Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Geçildi Çanakkale, ülke düştü ne hale?

Çanakkale, gözleri kan bürümüş emperyalistler tarafından 'topyekûn' tarih sahnesinden silinmek istenen bir millet için 'yeniden dirilişe' doğru açılan bir kapıdır.

'Çanakkale Direnişi' olmasa idi belki bir ihtimal 'Kurtuluş Savaşı' da olmayacaktı.

Çanakkale direnişinin komutanlarından Gazi Mustafa Kemal Atatürk, cephede yaşananları aynen şu sözlerle özetliyordu:

- "Karşılıklı siperler arasındaki mesafe sekiz metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiçbirisi kurtulmamacasına hepsi düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kur'an-ı Kerim okuyor ve Cennet'e gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise, Kelime-i Şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Çanakkale muharebelerini kazandıran işte bu yüksek ruhtur."

'Yüksek ruh' ile kastedilen iman ve inançtır.

***

Bir zamanlar 'imanı' ve 'inancı' sayesinde tam 'yedi cephede' birden kahramanlık destanları yazan Türk milleti, '250 bine yakın' yetişmiş evladını şehit verme pahasına, düşmanın Çanakkale'yi geçmesine asla müsaade etmedi.

Aradan yıllar geçti, peki değişen ne oldu?

Düşman, dün 'topla', 'tüfekle', 'süngüyle' giremediği vatana, gün geldi 'demokrasi', 'barış', 'özgürlük', 'kardeşlik' sloganları ile girmeyi başardı.

Dün savaş meydanlarında 'kan dökerek' ele geçiremediği toprakları, bugün masa başlarında 'yeşil kâğıtları' bastırarak parsel parsel satın alıyor.

Dün vatanı 'işgale gelenlerin' torunları, bugün o vatan için 'can verenlerin' torunları tarafından sınır kapılarında 'davul zurna' ve 'folklor' ekipleriyle karşılanıyor.

Dün 'şehit kanları' ile sulanan yerler, bugün 'açık hava meyhanesine' çevrilmiş durumda.

***

Düşman, artık 'Çanakkale'yi çoktan geçti; 'Ankara hattını' da aştı; 'Diyarbakır surlarına' dayandı.

'Türklüğü Avrupa'dan silmeye ant içmiş' olan bir Papa'nın heykeli önünde imzaladıkları anlaşma ile Türk devletinin 'egemenlik hakkını' Avrupa Birliği'ne devreden iş birlikçi iktidar sahipleri, yeni stratejisini 'içeriden teslim alma', 'yabancılaştırma' ve 'ayrıştırma' üzerine kuran düşmanın 'işini kolaylaştırmak' için adeta birbirleriyle yarışıyorlar, her gün önlerine konulan 'yeni bir kriteri' yasa haline getiriyorlar.

Türk milletini 'borç batağına' sürükleyip 'millî' ve 'manevi' değerlerinden uzaklaştırarak 'emperyalizmin kölesi' haline dönüştürüyorlar.

Bugün düşmanları kızdırmama adına 'kurtuluş yıldönümü' törenlerine tahammül edemeyenler, yarın Çanakkale destanını da 'hafızalardan silmeye' kalkışırlarsa hiç şaşırmayın.

***

Türk milletinin değerlerinden zerre kadar nasip alamayan iş birlikçi hainler, kutsal direnişi 'hafife almak' için adeta birbirleriyle yarışa girdiler.

Dışarıdan aldıkları paralar ile yaptıkları belgesel ve filmlerde, yazdıkları kitaplarda, 'Çanakkale'yi gelecek nesillere 'düşmanın gözü' ile anlatmaya çalışıyorlar.

'Vatanlarını savunmak' için canlarıyla, kanlarıyla direnen kahramanlar ile binlerce kilometre ötelerden o vatanı 'işgale gelen' iş birlikçileri neredeyse bir tutuyorlar.

Emperyalistler ile direnişçiler, sanki birbirleriyle savaşmamışlar da el ele tutuşup 'halay çekmişler', 'oyun oynamışlar' gibi bir hava estiriyorlar.

Dünya tarihinde eşi benzeri bulunmayan bir direniş destanını, 'hoşgörü' ve 'diyalog' teranesiyle açıklamaya kalkışanların tek bir ortak gayesi var:

İşgali dolaylı yoldan 'meşru' hale getirmek.

***

Arşivden çıkan o 'fotoğrafı' biliyorsunuzdur.

Cephelerde dağıtılan o meşhur 'günlük erzak çizelgesini' de hatırlıyorsunuzdur.

Türk milletinin bir zamanlar 'sırtında' giyeceği, 'sofrasında' yiyeceği yoktu belki.

Ama 'kutsal bildiği' değerler uğruna 'gözünü kırpmadan' ölüme atılacak 'yüksek bir ruhu' ve ruhun şekil verdiği 'yüksek bir şahsiyeti' vardı.

Peki ya şimdi?

Yazarın Diğer Yazıları