Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Türkçüler gününün tarihçesi

Çoğumuz Türkçüler gününü biliriz de bugünün aslında Türk Devletindeki fikrî ve ideolojik değişime işaret eden çok simgesel bir gün olduğunu pek bilmeyiz.

Ben bugünün doğması ve kutlanmasına sebep olan davalar sürecinde yargılanan iki kişi, Milliyetçi Hareket Partisi’nin lideri Alparslan Türkeş ve Ord. Prof. Reha Oğuz Türkkan ile şahsen tanıştım ve bu konular üzerine de epey bir sohbet etme fırsatım oldu.

Türkçüler gününün doğmasına neden olan dava süreci şöyledir:

Irkçılık-Turancılık Davası, 7 Eylül 1944'te başlayan ve 29 Mart 1945'e kadar süren, Türk siyaseti ve entelektüel camiasının önde gelen 23 isminin Irkçılık ve Turancılık suçlamasıyla yargılandığı hukuki sürecin adıdır.

65 oturum süren davada Hasan Ferit Cansever, Fethi Tevetoğlu, Alparslan Türkeş, Nurullah Barıman, Zeki Özgür Sofuoğlu, Fazıl Hisarcıklı, Hüseyin Nihal Atsız, Hüseyin Namık Orkun, Nejdet Sançar, Saim Bayrak, İsmet Rasin Tümtürk, Cihat Savaş Fer, Muzaffer Eriş, Fehiman Altan, Yusuf Kadıgil, Cebbar Şenel, Zeki Velidi Togan, Orhan Şaik Gökyay, Hikmet Tanyu, Reha Oğuz Türkkan, Hamza Sadi Özbek, Cemal Oğuz Öcal, Sait Bilgiç olmak üzere toplam 23 sanık yargılanmıştır.

Bahse konu yargılama sonucunda Zeki Velidi Togan, Hüseyin Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Reha Oğuz Türkkan, Cihat Savaş Fer, Nurullah Barıman, Fethi Tevetoğlu, Nejdet Sançar, Cebbar Şenel ve Cemal Oğuz Öcal çeşitli cezalara çarptırıldılar.

Dava sürecinin arka planında ise esas olarak 2. Dünya Savaşı ve bu savaşın sonucuna bağlı olarak devletin eksen değiştirmesi bulunmaktadır.

Türkiye 1. Dünya Savaşı’ndan da çıkardığı ders sayesinde 2. Dünya Savaşı’nda tarafsız kalmaya özen göstermiş, maceraya kalkışmamış ve özellikle de birtakım çevrelerin Almanya yanında savaşa girme hevesine İsmet Paşa boyun eğmemiştir.

O tarihlerde Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Franz von Papen, Enver Paşa'nın kardeşi, eski asker ve iş insanı ve Nuri Killigil ya da bilinen adı ile Nuri Paşa aracılığı ile Turancılığı örgütlemeyi ve bu suretle Türkiye’yi de Almanya’nın yanında savaşa çekmeyi planlamıştır.

Fakat özellikle 1943'ten sonra Almanya ve müttefiklerinin aldığı ağır yenilgiler savaşı kaybedeceklerini ortaya çıkarmaya başlamıştır.

Türk hükûmeti bu gelişmeyi görünce önceleri Almanya’nın hedefine girmemek amacıyla göz yumduğu bu hareketi baskılamaya başlamıştır.

Irkçılık-Turancılık davasının gerekçelerinden biri olarak Hüseyin Nihal Atsız-Sabahattin Ali davasının 3 Mayıs 1944 tarihli duruşmasından sonra yaşanan "Ankara Nümayişi” gösterilir.

Hüseyin Nihal Atsız-Sabahattin Ali davası:

İktidarın baskılamaların sonucu olarak Turancı çevrelerin sivri dili olarak isim yapmış edebiyat öğretmeni Nihal Atsız, Başbakan Şükrü Saracoğlu'na hitaben Orhun dergisinde 1 Mart 1944'te ve bir ay sonra 1 Nisan 1944'te olmak üzere iki açık mektup yazmıştır.

Bahse konu bu mektuplarda devletin her tarafına "komünist" kadroların yerleştirilmekte olduğunu iddia eden Nihal Atsız, Başbakan Şükrü Saracoğlu'na şikâyet ve uyarılarda bulunmuştur. Şikâyet edilenlerin arasında Ahmed Cevad Emre, Sabahattin Ali, Sadrettin Celal Antel, Pertev Naili Boratav ve Hasan Âli Yücel de vardır.

Atsız 1 Mart 1944 tarihli açık mektubunda Sabahattin Ali’nin ismini de sayarak, anayasaya göre ülkemizde komünizmin yasak olduğunu hatırlatmış ve komünizmi getirmek isteyenlerin hain ve namert olduğunu yazmıştır.

Atsız, ikinci yayınladığı açık mektupta ise “Bu vatan haini Sabahattin Ali, batırmak istediği Türk milletinin parasıyla rahatça yaşadığını” yazmıştır.

Başbakan Saracoğlu’na hitaben yazılan bu mektuplardaki vatan haini ithamını büyük bir hakaret kabul eden Sabahattin Ali, Nihal Atsız’ı mahkemeye vermiştir. Bu dava da basında Atsız-Sabahattin Ali davası olarak adlandırılmıştır 26 Nisan 1944'te Ankara'da başlayan ilk mahkeme, dönemin antikomünist gençleri tarafından hınca hınç doldurulur. Fakat mahkeme, 3 Mayıs 1944'e ertelenir.

Tarihe 3 Mayıs olayları adıyla geçen olaylar Atsız'ın, hakkında açılan işte bu dava için Ankara'ya geldiği sırada yaşanmıştır. Bu tarihte Atsız taraftarları komünizm aleyhine bir gösteri düzenlemiş ve Atsız'a desteklerine açıklamışlardır. Mahkeme salonuna alınmayan gençler yürüyüşe geçmişler ve komünizm aleyhinde çeşitli sloganlar atmışlardır sonrasında bu gösteriler hükûmet tarafından şiddetle bastırılmış yaralanan epeyce bir kişi olmuştur. Atsız’a göre ise bu eylemler “millî şuurun ayaklanmasıdır.”

Bir sene sonra 1945 senesinde 3 Mayıs olaylarının ilk yıldönümü, o sıralarda Tophane'deki Askerî Cezaevi’nde tutuklu bulunan bir grup Türkçü tarafından yapılan bir toplantı ile anılmış, daha sonraki yıllarda da çeşitli törenlerle kutlanmış ve Türk milliyetçilerinin bir geleneği Türkçülük Günü oluşmuştur.

Yazarın Diğer Yazıları