Gelişmiş ülke olma irademiz yok.

Küreselleşme Çin gibi bazı gelişmekte olan ülkelere yaradı, Türkiye, Arjantin ve daha birçok gelişmekte olan ülkeye yaramadı. Bu ülkelerde, BM verilerine göre yoksulluk arttı, ekonomik istikrar bozuldu, kırılganlık arttı. Sosyal sorunlar oluştu.

Bu nedenledir ki, Gelişmekte olan ülkelerde istikrarlı kalkınma ön plana çıktı.

Türkiye de kalkınmayı bazı iktisatçılar konuşmuyor. Bunlar; finansal alanda çalışanlar, siyasi iktidar çizgisinde olmak zorunda olanlardır.

Bugün ekonomi yönetimi de yalnızca faiz ve para politikası araçlarını kullanıyor ve mali disiplin diyor. Ama mali disiplin diyor ve fakat yapmıyor veya yapamıyor.

Mali disiplinde temel araç, popülizmi önlemek ve bütçe harcamalarını etkin kullanmaktır. Ak parti iktidarında Popülizmden vazgeçmek mümkün olmayınca, vergiler artırıldı. Yeni vergiler yeni şatafat alanları yarattı.

Bu günkü şartlarda, seçim sonrasında enflasyonda düşme olsa bile, ekonomik kalkınma sağlanamaz.

Her şeyden önce, 20 yılda ve özellikle 2017 sonrası ekonomide tahribat çok geniş boyutta oldu. Yapısal sorunlar oluştu.

  • Üretim ithal girdiye bağımlı oldu. Zira toplam ithalatın yüzde 72’si ithal aramalı ve hammaddedir.
  • 2002 öncesine göre işsizlik arttı ve kronikleşti. Yoksulluk arttı.
  • Dış borç stoku ve dış borçlanma maliyeti arttı.
  • Kırılganlık arttı, fiyat istikrarı bozuldu.
  • Oligopol piyasa yapısı oluştu. Kartelleşme var.
  • Kurumsal yapı bozuldu.

Gelişmiş – kalkınmış bir ülke olmanın şartı, fert başına gelirin yüksek olması, sosyal ve insani değerlerin gelişmiş olması ve kurumsal yapıya sahip olmaktır. Ancak yukarıdaki kronik sorunlar kalkınma önünde engeldir.

Yukarıda ifade ettiğim kronik ekonomik ve sosyal sorunları, iktisat politikaları ile çözebilirsiniz ve fakat kurumsal yapıyı yeniden kuramazsınız.

Kurumsal yapı bir toplumda organize olmuş ve aynı zamanda tarihsel boyut taşıyan toplumsal ilişkiler, insanlar tarafından oluşturulmuş normlardır. Bu normlar aynı zamanda kurumların ve demokrasinin sınırlarını da belirleyen kurallardır. Geleneksel ve sosyal kurumlar; devlet, aile, egitim, hukuk, ekonomi, siyaset ve din unsurlarını kapsar.

Kurumsal altyapı olmadan kalkınma sağlanamaz. Çin’de demokrasi yok ve fakat, devlette kurumsal yapı var. Buna rağmen Çin demokrasiye geçmez ise bir miktar daha büyüme olur ve fakat gelişmiş bir ülke olmaz. Para ve faiz politikası kurumsal yapıyı çözemez. Siyasi irade ve halkın demokrasi talebi gerekir.

Bu bağlamda;

Devlette tüm kamu kaynaklarının siyasi iktidarlar tarafından kullanılması etkinlik şartına bağlanmalı, denetim mekanizmalarını siyasi etki dışında tutacak yasal altyapı kurulmalı, kamu kaynaklarını keyfi kullananlar için sert müeyyide getirilmelidir.

Siyasi arpalık olarak kullanmanın önlenmesi için 4 kamu bankasının özelleştirilmesi gerekir. Bu durumda tarım ve esnafa destek, hazineden bankalara dolaylı olarak yapılmalıdır.

Devletin piyasada oligopol yapıları, kartelleri kırması ve rekabetin önünü açması gerekir. Bunun için kamu altyapı yatırımlarını özelleştirmekten vazgeçmek gerekir. Dahası gerektiğinde devletin bizzat piyasada iş görmesi lazımdır.

Bir ekonomide iktisat politikalarının başarısı ve kaynakların en verimli şekilde kullanılması için, her şeyden önce Devlet-Piyasa arasında optimal bir denge kurulmuş olması gerekir. Baskıcı ve bürokratik devlet, sermayenin başka ülkelere çıkmasına ve paralel olarak yatırımların aksamasına neden olur. Bunun için devletin fonksiyonları yeniden tarif edilerek, bürokrasiyi bu paralelde ve liyakat esasına göre şekillendirmek önemlidir.

Yine devletin ülke kalkınmasında etkili olabilmesi için devlet yönetiminin şeffaf olması gerekir. Devletin şeffaflığı, aynı zamanda devlet bütçesinin halk adına hareket eden meclisler tarafından denetimine imkan vermekle olur. Bu yolla halkın vergileri ile çarçur edilmemiş ve bütçe kaynakları daha etkin kullanılmış oluyor. Anayasa, ya da Parlamentonun denetim yetkisi artırılmalıdır.

Bir ülkede devlet demokratik ve şeffaf olmazsa, otokrasi baskısı olursa, kalkınma projeleri olumsuz etkilenir. Uzun dönemli sabit sermaye yatırımlarının yerini, kısa dönemli ve spekülatif yatırımlar alır.

Kalkınma sorununu iktidar göremiyor ve fakat muhalefet partileri de tartışmıyor. Çünkü toplum olarak yarından endişemiz olduğu için daha ilerisine bakamıyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları