Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Haşim Kılıç hangi şantajdan korktu?

Üstü çizilenler kervanına Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da eklendi. Artık çetele tutmanın imkanı yok. 
‘Ampul aydınlığı’ ile memleketi ‘ileri demokrasiye’ kavuşturma sevdasındaki güruhun yalnızlığı giderek artıyor. 
Köşk seçimine kadar daha kimler ‘hain’ ilan edilecek, kimler ‘düşman’ safında yer almakla suçlanacak bilemeyiz.  Bilinen şudur ki, ‘söverek’, ‘döverek’, ‘bölerek’ getirim yarışında ipi erken göğüsleme taktiği devam edecek.  
İşin bütün sırrı, püf noktası budur. 
Kuru kalabalıklar yine içi boş, nefis okşayan sözlerle ‘esas oğlanın en güzel kızı almaya layık olduğuna’ikna edilecek; ‘el kesesinden’ hovardalık, ‘bekârların karı boşaması’ gibi ucuzluk alıp başını gidecek. Gitmeyecek olan, baki kalacak olan tek gerçek ‘iktidarı öyle ya da muhafaza’ dürtüsü şeklinde kendini hissettirecek. 
Allah muhafaza iktidar bir giderse, arkası ‘çorap söküğü’ gibi gelecek; ‘ne çamlar’ devrilmiş, ‘ne cevizler’ kırılmış hepsi ayan beyan ortaya dökülecek.  Dolayısıyla bunların bir de verilecek hesabı olacak. Hesaptan kaçmanın yolu mu?
Kimseye ağzını açtırmamak.

***

Bu süreçte Haşim Kılıç’a yönelik eleştirilerin aslında ‘nasıl bir hesap korkusu’ taşıdığına iyice şahit olduk. Dikkat edilirse AYM Başkanı’nın sözlerinin içeriğine yönelik bir eleştiri yok; onun ‘hukukçu’ kimliğiyle bir ‘siyasetçi’ gibi davrandığı iddiaları dolaşıyor ortalıkta.  Yani Haşim Kılıç, ‘güç karşısında gömlek değiştirme’ karaktersizliğinin altını çizince ‘hukuki’ değil, ‘siyasi’ bir mesaj vermiş oluyor. 
Başka ifadeleri de var Haşim Kılıç’ın; haramzadeler tarafından asla hazmedilemeyen ama her biri ‘bir gerçeğin’ ifadesi olan beyanlar. 
Aklı başında insanlar, elbette  “Canım herkes işi yapsın; siyasetçi yargıya, yargı da siyasete karışmasın” diyebilir.  Fakat gelin görün ki, iktidar mensupları, onların yanaşma ve yancıları bu cümleyi en son kullanacak kişiler. 
Eğer demokrasiye gerçekten inanmış olsalardı, ‘demokrasinin gereğini’ yerine getirselerdi, bugün Haşim Kılıç’a edecek üç beş lafları olurdu. 
Peki öyle mi? 
Hem ‘yasamayı’, hem ‘yürütmeyi’, hem ‘yargıyı’, hem de ‘matbuatı’ kontrol altına alacaksın;  “Alo Fatih yavrum evladım şunu yap, bunu yapma”  diyeceksin, sonra hakkaniyet bekleyeceksin. Gülmezler mi adama?

***

Biz en hafifinden gülerler diyoruz; aslında başka şeyler de yaparlar.  Bir ülke düşünün ki ‘din işlerini’ hal yoluna koymakla yükümlü kurumu, adeta ‘AKP’nin gençlik kolları’ gibi çalışıyor. Aynı ülkede yargı, herhangi somut bir veri ortaya konulmadan ‘paralel’ diye suçlanıp hallaç pamuğu gibi atılıyor. Emniyet teşkilatı darmadağın ediliyor. Ardından da AYM Başkanı’nın ‘tarafsız kalması’, ‘siyasete karışmaması’ telkini yapılıyor. 
Hani ülkede her şey yolunda ya, basına baskı yok, yargı özgür, yürütme adil bir şekilde görevini yapıyor; dolayısıyla Haşim Kılıç’a çıkışmakta haklılar. İşin aslı, söylediklerine kendileri de inanmıyorlar. İnansalardı, şu tabloya bakıp  “Yahu nasıl bir yanlış yaptık da, adam gözümüzün içine baka baka bize saydırıyor” diye hemen karşı saydırışa geçerlerdi.  
Hem de bu saydırma işini öyle ‘suyunun suyu’ yapmazdı, görevi bizzat sultan hazretleri üstlenirdi ve çok güzel bir ‘seçim malzemesi’ olarak kullanırdı. 
Düşünsenize ‘camide içki’, ‘başörtülüye dışkı’ türünden hayali malzemeleri bile zavallı kitleler için nasıl birer propagandaya dönüştürmüştü. Ama işin rengi öyle değil.

***

Bir an için hüsnüniyetinizi koruyup AYM Başkanı’nın sınırların dışına çıktığını düşünseniz bile, söylediklerini tekzip edebilir misiniz? 
Şimdi alttan alta ‘kaset’, ‘şantaj’, ‘montaj’ teraneleri ile yine ‘kuru kalabalıklara’ oynuyorlar. 
Allah için, elinizi vicdanınıza koyarak şunu diyebiliyor musunuz?
- “Haşim Kılıç şantajdan korktu bize iftira attı, söylediklerinin hepsi yalan.”

Yazarın Diğer Yazıları