31 Mart seçimlerinden sonra Türkiye’de bir umut ışığı doğmuş ve günümüzde Gazze’de insanlık dışı olaylar yaşanır ve Orta Doğu’da yeni çatışmalar gündeme gelmişken Ermeni sorununa atıf yapan yeni bir yazı, belki biraz abes kaçacak. Ancak 24 Nisan yurt dışında Türkleri karalama fırsatı olarak yine geldi, çattı. Bu nedenle bu noktada önemli bir anımsama yapmanın ve bir aymazlığa değinmenin yararlı olacağı düşüncesindeyiz.
Vahşet dolu Van isyanı
20 Nisan 2024, Osmanlı tarihinde Van şehrinde Ermeniler tarafından başlatılan ayaklanma ve katliamın yoğunluk kazandığı vahşetin 109’uncu yıl dönümüdür. Van’daki ilk isyanı 1896’da çıkaran Ermeniler, bölgedeki Amerikan, İngiliz, Rus ve Fransız konsoloslukları ile misyonerlerden destek alarak 1. Dünya Harbi öncesinde Van’ı işgal için hazırlığa başlamışlar, bu amaçla Van’ın Akdamar adasındaki kiliseyi komite merkezi, silah ve mühimmat deposu olarak kullanmışlardır. İsyana gönüllü Ermeniler toplanmaya başlanmış, Osmanlı Devleti’nin seferberlik çağrısına icabet eden olmamış, askerlik yapan Ermeniler ise silahlarıyla birlikte firar ederek Rus saflarına geçmişti.
Rus ordusu Doğu Anadolu’ya taarruz ettiğinde Osmanlı Ermenileri Rus ordusunun en önünde, Rusların öncü kuvvetleri olarak yer aldı. Harp sürecinde değişik cephelerde savaşan Osmanlı ordusunun zafiyetinden de yararlanan Ermeni çeteleri, Van’da 40 bin kişilik bir silahlı güç oluşturarak 15 Nisan 1915’te Van ve çevresindeki Türk ve Müslüman sivil halkı katletmeye başlamış, halk Van kalesine sığınmak zorunda kalmış, önce şehirde kalan Jandarma Müfrezesi katledilmiş, sonra sıra sivil halka gelmiştir. Bu olaylarda Rus saflarına geçen isyancı Osmanlı Ermenilerinin liderliğini yapan Osmanlı Devleti’nin Erzurum Milletvekili Karekin Pastırmacıyan’ın büyük rolü olmuştur.
Van’daki tüm camiler ve Müslüman mahalleleri yakılmış ve yıkılmış, 80 bin Müslüman halk katliamdan kurtulmak için panik halinde Van’dan kaçmış ve kaçanların önemli bir bölümü yollarda Ermeni saldırıları, açlık ve hastalık nedeniyle yok olmuştur. Van ve çevresindeki olaylar, Osmanlı hükûmetinin 27 Mayıs 1915’te Sevk ve İskân (tehcir, zorunlu göç) kararı almasında başlıca neden olmuştur.
Prof. Dr. Justin McCarthy’ye göre Van bölgesinde katledilen Türk ve Müslümanların sayısı yaklaşık 194 bin, Osmanlı arşiv belgelerine göre ise yaklaşık 217 bin.
Diğer acı bir gerçek, Van’ı ele geçiren Ermeni çeteleri Müslüman genç kız ve kadınları teknelerle Akdamar adasına götürmüş, başlarına geleceklerini anlayan esirler yolda göle atlayarak intihar etmiş ve iffetlerini korumuş, diğerleri adada uzun süren tecavüze maruz kaldıktan sonra katledilmiştir.
Van İsyanı’nın diğer bir yan etkisi, günümüzde PKK terör ve ayrılıkçı Kürt unsurları ile Ermeni Taşnak Partisi arasındaki iş birliğine yol açmış olmasıdır. Van bölgesi, Osmanlı Ermenilerinin Anadolu’da başkaldırdığı mahallerden ancak bir tanesi idi. 24 Nisan 1915 ise isyancı Ermeni komite merkezlerinin İstanbul’da kapatıldığı gündür. Ertesi sabah ANZAK askerleri Gelibolu’ya çıkarma yaptı.
Tehcirde birçok acı olaylar yaşandı; ancak “soykırım” ve 1,5 milyon Ermeni’nin öldüğü iddialarının gerçekle bir ilişkisi yoktur. Ayrıntılar bu yazının kapsamının dışında.
Son bir kayıt olarak, Van’dan Ermeni zulmünden kurtulabilmek için vatan topraklarını geride bırakarak batıya göç eden bir ailenin torunu olan bir vatanseverin, 1974 Kıbrıs Harekȃtı’na katılmış E. Kur. Alb. Sn. Doç. Dr. Ömer Lütfi Taşcıoğlu olduğunu belirtmek isteriz.
Marsilya’da skandal tören
Sözde Ermeni soykırımı safsatasına her fırsatta sahip çıkan Fransa’nın Marsilya kentinde geçtiğimiz Mart ayında Soğomon Tehliriyan adlı bir Ermeni teröristin heykelinin açılış töreni yapıldı. Bir ara Rus ordusunda görev yapan ve İttihat ve Terakki'nin liderlerinden Talȃt Paşa’yı “Nemesis Operasyonu”nun bir parçası olarak 15 Mart 1921’de Berlin’de sokak ortasında öldüren ve ardından serbest bırakılan bu katilin, California’da Fresno şehrinde görkemli bir heykeli olduğu gibi, Ermenistan’da da birkaç heykeli veya büstü var. En son dikilen heykelde Tehliriyan’ın ayakları altında Talȃt Paşa’nın kesik kafası temsil ediliyor.
Marsilya da bu girişimlerde “geride kalmamak” için Talȃt Paşa’nın şehit edilişinin 103’üncü yıldönümünde katilin heykelini dikti. Daha 2017 yılında Marsilya’da bir alana Soğomon Tehliriyan adı verilmişti. Açılış töreni din adamlarının dualarıyla başladı ve Fransız senatörü Valerie Boyer, Soğomon Tehliriyan’a övgü yağdırdığı gibi, sözde Ermeni soykırımının inkȃrının suç kapsamına girmesinden söz etti.
Bütün bu davranışlar bir nefret suçu ve din bağnazlığı teşkil ettiği gibi, 1948 BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni (“soykırım” için mahkeme kararı şart), 1920/21 Malta Yargılaması’nı, 2003/04 Avrupa Adalet Divanı kararını, 2013/15 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) İsviçre-Perinçek kararını ve 2016-2017 Fransa Anayasa Konseyi kararlarını görmezden geliyordu.
Berlin mahkemesindeki jürinin Türkiye'nin tanıklarını dinlemeden sanık katil Tehliriyan hakkında verdiği “suçsuz” ve beraat kararı da başka bir rezalet idi. Açıkça Ermeni taraftarı olan Johannes Lepsius gibi fanatik bir papaz tanıklık yaptığı gibi, Enver Paşa’nın muavini olan General B. von Schellendorf dahil Osmanlı ordusunda daha önceleri hizmet vermiş 10 bin Alman asker ve subayların hiçbirisi tanıklık yapmak için davet edilmedi. Katil, Talȃt Paşa’yı öldürdüğünü itiraf ettiyse de, bir pişmanlık hissi duymadığını da ilave etmişti.
Ne Marsilya olaylarına ve ne de Erivan’daki son heykele ilişik olarak Türkiye Dışişleri’nden bir karşı tepki gelmedi.