Son bilimsel çalışmalar, İBS'nin getirdiği olumsuz etkilerin, depresyon ve anksiyete gibi psikolojik sorunlarla da yakından ilişkili olduğunu ortaya koydu.
İrritabl Bağırsak Sendromu (İBS), dünya çapında milyonlarca insanın yaşam kalitesini derinden etkileyen ve adeta görünmez bir kabusa dönüşen bir halk sağlığı sorunu olarak gündemdeki yerini korudu.
Karın ağrısı, şişkinlik, gaz ve değişen bağırsak alışkanlıkları gibi belirtilerle kendini gösteren bu yaygın fonksiyonel rahatsızlığın, hastaların sosyal yaşam, iş performansı ve ruh sağlığı üzerindeki tahrip edici etkileri bilimsel araştırmalarla bir kez daha kanıtlandı.
GÜNLÜK YAŞAM VE İŞ GÜCÜNE AĞIR DARBE
Son dönemde Frontiers in Public Health dergisinde yayımlanan kapsamlı bir araştırmanın sonuçları, İBS'nin hastaların yaşamına vurduğu darbenin boyutunu gözler önüne serdi.
Araştırma, kronik semptom yükünün, kişilerin günlük aktivitelerini ve işyerindeki üretkenliklerini ciddi ölçüde bozduğunu gösterdi.
Mayo Clinic uzmanları, İBS hastalarının orta ve şiddetli vakalarda, bağırsak sorunları olmayan bireylere göre işten üç kat daha fazla gün kaçırdığını ifade etti.
Singapur'da gerçekleştirilen bir başka çalışma ise, İBS hastalarının hareketlilik, olağan aktiviteler, ağrı ve anksiyete/depresyon gibi yaşam kalitesi boyutlarında belirgin olarak daha kötü durumda olduklarını ortaya koydu.
YENİ BİR RİSK FAKTÖRÜ: GECE VARDİYASI
Aynı Frontiers in Public Health çalışmasında, İBS gelişiminde daha önce yeterince vurgulanmamış yeni bir risk faktörüne de dikkat çekildi.
Analizler, sürekli gece vardiyasında çalışan bireylerin, İBS geliştirme riskinin, nadiren veya hiç gece vardiyası yapmayanlara göre daha yüksek olduğunu bildirdi.
Araştırmacılar, bu durumu, sirkadiyen ritmin bozulması nedeniyle bağırsak mikrobiyotasında dengesizlik, sindirim sistemi hareketliliğinde bozulma ve düşük dereceli bağırsak iltihaplanmasının tetiklenmesi gibi mekanizmalarla açıkladı.
UZMANLAR PSİKOLOJİK YÜKÜ VURGULADI
Uluslararası Gastroenteroloji Vakfı'ndan (IFFGD) uzmanlar ve dünya genelindeki klinisyenler, İBS'nin sadece fiziksel bir rahatsızlık olmadığını, aynı zamanda önemli bir psikolojik yük taşıdığını da vurguladı.
ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri'nde (NIH) yayınlanan bir meta-analiz, İBS hastalarında anksiyete ve depresyon belirtilerinin prevalansının sağlıklı bireylere kıyasla üç kat daha fazla olduğunu ortaya koydu.
Avustralya'daki Monash Üniversitesi'nden Nörogastroenteroloji Uzmanı Profesör Peter Gibson, İBS'nin "bağırsak-beyin aksı" olarak bilinen karmaşık etkileşimde bir bozukluk olduğunu ve fiziksel semptomların sıklıkla duygusal stresle iç içe geçtiğini ifade etti.
İngiltere'deki Wythenshawe Hastanesi'nden Gastroenterolog Dr. Peter Whorwell ise yaptığı açıklamada, "Hastaların yaşadığı kronik ağrı, sosyal ortamlardan kaçınmaya, yemek seçimlerinde aşırı kısıtlamalara ve günlük aktivitelerin büyük ölçüde kısıtlanmasına neden oldu. Bu durum, hastaları izole etti ve ruh sağlığını olumsuz etkiledi" ifadelerini kullandı.
Bilimsel camia, İBS'nin yaşam kalitesi üzerindeki derin ve çok yönlü etkileri nedeniyle, bu durumun sadece bir sindirim bozukluğu olarak değil, entegre psikososyal ve tıbbi bakım gerektiren kronik bir hastalık olarak ele alınması gerektiğinin altını çizdi.