Gerçekleri yanlış okumak ve araştırmalar

Bir ülkede milli kimliği anayasadan çıkarmak, milletin adını belirsizleştirmek, Mahkemelerin Türk Milleti adına karar almasını değiştirmek ve benzerleri için iktidar olunmaz. Milliyetsiz Millet ve Devlet olmaya zorlanan bir ülkenin vatandaşı olmaktan utanç ve üzüntü duyuyoruz. Sürekli demokrasi ve demokratikleşme istismar edilerek aslında demokrasiden soğutulduğumuzun maalesef farkında bile değiliz.
BİLGESAM’ın yaptığı “Terörle Mücadelede Toplumsal Algılar” isimli araştırmada, iktidarın Öcalan ve PKK ile görüşmesi, Kürtlerde % 53, Türklerde ise %13.5 tasvip görmektedir. Örgütün silah bırakmasının karşılığı nedir? Mahkemelerde Kürtçe savunma hakkı, terörist başına af, Kürtçe eğitim ve özerk yönetim kurmak mı? Bu konuda da araştırmalar ile siyasi tercih farklıdır. Nitekim aynı araştırmada demokratik özerkliği çözüm görenler Kürtlerde %11.9 iken, Türklerde%1.3’dür. BDP’ye oy verenler arasında yüzde %41’dir. Federal yapıyı çözüm görenler, Kürtlerde %5.7 Türklerde %1.2 iken BDP’ye oy verenlerde %11’dir.
Halkın eğilimleri ve araştırmalarla ters düşen uygulamalar ve anayasa üzerindeki oynamalar neye hizmet etmektedir? Bütün bu gaflet örnekleri sergilenir ve Türkiye’yi Türkiye olmaktan çıkaracak politikalar gündeme bir bir getirilirken araştırmalar neden göz ardı edilir?
Önce demokratik açılım, daha sonra Kürt açılımı diye pazarlanan dönüştürme uygulamaları, etnik ırkçılığı demokratikleşme diye gündeme getirmektedir. Çoğu Kürt olmayan ve Kürtçe bilmeyen etnik ırkçıların, halkı ve siyasetçileri kullandığı açıktır. Bundan dolayı Kürt değil; Kürtçülük sorunu, dün de bu gün de Kürtlerin değil; ama Kürtleri kullananların sorunudur.
Türkiye Cumhuriyeti tamamlanmamış bir devlet değildir. Ülkeye parti anayasasıyla yeni bir anayasa, kimlikte yeni ortak ve çok ortaklı bir devlet yapısı dayatılmaktadır. Türkiye, küreselleştirmenin ideolojisi olan çok kültürlülük kalıbına sokulmaya çalışılıyor. Oysa Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında yer alan “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Türk Milletinindir” ilkesi eşitlik ifade eder ve çok kültürlülüğü reddeder. Maalesef vatandaşlarımızın bir kısmı gerek yoğun propagandalarla, gerek bazı yanlış uygulamalarla eşit olmadığına inandırılmıştır. Nitekim, sorunun çözümünde yine yukarıdaki araştırmaya göre Kürtlerin %31,9’u verilen hakların yeterli olduğunu görmektedir. Bu oran Türker’de %79.1’dir.
Bu hafta başında Suriye sınırındaki Çilvegözü kapısında uzaktan kumandalı bir patlama oldu ve 14 kişi hayatını kaybetti. Resmi makam ve Bakanlar 4 Türk vatandaşının öldüğünü bildirdiler. Burada ölenlerin milliyeti ifade edildi.     Doğrusu ve Dünyada geçerli olan örneği de budur. Kimse kalkıp ölenlerin etnik özelliklerini araştırma ihtiyacı duymadı. Çünkü ölenler Türk Milletine mensuptu ve milliyeti de Türk’tü.
Anlaşılmaz şekilde resmi kaynaktan destek de gören etnik merkezli politikalar, insanlarımızı birbirine yabancılaştırmaktadır. Terör olayları yanlış genellemeler yapılarak bütün Kürtleri zan altında bırakmakta, karalayıcı tavırları öne çıkarmaktadır. Çözülme herhalde sosyal bütünleşme değildir. İnsanlarımız arasında “birlikte yaşama, aynı binayı ve mahalleyi paylaşma” ve “evlilik yoluyla akraba olma” eğilimi zayıflamaktadır. 2011 Türkiye Değerler Araştırmasına göre, son 5 yılda “gerekirse ülkem için savaşırım” diyenlerin oranı %11 azalmıştır. Demek ki uygulanan politikalar yanlıştır.
2011 Türkiye Değerler Araştırmasına göre, milli kimliğimiz olan Türklüğü reddedenler %6’dır. Açık Toplum Vakfı ve Boğaziçi Üniversitesince yapılan bir araştırmada bu oran yüzde %5 çıkıyor. Demek ki anayasa operasyonu; ekranları kirletenleri, dönek eski aşırı solcuları, Abant müritlerini, bazı İslamcıları, sağ ve sol bazı liberalleri ve etnik ırkçıları kapsayan marjinal bir çevreyi ve dışarıyı tatmin için yapılmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları