Esas devlete yazık oluyor!

Son 20 yılda dindarlığın çok fazla değer kaybettiğini, dindaşlığın bir anlam ifade etmekten uzaklaştığını, ateizmin ve deizmin eskiyle kıyaslanmayacak derecede arttığını artık herkes kabul ediyor…

Yıllar önce sormaya çabaladığım şu soru çoktan anlamını yitirdi: "İslâm, ''tevazu'', ''haddi aşmama'', ''orta yol'' ve ''israftan uzaklık'' öğütlerken, sözde onu temsilen siyaset yapanların içine düştükleri, kibir, şatafat, lüks ve israfın hangi temelleri sarstığını kim tartışacak?"

Tabii şu soruyla birlikte: "Dindarlığın baskı altında tutulduğu dönemleri biliyoruz... Ama Allah aşkına soralım  ''dindarlık'' kavramının bu kadar itibar kaybettiği dönem olmuş mudur?"

***

Dinî konudaki büyük çöküş artık herkesin ortak kanaati… Tartışmanın tarafları arasındaki tek fark, kimisi sonuçlar üzerine, kimisi sebepler üzerine konuşuyor…

Bu arada başka bir erozyon ''devlet'' kavramı üzerinde oluştu… O erozyon, şimdilik ''dindarlıktaki itibar kaybı'' kadar konuşulmuyor…

Oysa ''devlet''teki kayıplar, çok daha ağır tehditler içeriyor… Milletin alnına dayanan namlunun ''barış çubuğu'' diye yutturulduğu çözüm süreci yıllarında ne çok duyduk şu iftiraları değil mi: "Ceberut devlet…  Zalim devlet… Katil devlet… Seri katil devlet… Asimilasyon yapan devlet… Faili meçhul cinayetlerin sahibi devlet…"

Bu ifadeler, sadece terör örgütü üyelerinin veya sempatizanların iftiraları değil, onlarla el sıkışan kimi siyasetçilerin veya yandaş ''gazeteci/aydınlar''ın da açıktan paylaştıkları hezeyanlardı…

Devlet vurula vurula ''kum torbası''na çevrildi… Bayrağı ve adı bile tartışmaya açılırken, kurucu iradesi açıkça hedef alınırken, gelenekleri hırpalanıp, üzerinde yükseldiği millî kolonları tahrip edilirken kendini korumaktan aciz bir fotoğraf çıktı ortaya…

***

2015''te millet direnç göstermesiydi, devlet anlamında bugün çok daha ağır bir kriz yaşıyor olacaktık… Milletin tepkisi o lânetli masaların devrilmesine yol açtı… Çözümün ihanet dolu yıllarında şehir merkezlerine yapılan yığınakların temizlenmesi için bine yakın şehit verilerek nefes alındı…

''Devlet, vatan, toprak, millet, beka'' gibi kavramların bir anlam ifade etmesi için zihin yapısının da buna müsait olması gerekiyor… Bu kavramlardan nasipsiz yetişmiş bir anlayış, bu kavramlara ''devlet-ebet-müddet'' çizgisinde bakmakta, tarihî özellikleri algılamakta zorlanıyor, çokça da umursamıyor…

Halbuki Türkler için devlet bambaşka bir şey… Orhun Yazıtları''nda devlet, varlığın devamının teminatıdır… Bu yazıtlara damgasını vuran irade, devletsiz kalmış, başka devletlerin hükmü altına girmiş toplulukları ''ölü'' sayar…

Devletin varlığı ve milletin güvenliği, geri kalan bütün ihtiyaçlardan üstün ve öncelikli sayılır… Türklerde bu tutum İslamiyet''in kabulünden sonra da hiç değişmemiştir…

Nizamülmülk, devleti yöneticiler için bir ''nimet'' sayar ve yöneticilerin ahireti düşünerek, kendi mallarını bile devlet için harcamalarını söyler… Halk fakirlik çekerken, devleti yönetenlerin rahat yaşamasını ''beka'' açısından tehdit sayar… Devletin bekası esastır ve o esasa göre liyakatsiz kişilere görev verilmemelidir…

Yine Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig''de devleti ''kuvvetin kaynağı'' olarak görür… Eser, baştan sona devleti ve yönetme ilkelerini esas alır…

Rahmetli Osman Turan Hoca, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefküresi''nde bütün Türk tarihinde ''devlet''in neden olmazsa olmaz olduğunu, devlet-ebet- müddet çizgisini resmeder…

***

Yazık ki, bu önemli kavram da tıpkı dindarlık gibi değer kaybediyor… Yöneticilerde sıkça görülen liyakatsizlik, ehliyetsizlik, adaletsizlik, öngörüsüzlük, usulsüzlük ve itibarsızlık gibi marazlar kamu yönetiminde kalıcı hale geldikçe, sadece yöneticiler değil o yöneticilerin yönettiği yapılar da değer kaybediyor, anlamı törpüleniyor…

Organize suç örgütü liderliğiyle suçlanan birisinin inandırıcılığı, makam sahiplerinden daha fazlaysa ve insanlar ona daha çok değer veriyorsa eğer, bunu sebep olarak değil sonuç olarak görmek lâzım…

Binlerce yılın geleneğine, ''devlet''e yazık oluyor!.. ''Dini temsil ediyormuş'' gibi davrananların yaptıkları fahiş hatalar nasıl dindarlığı kemiriyorsa, kendilerini devletin yerine koyan yöneticilerin yanlışları da devlet kavramını zedeliyor…

Yazarın Diğer Yazıları