Gazeteci Toygun Atilla durumu böyle özetledi: "Kentsel dönüşüm rantsal dönüşüm oldu"

Gazeteci Toygun Atilla durumu böyle özetledi: "Kentsel dönüşüm rantsal dönüşüm oldu"
Acıbadem’deki Gülistan Sitesi’de kentsel dönüşüm nedeniyle yıkılma kararı alınan binaların sahipleri Üsküdar Belediyesi ile mahkemelik oldu.

Gazeteci Atilla Toygun, mahkemede yürütmeyi durdurma kararına rağmen yıkımın gerçekleştirilmeye başlandığını ifade etti.

Yıkım anından görüntüler de paylaşan Toygun, binaların metruk ilan edilerek müteahhitlerin karlı duruma getirildiğini ifade etti.

Söz konusu video da ise bina sakinleri yıkıma itiraz ederek, evlerde olan çocukları olduğunu, eşyalarının ve kıyafetlerinin yıkılmak istenen evlerde olduğunu ifade ediyor.

Videoda isyan eden vatandaşlar yıkıma gelen ekiplerin belediyeye ait olmadığını belirtirken, yıkımın da usulsüz olduğunu iddia etti.

Gazeteci Toygun Atilla’nın açıklamaları şu şekilde:

"Siyah beyaz televizyonların renkli hayaller sattığı yıllardı. Onlar da bir hayalin peşine takılmış, Gülbakanoğlu’nun “bu treni kaçırmayın, siz de ev sahibi olun” çağrısına tüm birikimlerini yatırmışlardı.

Gel zaman git zaman, müteahhit iflas etmiş, kayıplara karışmış, hayaller umutsuzluğa dönüşmüştü.
Dar ve orta gelirli insanlardı. Memurdular, işçiydiler, emeklilerdi. EMEKÇİYDİLER.
Dişlerinden tırnaklarından arttıkları paralar ile ev sahibi olmak istiyorlardı.
Lakin Ortada ne müteahhit ne de evin temeli vardı. Acıbadem’de boş bir arsa, sağda solda birkaç 3-5 çimento çuvalı, demir balyaları ile kaderleri olmuştu.

Gel zaman git zaman birleştiler, kooperatif oldular. 10 yıl gecikmenin sonunda hayallerine kavuştular.
Çocukları o sitede büyüdü, kendileri o sitede yaşlandı. Üzüntülerine de sevinçlerine de ortaklık ettiler.

Gel zaman git zaman İstanbul’daki olası depreme karşı “kentsel dönüşüm” kanunu çıkartıldı. Evler yenileniyordu. Acıbadem’deki Gülistan Sitesi’de “kentsel dönüşüm” kapsamında değerlendirilecek sitelerden biriydi. Ancak, Acıbadem’deki imar sınırlandırması, 230’u aşkın dairenin olması projeyi müteahhitler için masraflı ve cazip olmaktan çıkarıyordu.



Bundan 7 yıl önce ise birden ortaya Büyük Artı diye bir müteahhit şirket ortaya çıkacaktı. Site sakinlerinden birileri bu inşaat şirketi ile anlaşmış, hatta kendi kendilerine site yönetimi de oluşturmuşlardı. Evleri “kentsel dönüşümde” bu müteahhit yapacak diyorlardı.
Gülistan sitesini bir heyecan sarmıştı. Evleri yenilenecek diye düşünen insanlar koşa koşa müteahhit şirketle anlaşma imzalıyordu.

Heyhat, Oysa karşılarındaki müteahhit şirketin o günlerde İstanbul’da yaptığı tek bir ev yoktu. Bilançosu ise böyle bir projeyi kaldıracak güçte değildi. Şirketin sahibi daha önce mobilya işi yapan yakın zamanda da batan biriydi. Peki böylesine büyük bir projeyi nasıl hayata geçirebilecekti. İmar kısıtlaması olan Acıbadem’de hem insanların evini yenilerken hem kendisi nasıl kar edecekti.
Bu sorular sorulmaya başlandıkça yavaş yavaş yanıtları da gelmeye başladı.
“Müteahhit şirket iktidar partisine yakındı, Üsküdar Belediye Başkanı ile arası iyidi. Kimse merak etmemeliydi, imar da çıkacaktı, evler de yapılacaktı.

Herkes kazanacaktı. Kaygı duymaya gerek yoktu, imza atıp anlaşma yapmak yeterliydi”
Yavaş yavaş iş şekillenmeye başlamıştı, kentsel değil rantsal bir dönüşüm ile karşı karşıyaydık. Birileri, “işçinin, memurun, emeklinin, EMEKÇİ’nin” evi üzerinden cebini doldurmak peşindeydi. Ancak tuhaf olan ortada müteahhit diye pazarlanan şirketin böylesine bir yatırımı yapacak ekonomik gücü yoktu. Perde arkasında bir başka oyun birileri vardı.

Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen her nedense inşaat şirketine karşı çok sempatikti. Neredeyse kefil olacak kadar şirket sahibini işaret ediyordu. Lafı uzatmayalım, Gel zaman git zaman müteahhit şirket ile sitenin bir bölümü arasındaki ihtilaf daha da arttı. Doların yükselişi, pandemi süreci derken müteahhit ortadan kaybolmuştu ki, bu sefer devreye Üsküdar belediyesi girdi.



Binalar “metruk” ilan edilmek isteniyordu. Binaların metruk ilan edilmesi demek, mülk sahiplerinin evlerinden çıkartılması, ellerine arsa payı adı altında cüzi bir rakam verilmesi ve evlerinin elinden alınması demekti.

Yani dişlerinden tırnaklarından arttırarak ev sahibi olmuş insanların hayallerinin çalınması demekti.
Mahkeme süreci başlamıştı. Site sakinlerinin bir bölümü, evlerini “metruk” ilan etmek isteyen Üsküdar Belediyesi’ne karşı dava açmış, “yürütmeyi durdurma kararı” almışlardı.
Belediye ise vazgeçmiyordu. Olası bir “depreme” karşı bu binaların oturulamaz olduğunu “insan hayatını” düşünerek bu işlemi gerçekleştirmek istediğini söylüyordu.
Heyhat, İnsan hayatını kendilerine gerekçe yapan Üsküdar belediyesi, pandemi sürecinde bugün sabah zabıtaları ile Acıbadem’deki Gülistan Sitesi’nin içini kuşattı.
Elektrikleri suları kesecek, insanları sokağa atacaklardı. İnsan hayatına verdikleri önem buydu.
Acıbadem Gülistan Sitesi’nde yaşananlar Türkiye’de sıradan bir günden ibaretti.
Rant, ne hayat, ne pandemi dinliyordu."