Etnikçiliği öne çıkarırsanız olacağı bu!

Etnikçiliği öne çıkarırsanız olacağı bu!

Bir haber:

"Kayseri''de otobüste seyahat eden bir kişinin diğer yolculara yönelik kullandığı ırkçı ifadeler tepkilere neden oldu. / Farklı dilde konuşan yolculara müdahalede bulunan adam, ''Bu ülke Türklerin ülkesi. Her şey Türk, Çerkes değil. Bu ülkede ikinci dil konuşulmaz. Kürt olsun, Çerkes olsun kim olursa olsun fark etmez.'' ifadelerini kullandı."

Bu haberin videosu da var.

Önce fikrimi söyleyeceğim: Herkes istediği dili konuşur. Mahallî dilleri önemserim. Bilsem ben de konuşurum. İlçemizde Kürt unsurlarla iç içeyiz. İlçemizde Çerkezler de var. Bu konuştuğum, iç içe olduğum insanlar bir üst kimlikte birleşirler. Kendi ata dillerini öğrenmelerini, asla unutmamalarını ihtar ederim. Çerkez arkadaşlar, 1990''dan sonra yol açılınca Kafkaslarda soyların aramaya da gittiler. Kabartay Balkar''da ve Çeçenistan''da soyunu ararken yerleşenlere de rastladım. Annemin babaannesi Kafkasya''dan göçenlerden. Başka dil bilirmiş ama konuşmazmış. Eğer aile hakkında bir ipucum olsaydı, Kafkaslara gitmişken ben de soruştururdum.

Bir ayırıma gidilir, Türk''e tavır alınırsa, meselenin rengi değişir.

Necip Fazıl''ın bir ölüm yıldönümü vesilesiyle yazmıştım:

"Ankara''da talebeyken Demirtepe''de Gölbaşı Sineması''nda Necip Fazıl''ın konferansına gitmiştim. Çok kalabalıktı. Üste balkonda ayakta Necip Fazıl''ı dinlerken, sağımda iki kişi başka bir dilden konuşuyordu. Solumdaki de konuşanlara kulak kabartmıştı. Bir vesileyle tanıştılar ve aralarında Türkçe konuşmaya başladılar. Sağımdaki gençler Siyasal Bilgiler talebesiydiler; solumdakinin adı aklımda kalmış: Mesut. Birbirleriyle tanışan gençlerin aileleri Kafkasya''dan göç etmişler, Anadolu''da iki farklı şehre yerleşmişlerdi. ''Kafkasyalı'', ''Göç'', ''Etnik kimlik'' onları hemen yakınlaştırmıştı. Adres alışverişi yaptılar; birbirleriyle buluşacaklardı."

Yazıma şöyle devam etmiştim:

"Etnik aidiyetlerinden dolayı kaynaşan gençler, ileride makam mevki sahibi olunca, bir çeşit mason locası gibi çalışacaklar ve ister istemez birbirlerini kollayacaklardı. / Onlar muhakkak üst kimlik olarak ''Türk''üm'' diyorlardı. Bu tabiî netice idi. Ama ben ve benim gibiler ne olacaktı? Sadece ''Türk''üm'' diyen ve alt kimlik taşımayan insanlar, etnik mensubiyetini öne çıkaranlara göre iki misli gayret göstermek zorundaydılar. / Her zaman söylemişimdir; Türkiye''de ''Türk''üm'' deyince insan kendisini suçlu gibi hissediyor. Öyle bir hava estirdiler ki; ''Hımm... Sen ırkçılık yapıyorsun!'' / İyi ama benim başka kimliğim yok ki! Senin de başka kimliğin varsa hususî kalmalı..."

(N. Fazıl''dan söz açılmışken bir not düşeceğim. N. Fazıl, o konferansında Mustafa Kemal''e, adını vermeden ağır yüklenmişti. Onun Mustafa Kemal''i yere göğe sığdıramadığı bir yazısını bulmuştum. Vefatının ardından yazmıştı. (Necip Fazıl Kısakürek, "O Türk''e, hem Türk''ü hem Avrupalıyı inandırabildi", Cumhuriyet, 26 Kasım 1938). Millî Düşünce Merkezi sitesinde yazının tam metnini vermiş. Girip okuyabilirsiniz.)

Bakmayın siz HDP''nin kapatılmak istendiğine. Bazı partiler, ayırımcılığı esas alan HDP''yi el üstünde tutuyorlar. Sanıyorlar ki, HDP''ye ihtimam gösterirlerse o partiye giden oylar kendilerine gelir. Veya HDP''nin tezlerini kendileri savunurlarsa, HDP''den oy kaparlar. Aslı dururken, sana niye gelsinler!

Türkiye''yi sağ-sol çatışmasıyla bölemeyenler, etnikçiliği öne çıkardılar. Solu, kısmen Siyasî İslâmcılığı bu defa etnikçiliğe yamadılar.

HDP''nin, son kongresinde, 43 kişilik danışma kurulunda yer verdikleri isimlerin kaçı HDP''nin taban bulmak istediği etnik yapıyla örtüşüyor? Bu bile emperyalist güçlerin nasıl ince hesaplar yaptığını göstermeye yeter.

Neden başka ülkelerde etnikçiler kışkırtılmazken bizde kışkırtılıyor? Önce bunu düşünelim.

Yazarın Diğer Yazıları