.
Güneye göç edenler Çin içlerine yerleşerek çeşitli Türk devletleri kurdular.
Ön Oğuzlar da denilen Ogurlar 4. Ve 6. Yüzyıllar arasında
Urallardan Kafkasya, Karadeniz’in Kuzeyi ve Doğu Avrupa’ya doğru göç ettiler.
Sonradan Slav halklarıyla kaynaşıp kimliklerini kaybeden
günümüz Macar ve Bulgarların da ataları olarak kabul ediliyorlar.
Hunların bir kolu 395 – 396 yılları arasında
Erzurum, Çukurova üzerinden Suriye ve Kudüs’e kadar indi.
Diğer kolu Trakya’ya gitti ve hepsi Kafkaslar üzerinden Doğu Avrupa’ya döndüler.
İdil, Don ve Kuban ırmakları arasındaki bölgede bir devlet kurmuş olan
Sabir Türkleri 6. yüzyılda Kafkasların güneyine kadar olan toprakları ele geçirdiler.
Daha sonra Kayseri, Konya, Ankara taraflarına şiddetli akınlar yaptılar.
Onlar da Ankara’dan Doğu Avrupa’ya döndüler.
Her iki topluluğun dönme sebepleri esas hedeflerinin Anadolu değil Doğu Avrupa olması.
Batıya yapılan göçler 9. yüzyıl sonlarına kadar devam etti.
Orta Macaristan’a kadar ilerleyen topluluklardan
Hunlar, Avarlar, Bulgarlar ve Macarlar Avrupa’da devletler kurdular.
Hunlardan bir kısmı Afganistan ve Kuzey Hindistan’a yerleşerek
Akhunlar (Eftalitler) Devletini kurdular.
Bu göç yolları üzerinde değişik dil, din ve medeniyetten topluluklarla etkileşen,
bazı olumsuzluklardan etkilenmeyen,
Türk kavimleri yüzyıllar boyu bu coğrafyalarda varlıklarını sürdürdüler.
Türk bünyesine uymayan inanç sistemlerinin,
hayat tarzlarının benimsendiği ya da zaman içerisinde
nüfus bakımından beslenemediği yerlerde bulunan
bazı Türk kavim ve boyları ise tarih sahnesinden çekildiler.
Anayurtta kalan Türkler Orhun-Selenga ırmakları ve
Baykal Gölü çevresinde yaşamaya devam ettiler.
Bu Türkler, Orta Asya’da Asya Hun Devletini (420-476),
Göktürk Devletini (552-658), Kutluk Devletini (II. Göktürk Devleti 681-745) ve
Uygur Devletini (742-840) kurdular.
Oğuzların ilk göçü 6. yüzyılda Göktürk Devletinin kurulması ve
Ötüken’in işgali nedeniyle Batıya oldu.
8. yüzyılda Orta Asya’dan çıkan yarı Tengrici yarı
Müslüman Oğuz boyları, Anadolu’ya göç ettiler.

Ancak bunlar küçük grupların yaptığı münferit yolculuklardı.
Orta Asya’da kalıp Uygur, Karluk devletleri ve çeşitli hanlıklarda yaşayan
Oğuzların ikinci büyük göçü 840 yılında Uygur Devletinin
Kırgızlar tarafından yıkılmasıyla başladı ve
Asya’nın dört bir tarafına, ama daha çok kitleler halinde batıya göçtüler ve
öteki Oğuz boylarıyla birleştiler.
Hazar’ın Doğusunda yer alan Oğuz Yabgu devletinin
1000 yılında Kıpçaklar tarafından yıkılmasından sonra Oğuz boyları
3. kez batıya hareket ettiler.
Güneyde Horasan, Selçukluların Anadolu’ya uzanmadan önce yaşadıkları
Hazar ötesi Oğuz toprağının merkezi oldu.
Bu Oğuz toprakları, 1035 yılından itibaren,
Oğuzların Kınık boyu tarafından diğer Türk boylarının da katılımıyla kurulan
Büyük Selçuklu Devletin sınırları içerisine katılmaya başladı.
Bu topraklar içerisinde yaşayan Oğuz boylarının bir kısmı
1141 den itibaren Moğol istilası yüzünden Batıya hareket ettiler.
Böylece Oğuzların 4. göçü başlamış oldu.
Arapların hepsine birden Türkmen adını verdiği bu boylar
Irak, Suriye ve Anadolu’ya yerleştiler.
Bu yeni dalga Anadolu Selçuklu Devleti içerisinde
1220 yılından itibaren sosyal karışıklığa neden oldu.
Bu yüzden 1235 – 1240 arasında patlak veren Baba İshak isyanı
Anadolu Selçuklu Devletini zayıflattı.
Bu göçle Anadolu’ya gelen Türkler arasında edebî dili bilenler vardı,
ama daha önce buralara yerleşmiş olan Oğuz Türkleri, edebî dilden uzak idiler.
Dolayısıyla eser veren kişiler yeni bir edebî dil yaratırken
Oğuz Türkçesi ile edebî dili kaynaştırdılar.
Oğuzların 4 yüzyıl süren bu göçleri tarihin en uzun göçleri olarak bilinmektedir.
Araplar Müslüman olan Oğuz boylarını Müslüman olmayanlardan ayırt etmek için
onlara Türkmen adını vermiştir.
Kimilerine göre bunun aslı “Terk-i iman”dır.
Yani Türklerin Tengri dininden kopup İslamiyet'e geçerek
eski şaman imanını/inancını terk etmiş olarak nitelendirilmesidir.
İranlılar ise, Müslüman Oğuzları Tengriciliğe bağlı olanlardan ayırmak için
“Türkî-i iman” (inanmış Türk) demişler.
Günümüzde, Oğuz Türklerinden olan Suriye, Irak ve bazı Anadolu Türklerine,
Stavropol ve Afganistan Türklerine, Türkmenistan halkına Türkmen denilmektedir.
Türkiye, Kıbrıs, Balkan ve Azerbaycan Türklerinin, Türkmenlerin,
Gagavuzların konuştuğu dil Oğuz dil grubu olup lehçelerinde büyük yakınlıklar vardır.
Türkler Türk-Cihan hakimiyeti ülküsü üzerinden hareket ettikleri için göç etmişlerdir.
Yani Türk töresini Türk adaletini dünyaya yaymak istemişlerdir.
Müslüman olduktan sonra ise dini yaymayı amaç edinmişlerdir.
Eski Türk yaşantısının temelinde büyük oranda hayvancılık ve ziraat kültürü yer alır.
Dolayısıyla, Türk göçleri bu yaşantıya uygun olan sahalara doğru olmuştur.
Nüfusun artması, otlakların yetersiz kalması, iklimlerin dengesizliğinin
susuzluğa, kuraklıklara sebep olması Türkleri,
iklimi ve coğrafyası müsait yeni bölgelere sevk etmiştir.
Bunun yanında, Çin, Moğol gibi yabancı kavimlerin baskısı veya
Türk boylarının kendi aralarındaki hakimiyet mücadelesi,
Türklerin işgal altında olmaktansa bağımsızlığı tercih etmeleri,
bir boyun diğer kavmin egemenliğinde olmayı kabul etmemesi,
göçlerin ve yayılmaların diğer bir sebebi olarak gösterilebilir.
Dünya üzerinde atı ilk kez ehlileştiren ve onu binek hayvanı olarak kullanan Türklerin
at üzerinde yemek yeme, uyuma ve savaşma maharetlerinin verdiği cesaret yanında
Türklerin yurt edinme ve devlet kurmada çok yetenekli olmaları
göçlerin ve yayılmaların diğer bir sebebi olarak sayılabilir.
Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lugat-it Türk adlı eserinde diyor ki:
"Devlet kurmak Türkün milli karakterinin gereği ve Türk’e Tanrı'nın lütfu ve ihsanıdır"

Yazarın Diğer Yazıları