Güfte hazır beste lazım...

Hürriyet gazetesinin ekinde Onur Baştürk, "herkesin diline düşecek bir şarkı yok. Bir son dakika sürprizi olmazsa böyle yaz ayı hit yoksunu geçecek gibi" diyor. Benim aslında bir önerim var. Hem de bu yaz tüm dillere pelesenk olacak cinsten. Açıklayacağım ama önce meramımı anlatayım.

İsmail Dükel ve Müyesser Yıldız…

İsmail abiyi 2008 yılından beri tanıyorum. Benjamin Button gibi bir adamdır. Herkes yaşlanır, o gençleşir. Bakmayın siz programdaki sakin hallerine. Eline mikrofonu alır nerede eylem, nerede hak, nerede yurtsever bir hareket var ise damlar oraya. Hepimizden daha genç, daha dirayetlidir. Müyesser Abla ile tanışmadım hiç. Çok istedim. Bir türlü denk gelmedik. Ancak güne başlarken "ne yazmış" diye merak ettiğim yegâne gazetecilerden birisidir. Davaları yerinde izler, herkesin sesi olur. Her kumpas davası, FETÖ davasından haberi vardır. Şimdi bu iki isim "casusluk" suçlaması ile gözaltına alındı. İsmail abi serbest bırakıldı, Müyesser abla için ise suçlama, savcılıktan mahkemeye gidene kadar değiştirilerek, "gizli kalması gereken belge ve bilgileri açıklamaktan" tutuklama kararı verildi.

Soruşturma evrakları avukatlarına dahi verilmeden basına servis edildi. Algı gerekiyordu çünkü. Bu isimlere "casus" demek "Papa Müslümandır" demekle eşdeğerdir. Tutmadı tabi. Suçlama bir anda değiştirildi, "gizli belge, bilgi açıklama" iddiasına dönüştürüldü.

Aynı film bizler için de sahneye kondu. Benim Sputnik ile ilgili canlı yayın bağlantım için telefon görüşmesini "15 dakikalık sır görüşme" manşeti ile çıktılar. Bizler MİT yasasına muhalefet iddiası ile yargılandığımızı sanarken içerik olarak 328. Maddenin gerekçelerinin yazılı olduğu 329. Madde de ekleniverdi.

Biz bunları tabii yine Zaman, Taraf, Bugün gibi gazetelerin yerini alan gazetelerden öğrendik. Ayrıntılarını 24 Haziran''daki duruşmada tek tek anlatacağım için uzatmayacağım. Asıl dikkat çekmek istediğim husus Cumhuriyet gazetesi yazarı Mehmet Ali Güller''in makalesinde belirttiği "Kumpas 2.0" başlığıdır.

"Kumpas 1.0"ı FETÖ yapmıştı. Tüm davaların kurmaca olduğu, delillerin sahte olduğu tespit edildi. Ergenekon, Balyoz, Odatv, Askeri Casusluk vb. davaların tamamının kumpas olduğu ortaya çıktı. Ergenekon tam 12 yıl sürdü. Ben gözaltına alındığımda oğlum 3 yaşındaydı. Beraat ettiğimde 15 yaşındaydı. Bu davalar sırasında şanlı Türk ordusunun şerefli subayları, aydınlar, gazeteciler basın ve medyadaki tetikçilerin yardımı, siyasetçilerin desteği ile linç edildi, öldürüldü, öldü…

10 Haziran günü CNN Türk''teki bir tartışmada, AKP Medya ve Tanıtım Başkan Yardımcısı genç bir arkadaş Emre Cemil Ayvalı, "Kemalistlerle FETÖ''yü birbirine kırdırmak suretiyle yol aldık" dedi. Peki, neden kırdırmak istemişler onu da açıkladı. "Birini müsteşar atayabilmem için onun genel müdür olarak 12 yılı doldurması lazımdı" dedi.

Yani kadrolaşmak için. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk davalarının amacı o zaman orduda kadrolaşmak için yapıldığı sonucu çıkıyor. Suçsuz insanlar bu "kırdırma" sırasında canından oldu. İşinden, sağlığından oldu. Ali Tatar, Murat Özenalp, Kuddusi Okkır, Türkan Saylan, Kaşif Kozinoğlu, İlhan Selçuk, Emcet Olcayto gibi çok değerli kişiler can verdi.

Demek ki "kandırıldık" açıklaması yalanmış. Ayvalı''nın açıklamalarından bu çıkıyor. Daha önce de AKP Diyarbakır Milletvekili yine aynı konuda aynı kişinin programında "Biz ABD ile askeri vesayete karşı mücadele ettik" açıklamasını yapmıştı.

Peki şimdi bizlerin cezaevinde olması yani "Kumpas 2.0"ın sebebi bu sefer hangi "karşılıklı kırılma" çalışma, "çatışma" ürünüdür. Bu yapılanların kumpas olduğu kaç yıl sonra ortaya çıkacak? Hangi kandırılma(!) sonucunda meydana gelecek sonuçta açıklanacak? Mart ayında tutuklandığımda kızım 8 yaşındaydı. Bakalım bittiğinde kaç yaşında olacak? Şimdi nerede kadrolaşmaya çalışılıyor?

İnsanların aklıyla alay etmekten, hukuku şahsi menfaatleriniz için kullanmaktan lütfen artık vazgeçin. Kısa süreli yarar sağlarsınız ancak uzun vadede sonuçları çok ağır oluyor. Bunu hep birlikte gördük.

Ne Murat Ağırel''den, ne Barış Terkoğlu''ndan, ne Barış Pehlivan''dan ne Hülya Kılınç''tan, ne Müyesser Yıldız''dan, ne İsmail Dükel''den "casus", "vatan haini", ne de başka bir suçlu çıkaramazsınız. Bizler kalemini namusunu bilen gazetecileriz. "Kumpas 1.0"da nasıl dik durduysak, "Kumpas 2.0"da da dimdik duruyoruz. Bir ton keçiboynuzu biriktirdiniz ama bir gram şeker elde edemeyeceksiniz.

Artık yeter!

"Hit şarkı" diyorduk. Onur Baştürk''e önerim, sözleri hazır. Yani güfte var, beste lazım. Sözleri Neyzen Tevfik''e  ait…

"Türkü yine o türkü, sazlarda tel değişti,

Yumruk yine o yumruk, varsa bir el değişti…"

Müyesser Ablaya, İsmail Dükel''e, Barış Terkoğlu''na, Barış Pehlivan''a, Hülya Kılınç''a, kumpas davalarında can veren, yargılanan, kalemini namusunu bilen tüm gazetecilere esaretten sevgilerimle…

Susmayın, korkmayın, alışmayın…

Yazarın Diğer Yazıları