Harvard Tıp Okulu'ndan ünlü nörolog Dr. Rudolph Tanzi, hastalığın geri döndürülemez beyin hasarı başlamadan önce saptanması için kan testleri ve biyobelirteçler üzerine yapılan çalışmaların bir dönüm noktası olduğunu ifade etti.

Alzheimer hastalığı, ilerleyici yapısıyla bilinse de, son yıllarda geliştirilen yeni nesil tedaviler ve kişiselleştirilmiş bakım stratejileri, erken teşhisin önemini hiç olmadığı kadar artırdı. Amerika Birleşik Devletleri Alzheimer Derneği (Alzheimer's Association) yetkilileri, erken tanı alan bireylerin, mevcut ilaç ve ilaç dışı terapilere erişim sağlayarak bilişsel işlevlerini daha uzun süre koruyabildiklerini ve yaşam kalitelerini artırabildiklerini bildirdi.

Alzheimer Hastalığı Uluslararası Kurumu (ADI) da erken tanının, hastaların geleceklerini planlamalarına olanak tanıdığını, yasal ve finansal düzenlemeleri yapabilmeleri için onlara zaman kazandırdığını kaydetti.

Kanada Alzheimer Derneği'nden Jim Mann, kendi deneyimlerinden yola çıkarak, "Bir şeylerin yanlış olduğunu bildiğinizde, tatmin olana kadar ısrarcı olmanız önemlidir. Cevap korkutucu olabilir, ancak teşhis konulması, mevcut yardımları öğrenmeniz ve ailenizle geleceği planlamanız için size zaman tanır," şeklinde konuştu. Mann, tanının ardından erişilen destek ve hizmetlerin, bireylerin bu zorluklarla başa çıkmasında kritik rol oynadığını dile getirdi.

Bilim dünyası, hastalığı belirtiler ortaya çıkmadan, yani presemptomatik evrede tespit etme hedefine odaklandı. Bu çabaların odağında ise biyobelirteçler ve görüntüleme teknolojileri yer aldı.

Massachusetts Genel Hastanesi Genetik ve Yaşlanma Araştırma Birimi Direktörü Dr. Rudolph Tanzi, son dönemde geliştirilen kan testlerinin beyindeki amiloid plaklarının varlığını gösterdiğini belirtti. Dr. Tanzi, amiloid proteinini "kibrit"e, tau proteininden oluşan yumakları ise "çalı yangınları"na benzetti ve hastalığın ilerlemesini durdurmak için henüz yangın büyümeden müdahale etmenin şart olduğunu vurguladı. Kan testleri, bu zararlı proteinlerin kan ve omurilik sıvısındaki seviyelerini ölçerek erken bir uyarı sistemi oluşturdu.

Ayrıca, ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH) tarafından desteklenen bir araştırma ekibinin geliştirdiği SOBA adlı kan testi yöntemi, Alzheimer'ın ilk aşamalarından biri olan toksik amiloid beta oligomerlerini semptomlar görülmeden on yıldan fazla bir süre önce dahi tespit edebildiğini gösterdi.

Öte yandan, Pozitron Emisyon Tomografisi (PET) ve Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) gibi beyin görüntüleme yöntemleri de erken teşhisin en önemli araçları arasında yer aldı. Özellikle yeni nesil Amiloid-PET taramaları, beyindeki beta-amiloid plak birikimlerini göstererek hastalığın en erken belirtilerini ortaya çıkardı. MRG ise, hafıza ile ilişkili bölgelerdeki hacim kayıplarını tespit ederek bilişsel gerilemenin başlangıcını gözlemleme imkânı sundu.

Uzmanlar, teşhis konulduktan sonra düzenli takibin en az erken tanı kadar hayati olduğunu ifade etti. İngiliz Nörolog Dr. Mark Johnson, "Düzenli takip ziyaretleri, hastanın fiziksel ve duygusal sağlığını değerlendirmek, başa çıkma becerilerini izlemek ve ortaya çıkabilecek semptomları zamanında yönetmek için birincil öneme sahiptir," dedi.

Erken teşhis sayesinde, yeni geliştirilen ve hastalığın temel mekanizmalarını hedef alan Lecanemab gibi antikor tedavilerinin, hastalığın henüz başlangıç evresindeki hastalar için uygulanabilir hale geldiği, Avrupa Komisyonu tarafından verilen koşullu onayla birlikte uluslararası tıp camiasında büyük heyecan yarattı. Bu ilaçların amacı, beyindeki amiloid birikimini yavaşlatarak hastalığın ilerlemesini frenlemek olarak belirlendi.

Kolombiya Üniversitesi'nden araştırmacıların yaptığı kapsamlı bir çalışma ise, Alzheimer riski ve kan biyobelirteçlerinin, 24 ila 44 yaş aralığındaki genç yetişkinlerde bile bilişsel işlevlerle ilişkili olduğunu gösterdi. Bu bulgular, erken önleme stratejilerinin önemini çarpıcı bir şekilde gündeme getirdi. Uzmanlar, bu verilerin ışığında, hastalığın gidişatını yavaşlatmak ve hastaların işlev düzeyini daha uzun süre korumak için erken müdahalenin en uygun strateji olduğu konusunda görüş birliğine vardı.