Ekonomimiz dünya liginde kaçıncı sırada? - Selim KADIOĞLU

Ekonomimiz dünya liginde kaçıncı sırada? - Selim KADIOĞLU
Şu bir gerçek ki Türk ekonomisinin gerçek potansiyeli mevcudun çok ötesinde. Ama bu potansiyeli tam gerçekleştirmek üzereyiz dediğimizde, sanki görünmez bir el bizi bir çıkmaza sokuyor ve tekrar aşağıya çekiyor.

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH, İngilizce adıyla GDP), bir ülkenin ekonomik büyüklüğünü göstermek için en sık kullanılan ve referans alınan göstergelerden birisidir. Kısa tarifiyle, bir ekonomide bir yılda üretilen nihai mal ve hizmetlerin toplam değerini ifade eder. Toplumsal refah düzeyini ve bu refahın toplumda nasıl dağıtıldığını göstermese de ülkenin toplam ekonomik gücünü ortaya koymada önemli bir ölçüdür.

Ekonomik büyüklük, bir ülkenin dünyadaki politik ağırlığını ve söylem gücünü önemli derecede etkileyen bir unsurdur. Bu yönüyle ayrıca dikkate değer. Politik ağırlığı etkileyen hususlar arasında tarihsel miras, kültürel etki, insan kaynağı, doğal kaynaklar, askeri kabiliyet, jeopolitik konum ve benzeri faktörler de var. Ancak günümüz dünyasında ekonomik büyüklüğün önemi yadsınamaz bir gerçek.

Dünyadaki tüm ülkelerin 2022 yılında cari fiyatlarla GSYH değeri toplam 100 trilyon dolara ulaşmış durumda. Dünya Bankası’nın 2022 yılı verilerine dayanarak yayınladığı sıralamaya göre, GSYH ile ölçülen ekonomik büyüklükte ilk sırada 25,5 trilyon dolarla ABD, ikinci sırada 18 trilyon dolarla Çin, üçüncü sırada 4,2 trilyon dolarla Japonya var. Ülkemiz ise 906 milyar dolarla 19’uncu sırada yer alıyor.

Tarihsel olarak, cari fiyatlarla GSYH sıralamasında dünyada çıkabildiğimiz en yüksek sıra 2013, 2014 ve 2015 yıllarında 16’ncı sıra olmuş. Müteakip yıllarda 17 ve 20’nci sıra arasında gidip gelmişiz. 2013’teki 958 milyar dolarla ilk defa 16’ncı sıraya yükselen Türkiye ekonomisi, daha sonra, dolar değeri olarak küçülerek 2022 yılında 906 milyar dolarla 19’uncu sıraya gerilemiş. Endonezya, Suudi Arabistan ve Hollanda sıralamada önümüze geçmiş.

IMF’nin 2023 yıl ortası verilerine göre Türkiye bu yıl tekrar 17’nciliğe çıkmakla birlikte, yıl sonu itibarıyla bu sıra korunabilecek mi henüz belli değil. Ancak GSYH değerinin Hollanda ile çok yakın olması, Suudi Arabistan’ın da petrol fiyatlarındaki artışa bağlı yaşadığı büyümenin etkisinde olduğu değerlendirildiğinde ülkemizin, özellikle küresel petrol fiyatlarında önemli bir artış olmazsa, 2023 yıl sonu sıralamasında bu iki ülkeyi geride bırakıp tekrar 17’nci sıraya yerleşmesi mümkün görünüyor.

MEVCUDU KORUYAMADIK

Sayısal verilerden anlaşılacağı üzere, on yıl önce Cumhuriyetin 100’üncü yılı için konulan 2 trilyon dolarlık ekonomik büyüklük hedefine geçen süre içinde ulaşmak bir yana, yaklaşmak dahi mümkün olamamış. Hatta dolar bazında cari fiyatlarla mevcudu korumakta bile güçlük çekmişiz. Zira 2022 yılı GSYH’sı, dolar bazında tarihsel olarak en yüksek değere ulaştığımız 2013 yılı GSYH’sının 50 milyar dolar altında. Bunun nedenleri üzerinde etraflıca düşünmeye ihtiyacımız var.

Dünyanın ilk on ekonomisi içine girme hedefini gerçekleştirebilmek için de cari değerle 2 trilyon dolar eşiğini aşmamız gerekiyor. Zira 2022 sıralamasında 10’uncu olan İtalya’nın GSYH’sı 2 trilyon dolar. Aslında bu hedef, çok zaman gerektirmeden erişilebilir bir hedeftir. Yeter ki ülke ekonomisi iyi yönetilsin ve heterodoks maceralar peşinde koşulmasın. Cari fiyatlar yerine satın alma gücü paritesi (PPP) cinsinden hesaplanan GSYH büyüklüğü sıralamasına göre ülkemizin 11’inci büyük ekonomiye sahip olması da bu hedefi destekleyen önemli bir veridir.

Şu bir gerçek ki Türk ekonomisinin gerçek potansiyeli mevcudun çok ötesinde. Ama bu potansiyeli tam gerçekleştirmek üzereyiz dediğimizde, sanki görünmez bir el bizi bir çıkmaza sokuyor ve tekrar aşağıya çekiyor. Görünmez elden kastım, Adam Smith’in serbest piyasa işleyişini açıklarken belirttiği “görünmez el” değil elbet, başka bir şey. Ekonomimizin büyüme hikâyesi, maalesef tarihsel olarak bu tür iniş ve çıkışlarla doludur.

GÖRÜNMEZ EL ÇOK MARİFETLİ!

Yukardakilere ilave olarak, ekonomik büyüklük konusunu bir de toplam dünya ekonomisi içindeki payımız bakımında değerlendirmek, biraz daha aydınlatıcı olabilir. Dünya Bankası verileri kullanılarak oluşturulan aşağıdaki grafikte, ülkemizin 1960 yılından 2022 yılına kadarki 62 yıllık dönemde dünya ekonomisi içindeki payının gelişimi gösterilmiştir.

Grafikten görüleceği üzere, dünya ekonomisi içindeki payımız 1960 yılında %0,55’ten başlayarak 50 yılda iki katına çıkmış. Ama tüm bu süre zarfında yaşanan iniş ve çıkışlar bu grafikte bile çok bariz. 2001 ekonomik krizi sonrası sürece baktığımızda, önce 7 yıllık çok keskin bir yükseliş, ardından 2008’de yaşanan küresel finans kriziyle yavaşlama ve 2013 yılında küresel ekonomi içindeki payımızda %1,23 ile zirve noktası. Müteakip yıllarda bu noktada maalesef tutunamamış ve bu sefer keskin bir düşüş yaşamaya başlamışız. Söz konusu oran bakımından 8 yıl kesintisiz gerileme gösteren ve %0,85’e düşen ekonomimiz, tekrar Ak Parti’nin iktidara geldiği ilk yılların seviyesine gerilemiş. Görünmez el çok marifetli!

2022 yılındaki kısmi toparlanma ve bu yıl yapılan seçimlerin ardından oluşturulan yeni hükümetin ekonomide attığı normalleşme adımları, her şeye rağmen ümit verici. Bir de siyasi gerginliği ve kutuplaşmayı azaltabilsek, ortak hedeflere tekrar odaklanabilsek, çok hızlı bir ekonomik iyileşme olacak. Unutmamak gerekir ki “Türkiye Yüzyılı” ancak ekonominin desteğiyle mümkün hâle gelebilir.

bb451f7d-7250-4525-a7f1-2259c26c2d69.jpg