Eğitim Modeli çökmeye mahkûm
Dün ÖNDER İmam Hatipliler Derneği’nin, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ne itirazını hatırlattım.
Acaba, Maarif Modeli’ne “olur” damgasını vuran MEB Talim ve Terbiye Kurulu üyelerinin içinde eski ÖNDER Başkanı olduğu hâlde, bu modelin imam hatipli Yusuf Tekin’in kurucu başkanı olduğu Cihannüma Derneği’yle iş birliğini tercihten dolayı mı, Maarif Modeli’ni tenkit ederek kendilerini hatırlattılar? Yoksa birbirimize yakın olanlar bile körü körüne bağla değiller. Gerektiğinde kıyasıya tenkit ederiz mi demek istiyorlar?
ÖNDER İmam Hatipliler Derneği’nin kuruluş yılı 1958. Mehmet Yahya Kutluoğlu (1928-2021) derneğin kurucu başkanı. ÖNDER’in dikkate değer bir dergisi de vardı: Tohum. Sloganı da “Fikre San’ata Ruha Tohum” idi.
Ünlü yazar Nihal Atsız, lâ-dinî bilinir. (Yakın zamanda kaybettiğimiz oğlu Yağmur Atsız da teyit etmiştir.)
Atsız, 1967’de, Ötüken dergisinin 40. sayısında yayınladığı “Konuşmalar 1”de, imam hatip okullarının gerekliliği üzerinde durmuştur.
“Bir lâ-dinîden din savunması! (2)” (13 Aralık 2023) başlıklı yazımızda Nihal Atsız’ın imam hatiplere dair görüşlerini aktarmıştık.
Nihal Atsız “Türkiye’de öğrenci vasfına lâyık topluluk bir dereceye kadar İmam-Hatip Okullarında var. Dinî inançla birlikte eski bir Türk terbiyesini sakladıkları için bu çocuklarda bir üstünlük derhal göze çarpıyor. Bunlar dinî bilgilerle birlikte çağdaş bilimleri de öğrenerek yetiştikten ve halka hitap etmeye başladıktan sonra Türkiye’nin manzarası değişecektir.” der.
İmam hatiplerde millî çehre aranıyor ama, diğer tarafta, imam hatiplere nüfuz eden dini kendi küçük beyinlerine hapsetmiş zümreleri ne yapacağız? Şartlar o kadar değişti ki...
ÖNDER, “‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ Değerlendirme Raporu”ndı dört noktaya işaret ediyor: 1. Usûl, 2. Felsefe, 3. Hacim, 4. Dil.
“Usûl” bahsinde “Bir müfredatın uygulamaya konulup sonuçlarının alınması uzun bir süre tespitler, gözlemler ve ölçümler yapmayı, süreç izlemeyi gerektirir. Öğretim programlarına dair bir ihtiyaç analizi yapılarak müfredat değişikliğine gitmenin daha uygun olacağını düşünüyoruz.” denilerek “usûl” eksikliğini üzerinde duruluyor.
“Felsefe” başlığı altında, “‘Alan Becerileri’ ‘Türkçe, Sosyal Bilimler, Matematik ve Fen Bilimleri alan becerileri’nin çerçevesini kurgulayan yaklaşım, insanın manevi, ruhi ve kalbi yönünü dikkate almayan, dinin insan hayatındaki yerini görmezden gelen pozitivist bir yaklaşımdır.” denildikten sonra “Milletimizin manevi değerlerinin özü İslam’a dayanmaktadır. Hazırlanacak öğretim programının bu özü merkeze alarak kendi kimlik ve kültürümüze göre bir insan yetiştirmeyi hedefleyen eğitim felsefesine ihtiyacı vardır.” görüşünün altı çiziliyor.
“Hacim” başlığı altında ders kitaplarının sayfa sayısındaki artışına karşı çıkılarak “Hem öğrencilerin yükünü hem de kitapların hazırlanma ve baskı maliyetlerini artıracaktır. Ayrıca bu artış mevcut ders saatlerinde öğretmenlerin kitapları eğitim öğretim yılı içinde bitirmesini güçleştirecektir.” deniliyor.
Bizim de hassas olduğumuz bir mesele “dil”. “Dil” başlığı altında, “Mevcut öğretim programları kolay anlaşılır bir dil ve anlatıma sahipken Maarif Modeli’ni inceleyen eğitimcilerin ortak kanaati yeni öğretim programının zor ve karmaşık bir yapıya sahip olduğu yönündedir.” görüşü dillendiriliyor.
Burada ÖNDER’in kastettiği Türkçe ile, bizim kastettiğimiz “Türkçe” ayrışıyor. Sonra buna da geleceğiz.
Dili olanın fikri olur. Yavan dille neyi anlatabilirsiniz?!