Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER

Agah Oktay GÜNER

Dümeni kırık gemi

Hükümet dış politikada çarptığı duvarların altında ezilirken nereye saldıracağını bilemez hale geldi. Gezi Parkı olaylarından faiz lobisi ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi sorumlu, Mısır’daki olayları İsrail organize etti. Son olarak Mısır’daki olaylar karşısında İslam İşbirliği Teşkilatı’(İİT)nin gerekli tepkiyi göstermemesinin suçlusu da Genel Sekreter Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu. Sayın İhsanoğlu, İİT’nin üyelerinin örgütü olduğunu, kendiliğinden her hangi bir girişimde bulunamayacağını, Türkiye’nin de bir başvuruda bulunmadığını açıkladı. Son derece doğru bir açıklama. Türkiye de bu örgütün üyesi... Niye herhangi bir başvuruda bulunmamış?
Zaten dış politikanın belirlenmesi ve yürütülmesinde Cumhuriyetin kuruluşundan hatta Osmanlı döneminden beri yürütülen ciddiyet çoktan terk edildi. Oysa Türkiye’nin diplomasideki başarısı tartışılmazdı. Çok yetenekli ve tecrübeli diplomatlarımız bu hükümet tarafından “monşer” olarak nitelenip görüşleri dikkate alınmadı. Şimdi de bu tecrübeli kadronun tasfiyesi için değişiklikler yapılıyor. Bilindiği gibi; Temmuz ayında TBMM’de kabul edilen ‘Torba Kanun’ ile büyükelçilik yapan memur kökenli olmayan kişilerin Türkiye’ye dönüşte Dışişleri Bakanlığı kadrosuna alınabilmesinin yolu açıldı.
Yeni düzenleme, daha önce bir kamu kurum veya kuruluşuna mensup olsun veya olmasın, Büyükelçi veya Daimi Temsilciliğe atananların yurt dışı görevlerinden dönüşlerinde, Büyükelçi unvanını koruyarak Bakanlıktaki mesleki uzmanlık gerektiren üst makamlara getirilebilmelerini ve meslek memurlarıyla aynı hükümlere tabi olup, aynı haklardan yararlanmalarını öngörüyor. Böylece, kökeni itibariyle Dışişleri mensubu olmaksızın yurt dışına Büyükelçi veya Daimi Temsilci olarak atananlar, yurda dönüşlerinde Müsteşar, Müsteşar Yardımcısı gibi en üst düzeydeki makamlara getirilebilecekler.
Bugün Suriye sınırımızda PKK’nın Suriye kolu PYD ile El Kaide’nin uzantısı El Nusra Cephesi çarpışıyor. Ceylanpınar’a her gün havan topları, mermiler, bombalar düşüyor. Suriyeli mülteciler yüzünden bölgede rahat huzur kalmadı. Ticari faaliyet durdu. Türkiye’ye giriş yapan teröristler de işin cabası.
Çünkü hükümet için Türkiye’nin çıkarlarından önce Müslüman Kardeşler’in bölgedeki hâkimiyetinin sağlanması öncelik taşıyor. Emperyalist güçler Orta Doğu’da mezhep çatışmalarını kullanarak bölgenin geçek anlamda gelişmesini ve istikrar sağlanmasını engellemektedir. Akılcı bir dış politika bu oyunu bozmayı gerektirir. AKP Hükümeti ise bölgede Sünni, Şii ayırımına dayanan ve bu doğrultuda MK’yı koşulsuz ve sınırsız destekleyen bir politika takip etmektedir. Bu son derece tehlikeli bir gidiştir.
Darbe tabii ki desteklenecek bir gelişme olamaz. Ama Türkiye Mısır konusunda müdahaleci, taciz edici duygusal bir tutum sergilemektedir. Bu ülkede yatırımlarımız, ekonomik çıkarlarımız söz konusu ama ne yazık ki bunları gözetecek, serinkanlı ve basiretli bir tavır sergileyecek politikadan mahrumuz. Mısır’daki Türk şirketlerinde çalışan Türk işçi sayısı 50 binin üzerinde. Bunları düşünen var mı?
 “Açılım süreci” nde PKK’nın Suriye kolu PYD’nin Türkiye sınırındaki Kürtlerin yoğun olduğu yerlerin kontrolünü ele geçirmesi ve El Nusra ile çarpışması karşısında Türkiye bir açmazla karşı karşıya kalmıştır. Şimdi ne olacak? PYD lideri Türkiye’ye geliyor, El Kaide Türkiye’nin büyükelçiliklerine saldırı planlıyor. PYD, El Nusra’ya halâ silah gönderiyorsunuz diye tavır koyuyor.Ve Beşşar Esad iktidarını koruyor. Bu arada Suriye’deki muhalefete desteğimiz yüzünden Lübnan’da pilotlarımız kaçırılıyor. Suriye politikamız ve füze kalkanı nedeniyle ilişkilerimizi bozduğumuz İran’dan yardım istemek zorunda kalıyoruz.
Tayyip Erdoğan’ın “Mısır’daki darbenin arkasında İsrail var” açıklamasına İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Y. Palmor’un, “Bu üzerine yorum yapmaya değmeyecek bir beyandır” cevabını vermesi İsrail lobisinden madalyalar almış Başbakan için herhalde
üzücüdür. 
Bunların hepsinin üstüne bir de ordusuyla kavgalı bir yönetim imajı sergileniyor ki düşmanların ekmeğine yağ sürüyor. Nitekim Ermenistan bu sebeple koyununu almak isteyen bir Türk çobanı sınırda rahatlıkla öldürebiliyor.
Hükümet ortaya çıkan tablodan biri veya birilerini sorumlu tutmak yerine kendini görmelidir. Dış politikada dümen kırılmıştır. Yanlışlıklar bağırmakla, vazifelerini gerektiği şekilde yerine getiren görevlileri itham etmekle düzeltilemez.

Yazarın Diğer Yazıları