Hamas, İsrail, biz / Kerim YILMAZ

Hamas, İsrail, biz / Kerim YILMAZ
Son saldırısında, İsrail'in iç yönetim sorunlarından kaynaklı zaafiyeti gibi gösterilmesi ve görece başarısı yanıltıcıdır.

Semavi üç dinin mensuplarınca kutsal sayılan Kudüs, tarihten beri siyasi güç paylaşım merkezi kabulüyle ne yazık ki kıyamete kadar teolojik bir çatışmanın odağı olacak. Günü anlamak için yakın tarihe baktığımızda; Filistin'in efsanevi lideri Y.Arafat'ın FKÖ'süne karşı Mossad tarafından kurulan Hamas, zaman içerisinde İran etki ve güdümüne girmiş İsrail'e karşı vekalet savaşı aparatı bir terör örgütüdür. O yüzden Batı Şeria'daki Filistinliler, Hamas'a destek vermediler.

Son saldırısında, İsrail'in iç yönetim sorunlarından kaynaklı zaafiyeti gibi gösterilmesi ve görece başarısı yanıltıcıdır. ABD başta batıda sahip olduğu sermayesi, lobisi, etkili araç ve propagandalarıyla mazlum ve mağdur sayılarak kurulan ve sürekli genişleyen İsrail, senelerdir Filistin halkına yaptığı zulümle mağrurluğa dönüşen algısını düzeltmiş ve yeniden mazlum mağdur olmuştur. Masum sivilleri katleden Hamas, asırlık Filistin mazlumiyetini de zulme çevirerek en büyük kötülüğü halkına yapmıştır.

Arap dünyasıyla yakınlaşan İsrail'e yapılan, görece başarılı Hamas saldırısına dindaşı ve ırkdaşı Arap yönetim ve kamuoyunun mesafeli duruşu yalnızca İran'ın destek ve sevinç gösterileri, yarınlarda gelişecek saldırgan emperyalist politikalarda İsrail'in lehine olacaktır.

Bizim hükümet-Erdoğan- çevrelerinden beklenen geleneksel Siyonizm karşıtlığı haykırışlarının gelmemesi ekonomik krizimizin derinliğiyle acil ve hayati döviz ihtiyacından kaynaklı mecburi ihtiyat hali, neticeten doğrudur. Kudüs şairliğiyle, milliyetsiz ümmetçilikten beslenen malum çevrelerin Filistin aşkı, iktidarın bu ihtiyatından dolayı tavır koymakta cılız kaldı. Yetmişli yıllarda içimizde terör yapan neredeyse tüm yıkıcı Marksist örgütlere, sonrasında bölücü PKK'ya kucak açıp eğiten, destek veren bir Filistin örgütü, İran'ın Hamas'ına bazı sol çevreler -zihni genetiği gereği- daha çok sahip çıktılar.

Sokağa sadece ülkesindeki iç savaştan ardına bakmadan kaçıp Türkiye’ye sığınanlar çıktı. Birinci dünya savaşında arkadan hançerledikleri- bugün dahi kahramanlık saydıkları- ordumuza, ahlaksızca, arsızca “Mehmetçik Filistin’e” sloganı attılar. Kırmızısı döktükleri kanımızı simgeleyen Filistin bayrağı açan bu asalaklar bilmelidir ki Türkün Arap için ölecek tek bir askeri dahi yoktur. Asil ve savaşçı millet iseniz yol açık, gidin İsrail'le savaşın, bu vesileyle necip Türk milleti de sizin gibi hain asalaklardan kurtulsun. Devletimizi tağut, ülkemizi dâr'ül-harb, laik düzeni de küfür olarak gören içimizdeki çürükleri de alın gidin.

Çin'in Doğu Türkistan'daki Müslüman Türk soykırımını alkışlayan, Ermeni soykırımı için hatıra pul bastıran, Karabağ'da Ermeni'yi, Kıbrıs'ta Rum'u destekleyen bir Filistin için bizden bir şey beklemeyin. Önce dört yüz milyonluk Arap dünyası sahip çıksın. Arap'tan çok Arapçılık yapanlar, cahil vaizler ve fakir çocukları için cihat çağrısı yapan hoca kılıklı bilumum bedelliciler de gönüllü olarak gitsin Gazze'de vuruşsun. Bilsinler ki; sorun küçük beyinlerine sığmayacak kadar büyük, angutça analizlerinden çok derin, ateşi tüm bölgeyi yakacak kadar harlı. Filistin konusunda ilk kez doğru ve makul tavır gösteren Erdoğan'ı izlesinler.

İnsani açıdan can yakan bölgeye yayılma potansiyeli yüksek bu sorunun tarafı olmasak da olumsuz etkilerinden kurtulmak zor olacak. ABD destekli İsrail'in açtığı savaş, Lübnan ve Suriye'ye sıçradığında bölge cehenneme dönecek. İçimizdekilerin yarattığı ekonomik-mali faturayı ağırlaştıracak yeni milyonlarca sığınmacı gelecek. Ortadoğu ve İran'ı da içine aldığında dünyada ciddi petrol krizi yaşanacak zaten çok kötü olan ekonomimizi yerle bir edecek.

ABD'nin ödenemeyecek düzeye gelen tahvilleri, aşırı borcu, dünya ekonomisindeki dengesizliğin bir düzeltme ihtiyacı vb. gibi sebeplerle çıkacak 3. Dünya Savaşının tam ortasında kalacağız. Hamas saldırısıyla başlayan bu sürecin, ideolojik takıntı ve ham hamasi duygulardan arî mutlaka akılcı ve soğukkanlı olmak durumundayız.

ABD’nin hazırladığı İbrahim Anlaşması 2020'de imzalandı ve Arap ülkeleriyle İsrail normalleşmesi başladı ve Arap tehdidi bağlamında İsrail’in önünde bir engel ve tedirgin edecek unsur kalmadı. Bunu kendi açısından tehlikeli gören İran, Hamas'ı İsrail'e saldırttı. Böylece Arap-İsrail sorunu; İsrail-Hamas sorununa indirgendi. Arap dünyasının sahip çıkmadığı olaya bizdeki ümmetçiler hala anlayamadı. Filistin halkının terör örgütü Hamasın eline kalması bir ABD-İsrail tezgahıydı ve maalesef oldu.

Şimdi; yaklaşık 2 milyon kişinin yaşadığı Gazze, 1 milyon Suriyeli sığınmacı olan Lübnan Hizbullah'ı İsrail'in ilk hedefinde. İran'a operasyon yapılacak haberleriyle karışacak bu süreçte milyonlarca sığınmacının yegâne adresi biz olacağız. Askeri ve güvenlik kurumlarımızın buna hazırlıklı olması ve sınır güvenliğini ne pahasına olursa olsun sağlamaları hayati önemde acil durumdur.

ABD'nin 1. Dünya Harbi sonrası çizilen, 2. Dünya Savaşından sonra da düzeltilemediğini iddia ettiği Ortadoğu sınırlarını değiştirme amaçlı vazgeçmediği projesine karşı Hükümetin uyanık olması elzemdir. Yıllardır PYD'ye binlerce TIR ağır silah veren ABD'nin SİHA'mızı düşürmesi, üyesi olduğumuz NATO'nun bölgemizde bir güvenlik değil de tehdit unsuru olduğunu göz ardı etmemeliyiz. Gereğinde Suriye, Rusya, Mısır gibi ülkelerle görüşerek, yaklaşan ''Büyük Reset'' olacak, bölgeyi yakıp yıkacak bir kıyamet savaşını engellemek için hepimiz çaba sarf etmeliyiz.

Muhalefeti sair konularda yapıp bu mevzuda birlik beraberlik içerisinde olmalıyız. Her ne olursa olsun içeriyi sağlam tutmalı, savaş çığırtkanlığı yapanlara ve sığınmacı şımarıklığına ve gösterilerine izin vermemeli, hatta derhal Hamas'a yardıma Gazze cephesine göndermeliyiz. Dış istihbarat örgütlerinin tezgahlayacağı provakasyonlara karşı dikkatli olmalıyız.

Ülkemize saldırı olmadığı sürece bölge ve dünya çapında yaşanabilecek bu savaşın asla tarafı olmamalıyız.