Doğu Karadeniz Bölgesi coğrafi yapısından dolayı doğal felaketler karşısında büyük bir risk taşımaktadır. Yıllardır yörenin şartlarıyla uyuşmayan uygulamalarla ekosistemi aşırı tahrip edilmiştir. Bu durum, felaket riskini daha da artırmış ve bu güne kadar yaşanmış sel ve su baskınlarının da en büyük nedeni olmuştur.
Bölgenin tsunamiye karşı güvenli olması, ne yazıktır ki kitlesel can ve mal kaybına neden olan tsunamiye benzer büyük su baskınları riskini ortadan kaldırmamıştır. Bölgede yıllardır süregelen yanlış uygulamalardan dolayı özellikle ana vadilerin denizle birleştiği noktalardaki dere yatağının her iki yanına kurulmuş olan yerleşim yerlerinde tıp ki “tsunami” gibi yıkıcı ve öldürücü su baskınlarının yaşanma riski çok yüksektir.
Doğu Karadeniz Bölgesi “edafik”, klimatik” ve “topoğrafik” yapısıyla diğer bölgelerden farklı özellikler taşımaktadır. Bölgenin genel coğrafyası genellikle derin ve dik vadilerden oluşmuştur. Yerleşim yerleri genellikle dağınık ve çok geniş alanlara yayılmıştır. Bundan dolayı yol yapım çalışmaları doğal çevreyi aşırı tahrip etmiştir. Arazi eğiminden dolayı yol inşaatının hafriyatıyla doğal bitki örtüsü de yok edilmiş, dere yataklarının doldurulmasıyla da suyun akış mecrası büyük ölçüde daraltılmıştır. Derin vadilerin kesişme noktalarındaki yol güzergâhını oluşturan hafriyat bentleri, aşırı yağmurların oluşturacağı yapay göletlere uygun bir zemin hazırlamıştır. Bölge şartlarıyla uyumlu olmayan “Ormancılık politikaları” özellikle sahipli ormanları hızla yok etmiş, bölgenin coğrafi yapısına göre olması gereken ormanlık alan oranını çok düşük seviyelere indirmiştir. Havzanın doğal yapısının tahrip edilmesine neden olan ulaşım ve ormancılık politikaları, felaketlerin yaşanmasına alenen davetiye çıkarmıştır. Son yıllarda normal potansiyelin üzerindeki “HES Projeleri” de bu olumsuzlukları daha da artırmıştır.
Karadeniz oto yolu, yüzeysel suların dere yatakları ve menfezler dışında denize akışını tamamen engellemiştir. Havzada oluşan büyük bir felaketten dolayı dere yatağından taşan ve menfezleri tıkayan yüzeysel suların doğal yollarla denize ulaşamaması daha büyük bir felaketin habercisidir. Havzaların doğal yapısı yukarıda açıklandığı gibi aşırı tahrip edilerek heyelanların ve su baskınlarının oluşmasına zemin hazırlanmıştır. Havzaların denizle birleştiği noktalardaki dere yatağının her iki yanına kurulmuş olan yerleşim yerleri, denizle arasına set oluşturmuş Karadeniz Otoyolu ile sel ve su baskınlarına maruz bırakılmış havzanın arasında kalmıştır. Bundan dolayı dere yataklarından taşan ve menfezleri tıkayan büyük su baskınlarının söz konusu yerleşim yerleri için tıp ki “tsunami” gibi yıkıcı ve öldürücü olabilecektir. Doğu Karadeniz Bölgesi’nin karşı karşıya kalmış olduğu bu felaketin herkes tarafından çok iyi bilinmesi ve gerekli önlemlerin hızla alınması kaçınılmazdır.