Hatay: Deprem ve Seçimler

Bugün Kahramanmaraş merkezli depremlerin birinci yılı doldu. Umarım, aynı acıları bir daha yaşamayız. Felaketin üzerinden bir yıl geçmesiyle deprem gündem konusu olmaktan çıktı ancak deprem mağdurları için acılar hâlâ çok taze, hâlâ pek çok kişi evsiz ve/veya kısıtlı imkanlarla yaşıyor.

Böyle büyük felaketlerin ardından yaraları sarmak kolay olmuyor. Üstelik bir de deprem sonrası kriz yönetimindeki eksiklerle facianın boyutunun büyümesine de neden olunmuşken, özellikle siyasetçilerin kurduğu her cümleye daha çok dikkat etmesi gerekiyor.

Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP’nin Hatay ilçe Belediye Başkan Tanıtım Toplantısı’nda yaptığı konuşmada Merkezî yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma hâlinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı” dedi.

Nereden bakarsanız bakın bu ifadeler, siyasetin insani değerlerden daha mı üstün tutulduğu sorusunu akla getiriyor.

Denge ve denetim boyutu

Meclis, hükûmet ve yargının iç içe geçtiğinden, kuvvetler ayrılığının ortadan kalktığından senelerdir bahsediyoruz.

Yargının her geçen gün daha da hükûmet kontrolüne geçtiğini son olarak Can Atalay davasında gördük. Bu önümüzdeki aylarda Anayasa Mahkemesi’nde iki üye daha görev sürelerinin dolması nedeniyle değişecek, böylelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından atanan üye sayısı da artmış olacak.

Daha ne kadar kontrolüne girebilir diyebilirsiniz ama özetle daha da bağımsızlığını kaybeden bir yargı bizi bekliyor.

İşbu sebeple de kuvvetler ayrılığı ortadan kalktı, deyip duruyoruz.

Hep bu açıdan yatay boyutuyla ele aldığımız kuvvetler ayrılığının bir de dikey boyutu var oysa.

Dikey boyutuyla kuvvetler ayrılığı ise merkezden yönetimin sakıncalarını gidermeyi amaçlar. Daha demokratik bir yönetim sağlar. İşte bu da belediyeler, yani yerinden yönetim ile merkezî yönetimin ayrışmasıyla sağlanır.

Ama iktidar, tek elden yönetimin sakıncalarını giderecek hangi yapılanmayı destekler?

Daha demokratik olmak iktidarın işine gelir mi?

Ahlaki boyutu

Kahramanmaraş depreminden etkilenen tüm şehirlerimizdeki gibi, Hatay’da da yaşanılan acı, verilen kayıplar ve kaybolan tarih, kültür değerlerini geri getiremeyiz.

Ancak bu bölgedeki mağdur insanların bir senedir yokluğunu çektikleri temel ihtiyaçları dahi karşılayamazlarken, o bölge insanı karşısında yetkili pozisyondaki herkesin mahcubiyet hissetmesi gerekir.

Mahcup olmak bir yana, bir de bu çektikleri yokluğun siyasetle ilişkilendirilmesi, hiçbir açıdan etik değildir.

Yazarın Diğer Yazıları