Gölü değil devletin kasasını boşalttılar

Gölü değil devletin kasasını boşalttılar

Mogan Gölü...

Ankara''nın doğa harikası en güzel yerlerinden biridir.

Bozkırın ortasında vaha gibidir. Ankaralılara nefes aldırır.

Neredeyse yan yana bulunan Eymir Gölü ile 8 bin yıl önce oluştular. Daha önceleri iki göl bir aradaydı. Kuzeye doğru akan bir akarsu havzasını oluşturuyorlardı.

Çevre Ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum Haziran ayında Mogan ile ilgili yaptığı bir konuşmada şöyle dedi:

"Gazetelerde her gün ''Mogan''da balık ölümleri, kuş ölümleri'' haberlerini görürdük. Kuşlar bile buraya uğramazdı. Mogan''ın bu hali içimizi acıtıyordu ancak bizler şikâyet değil icra makamındayız. Hemen çalışmalarımızı başlattık. Mogan Gölü''müzden 71 milyon liralık ödenekle 3,2 milyon metreküp dip çamuru çıkardık. Ama yetmez dedik, ikinci etabı için 70 milyon lira ödenekle başlattığımız çalışmayı inşallah 2022 yılına kadar bitireceğiz. Mogan Gölümüzden 3,3 milyon metreküp dip çamuru daha çıkaracağız. Çamurun önce suyunu süzdük daha sonra Gölbaşı arberetum ve botanik bahçemizdeki ağaçlarımız için, bitkilerimiz için kullandık, kullanıyoruz."

Dedi demesine ama Sayıştay, Bakanın yalanını ortaya çıkardı.

Anlatayım...

Mogan Gölü''ne yapılan evsel ve endüstriyel atık, su deşarjı nedeniyle göl tükenme noktasına geldi. Göl neredeyse tamamen oksijensiz kaldı.

Ankara Büyükşehir Belediyesi''nin ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı''nın sorunu uzun yıllar göz ardı ederek, göstermelik düzenlemeler ve açıklamalarla zaman kaybetmesi bugün milyonlarca liralık bir maliyete neden oldu.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı (UAB) ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇŞB) arasında 15 Temmuz 2016 tarihinde Mogan Gölü Dip Çamuru Temizlenmesi İşi Protokolü imzalandı.

Protokol''de işin adı "Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi''nde Yer Alan Mogan Gölü''nde Batimetrik Harita Alımı ve Dip Çamuru Temizlenmesi İşinin Yapılması" olarak belirlendi.

Protokol içeriği de işin kapsamı da şöyle ifade edildi:

"Söz konusu sahada yaklaşık 125 bin 500 metreküp bitki ve yosun kökünün temizlenmesi, yaklaşık 2 milyon 700 bin metreküp dip çamuru taraması yapılması, taranan çamurun pompa ile susuzlaştırma alanına taşınması, taşınan çamurun geotekstil tüplerle, son batimetrik ölçümün yapılması, susuzlaştırılan çamurun belirlenen alana nakliyesi ve serilmesi işinin yapılması."

Yani dip çamurunun temizlenmesi ve gölün eski doğasına kavuşturulması hedeflenmiş.

Ne güzel değil mi?

Fakat Sayıştay''ın Teknik Şartname ve Fizibilite Raporu üzerinde yaptığı incelemede, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı (UAB) tarafından protokol hükümlerinin yerine getirilmediği tespit edilmiş.

Mezkur Protokol''de işin süresi 480 takvim günü olarak belirlenmiş.

Protokol kapsamında UAB''ye 2019 yılı sonuna kadar 66 milyon TL, 2020 yılında da 19 milyon TL ödenek aktarılmış.

İncelemelerde tarama çalışmalarının protokol ve teknik şartname hükümlerine göre Mogan Gölü''nün tümünü kapsayacak şekilde yapılması gerekirken, gölün sadece bir kısmının tarandığı anlaşılmış.

Bakanlık tarafından tüm yüzeyde dip çamuru taraması ve susuzlaştırması yapılmış gibi UAB''ye ödenek aktarıldığı görülmüş.

Yapılan incelemede, yüklenici şirket, gölün yarısından az bir kısmını tarayıp sanki işin tamamını yapmış gibi ödeme almış.

Hem de milyonlarca lira.

Sonrasında kalan alanların taranması için tekrar protokol imzalanmış. Bakanlık tarafından da UAB''ye ödenek yine tam olarak aktarılmış.

Rapora göre sadece 2015 yılı hesabıyla gölün batimetri haritasının çıkarılmasının maliyeti yaklaşık 2.8 milyar TL olup bu kalem yükleniciye yapılacak ödeme kalemlerinden birini oluşturmuş.

Ara bir not vereyim buradaki 2.8 milyar liranın raporlarda yanlış yazıldığını düşünüyorum. Hak edişlere göre 28 milyon lira olabilir.

Ancak, raporlarda yüklenici tarafından her bir karelaj için aylık olarak belirtilen işlemin yapılmamasına rağmen, UAB''ye ödeneklerin tam olarak gönderildiği ve bir kesinti yapılmadığı belirtildi.

Sayıştay da demiş ki: "Teknik Şartname hükümlerine uymayarak gölün tamamından değil de sadece belli alanlardan tarama yaptığı bu süreçte, işin tamamlanmasının uzun süre alacağı ve maliyet gerektireceği aşikârdır..."

Dahası da var.

Protokollerin 31 Mayıs 2019 itibariyle sona ermesine rağmen, içerisinde katı maddeleri tutup suyu dışarı atan geotekstil tüplerin bertaraf edilmediği ve 1. derece sit alanı statüsündeki söz konusu alana, geotekstil tüplerin atıldığı görüldü.

Oysa protokol eki teknik şartname hükümlerine göre, söz konusu malzemenin UAB tarafından ilgili mevzuat hükümlerine göre lisanslı tesislerde bertaraf edilmesi gerekiyordu.

Sayıştay''a da tüplerin yakıldığına ya da yakılmak için fabrikaya taşındığına dair belgeler de ibraz edilememiş.

Anlayacağınız Bakan Kurum''un övünerek anlattığı olay aslında baştan aşağı rezaletle sonuçlanmış.

Daha doğrusu sonuçlanmamış... Üstüne üstlük devletin milyonlarca lirası da denetimsizlik, iş bilmezlik sonucunda uçmuş gitmiş.

85 milyon liradan bahsediyorum, eski parayla 85 trilyon...

Yazarın Diğer Yazıları