Faik Öztrak: “Düğmesine basılan kumpas çok endişe verici”

Faik Öztrak: “Düğmesine basılan kumpas çok endişe verici”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, “İstanbul’da seçimin kaybedildiğinin anlaşılmasının ardından yapılan hukuksuz, delilsiz, kör itirazların ete kemiğe büründürülmesi için düğmesine basılan kumpas çok endişe vericidir” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Odatv’den Nurzen Amuran ile röportaj gerçekleştirdi. Nurzen Amuran’ın, “Sayın Faik Öztrak, bugün sizinle ağırlıklı olarak ekonomiyi konuşacağız ama önce demokrasi açısından da 31 Mart yerel seçimlerini değerlendirir misiniz?” sorusunu Faik Öztrak şu şekilde yanıtladı:

“İstanbul’da seçimin kaybedildiğinin anlaşılmasının ardından yapılan hukuksuz, delilsiz, kör itirazların ete kemiğe büründürülmesi için düğmesine basılan kumpas çok endişe vericidir. Bu çerçevede, devletin polisleri, müfettişleri kullanılarak seçim kurulları çalışanları ve Büyükçekmece örneğinde olduğu gibi seçmenler üzerinde oluşturulan hoyrat maddi ve manevi baskı tek kişi parti devletinin yeni normali olacak mıdır?”

Röportajın devamı şu şekilde:

Nurzen Amuran: Sayın Faik Öztrak, bugün sizinle ağırlıklı olarak ekonomiyi konuşacağız ama önce demokrasi açısından da 31 Mart yerel seçimlerini değerlendirir misiniz?

Faik Öztrak: 2019 Mahalli İdare seçimlerinde, 1946’da başlayan ve 73 yıldır süren çok partili demokratik hayatımızın belki de en adaletsiz ve en seviyesiz seçim sürecini yaşadık. Bir tarafta devletin tüm imkanlarını, havuz medyasını kullanan iktidar vardı. Dünyada gerçek ötesi siyaset olarak tanımlanan yalanı sürekli tekrarlayarak gerçek gibi gösterme yöntemi Türkiye’de de tüm yönleriyle uygulamaya kondu. Meydanlarda muhalefet partileri hakkında türlü yalanlar ve iftiralar gerçekmiş gibi vatandaşlarımıza 7 gün 24 saat dinletildi. Yetmedi, muhalefet partilerinin liderleri önce milyonluk tazminat davalarıyla, sonra hapis tehditleriyle ve son noktada idam talepleriyle sindirilmeye çalışıldı. Dahası, Yeni Zelanda’daki İslamofobik teröristin Müslüman kardeşlerimizi katlettiği görüntüler, bu ülkede Cumhurbaşkanlığı gömleğini giyen Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı tarafından seçim malzemesi olarak kullanılmaya kalkıldı. O teröristin propaganda amacıyla çektiği görüntüler, Saray tarafından meydanlarda izletildi. Dünya bizi ayıpladı. Yani mutfaktaki yangın konuşulmasın, işsiz gençlerimiz görülmesin, milletin iktidarın hataları nedeniyle çektiği ıstırabın üzeri örtülsün diye, iktidar tamamen adaletsiz, tamamen seviyesiz, yalanlarla dolu bir propaganda süreci işletti.

Fakat vatandaşlarımızın engin feraseti sayesinde bu süreç bir demokrasi zaferine dönüştü. Milletimiz hurdaya çıkmış Adalet ve Kalkınma Partisi belediyeciliği yerine, sosyal demokrat CHP belediyeciliğine, millet işbirliğine yeşil ışık yaktı. Dahası, kendisine dürbünün tersiyle bakan Saray ahalisine, “Dur bakalım, kendine gel” dedi.

Bakın, 31 Mart seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi 30 büyükşehir belediyesinin 11’ini kazandı. Bu 11 büyükşehir belediyesinin sınırları içerisinde Türkiye nüfusunun yüzde 45’i yaşıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi ve MHP’nin kazandığı büyükşehir belediyelerinde yaşayan vatandaşlarımızın toplam nüfusa oranı ise sadece yüzde 28.

Bu tablo, bizlere sosyal demokrat belediyeciliğin farkını vatandaşlarımıza göstermek için, büyük bir fırsat sunuyor. Tabii aynı zamanda büyük de bir sorumluluk yüklüyor. Bunun farkındayız.

Amuran: Dediğiniz gibi seçim sürecinde siyasi eşitsizlik moralleri bozmuştu. Gerçekten medya çok kötü sınav verdi. Geçtiğimiz günlerde RTÜK üyesi İlhan Taşçı’yla yaptığımız söyleşide, Taşçı KHK’de yapılan değişiklikle birlikte, seçim dönemlerinde yapılan yayınların YSK tarafından denetimini sağlayan yasa maddesinin yürürlükten kaldırıldığını vurgulamıştı. Demokrasiye yakışmayan bu eşitsizliği gidermek için, bugünden sonra seçim yarışlarında eşitliği gerçekleştirecek yasal ve kurumsal düzenlemelerin de ele alınması gerekmez mi?

Öztrak: Tabii ki… Fakat mevzuatta yapılması gereken düzenlemeden fazlası da gerekiyor. Malum, Saray’ın ve yandaşlarının yasalara ve hatta Anayasa’ya uymama gibi bir alışkanlığı var. O kadar seçim yasağına rağmen daha sayım yeni başlamışken algı yaratmak için tüm havuz medyası iktidarı açık ara önde gösteren sonuçlar yayınlamaya başladı. Bu bir anlamda “Yasaya uymayız, bize ne yapabilirsiniz ki” diyerek millete meydan okumaktı.

Anadolu Ajansı tarafından yapılan manipülasyonu, İstanbul’daki farkın kapandığı anda veri akışının nasıl kesildiğini hep birlikte gördük. Neyse ki CHP’nin sistemi eksiksiz bir şekilde çalıştı ve bu manipülasyonun önüne geçildi.

Özetle, bizim mevzuatı seçim adaletini ve güvenliğini artıracak şekilde çağdaş ve adil bir hale getirmemiz mutlaka gerekli ama yeterli değil. Hukuk devleti olmak için kağıt üzerinde yazılı mevzuat yetmiyor. Hukukun üstünlüğünün kabul edilmesi gerekiyor. 17 yıllık iktidarın 24 Haziran’dan sonra tek kişi parti devleti rejimine geçmesiyle sistemdeki fren ve denge mekanizmaları büyük zafiyete uğradı. Bunun getirdiği güç sarhoşluğuyla “Yasa fark etmez, ben istediğimi yaparım. Çünkü sandıktan ben çıktım” diyen iktidar ve yandaşlarına kendilerinin yasadan ve hukuktan üstün olmadığını bu seçimler umarım hatırlatır.

Ancak seçim sonrasında İstanbul’da düğmesine basılan operasyon, iktidarın oturduğu koltuklardan seçimle kalkmak konusunda sorunları olduğunu gösteriyor. İstanbul’da seçimin kaybedildiğinin anlaşılmasının ardından yapılan hukuksuz, delilsiz, kör itirazların ete kemiğe büründürülmesi için düğmesine basılan kumpas çok endişe vericidir. Bu çerçevede, devletin polisleri, müfettişleri kullanılarak seçim kurulları çalışanları ve Büyükçekmece örneğinde olduğu gibi seçmenler üzerinde oluşturulan hoyrat maddi ve manevi baskı tek kişi parti devletinin yeni normali olacak mıdır?

Seçimler hukukun güvencesinde yapılır. Türkiye’de seçimin hukuka uygun yapılmasının güvencesi YSK’dır. YSK hukuku uygulayacak, geçmiş içtihatlarının ve kararlarının arkasında duracak mıdır? Türk demokrasisinin kalitesinin, yeni normallerinin ne olacağının, hukuk devletinin geleceğinin sorumluluğu YSK’dadır. Bu aynı zamanda vatandaşın cebini, aşını, işini tenceresini de yakından ilgilendirmektedir.