Güvensizlik paketi!

Türkiye’nin dış güvenlik siyaseti, NATO’nun iç güvenliği ise darbecilerin günü birlik ihtiyaçları paralelinde ithal mevzuatla parça parça derlendiği için yamalı bohçadan farksız! Uluslararası kabul gören güvenlik yaklaşımları “olağanüstü şartlar” bahanesiyle hiçe sayılarak ucube düzenlemelerle bugüne gelindi.
Mesela ordunun iç güvenlikte kullanılmaması temel prensiptir. Silahlı kuvvetler ancak istisnai durumlarda iç güvenlikte devreye sokulur. Askerin asli vazifesi, dış düşmana karşı savaşmaktır. İçeriden gelen her türlü tehdit, polisiye tedbirlerle önlenmelidir. Askerin, teröre müzahir (eğilimli) dahi olsa herhangi bir toplum kesimin karşısında konumlandırılması yarın dışarıdan gelebilecek bir saldırıya karşı milletin topyekûn aynı cephede savaşmasına engel olur. Benzer biçimde  “düşük yoğunluklu savaş”  kavramını ülke içindeki çatışmaları tanımlarken kullanmak milletin birliğine fitne sokmak isteyenlere hizmet eder. Ne var ki en üst düzey güvenlik bürokrasisinin ağzından bu tür basit yaklaşımlara şahit olduk.
Şimdi iç güvenlik reform paketi TBMM’de görüşülüyor. Jandarma ve Sahil Güvenlik’in İçişleri’ne bağlanmasını öngören tasarı her an yasalaşabilir. İçinde elbette doğru düzenlemeler var ama doğru kararların yanlış zaman ve zeminde alınması insanı ürkütüyor. Tasarı ilk hazırlandığında jandarma personeli, yetkilileri ve medyayı yoğun bir e-posta bombardımanına tuttu. Hepsi sonlarının polis teşkilatına benzemesinden, kurumun siyasallaşmasından, daha şimdiden iktidar partisi teşkilatlarıyla irtibata geçen subaylardan söz ediyordu.
Sahil Güvenlik de İçişleri’nin emrine gireceği, yani siyasallaşacağı için  “asker olarak”  kalmak isteyen (Bahriyeli) Harbiyelilere sınıf değiştirebilecekleri söylenmiş. Askerin sivil otoriteye mutlak itaatini savunmama rağmen yeni durum beni dahi işkillendiriyor. Silahlı Kuvvetler’in siyasete bulaşması halinde ne büyük felaketler yaşanabileceğini tarih bize gösteriyor. Osmanlı yıkılırken erkan-ı harp (kurmay) subaylar cuntalara ayrılmış, birbirlerinin altını oymuş ve genelkurmay, yabancı generallerin komutasına teslim edilmişti.
Nasıl endişelenmem! Polis Koleji’nin son sınıf öğrencileri yarı yıl tatiline gönderilirken,  “belki dönmezsiniz, tüm eşyalarınızı alın” diyerek evlerine yollandı. Tasarı hükümetin yazdığı şekilde yasalaşsa şimdi genel liselere nakledilmiş olacaklardı! Çocuk yaştaki gençlerin, asker ve polis eğitimine alınması doğru olmayabilir ama dönem ortasında ve üniversite sınavlarına hazırlanma fırsatı vermeden, ilkel kabile devletleri bile okul kapatmaz! Zaten lise çağındaki gençleri ikna edemeyen bir sistem, temelinden çürüktür! Bu durum bana eski devirde Firavun ve Nemrut’un ileride başıma bela olur endişesiyle halkın bir kesiminin erkek çocuklarını öldürmesini hatırlatıyor. Kabul etmek gerekirse,  çağdaşları biraz daha insaflı!
Hükümet güvenlik paketini Avrupa ülkelerini örnek vererek savunuyor. Fakat yaptıkları söylemlerini yalanlıyor. Bir yandan PKK ve KCK’lıları serbest bırak, terörist yakalayan polisleri meslekten at, savcıları sürgüne gönder, hatta ülkenin bir bölgesini fiilen devletten ayır, sonra da teröre karşı  “caydırıcı tedbir alıyorum”  de! Bu ne yaman çelişki, denmez mi?
Doğrusu dün ak dediklerine bugün kara demedikleri bir şey kaldı mı bilmiyorum! Bugün  “uluslararası güç odaklarına çalışmak ve devlete ihanet”  ile suçladıkları cemaat hakkında  “ne istediler de vermedik” diyen, on yıl boyunca aldatıldıklarını söyleyen ancak devlet adamlığının gereğini yerine getirip istifa etmeyen zihniyetin vaatlerine nasıl güveniriz? Ya yine aldatılıyorlarsa? Hangi dini, milli ve ahlaki duruşları var ki güvenelim! Toplumun yarısının hükümete düşmanca baktığını kendileri de itiraf ediyor. Anketler AKP ile MHP ve CHP seçmenlerinin birbirlerine kesinlikle oy vermeyi düşünmediğini ortaya koyuyor.
Bir ülkeye kurulacak en büyük kumpas, toplumun tam ortadan ayrıştırılmasıdır. Nefret söylemi ve ötekileştirmenin benim gibi bardağın dolu tarafını görmeye uğraşanlar açısından dahi hayra yorulacak yanı yoktur. Toplumu kutuplaştıranlar için  “ahmak” deyip geçemezsiniz!Üslubumuzun sertleşmesi ülkenin kargaşaya sürüklenmesinden kaynaklanıyor! İnsanların birbirine güvenini sarsanların hazırladığı güvenlik paketi bana hiç güven vermiyor! Zaten kendileri de güvenmiyor olacaklar ki siyasal dokunulmazlık zırhı kuşanmanın telaşındalar!

Yazarın Diğer Yazıları